Atatürk’ün Türk vatandaşlığı
GEÇMİŞİN GÖLGESİAyla Ganioğlu'nun yazdığı "Atatürk’ün Türk vatandaşlığı" başlıklı yazı...
Düşmanın denize dökülmesinden sonra, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, Padişah Vahdettin 16 Kasım 1922’de İstanbul’daki işgal orduları başkumandanı İngiliz Generali Harrington’a bir mektup yazarak bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul’dan ayrılmıştı.
18 Kasım 1922’de, Meclis’teki oylamayla Abdülmecid halife seçildi. Abdülmecid’in halifeliği, 3 Mart 1924’te, halifeliğin TBMM’ye devri anlamına gelecek bir kanunla kaldırıldı.
Savaşın kazanılmasından sonra Atatürk’ün artık tasfiye edilmesi gerektiğini düşünenlere, en yakın arkadaşları da katılmıştı. Çıkarmak istedikleri bir kanun, tarihi akışı değiştirebilecek nitelikteydi. 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edilmeden eğer Atatürk bu kanunla tasfiye edilebilseydi, tarih çok farklı olacaktı.
Hedef, Atatürk’ün vatandaşlık haklarını elinden almak, kazandığı onca savaştan sonra kurulacak devlette söz sahibi olmasını önlemekti.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam’da bu kanunun gelişini şöyle anlatır:
“İnsan zaaflarının en aşağılığı olan kıskançlıktan, kendilerini memleketin yerlisi ve hakiki çocukları, Gazi’yi ise bir yabancı, bir sığıntı, göçmen sayan çeşitli ruh komplekslerine kadar geri hesaplar, birtakım insanların içgüdüleriyle kaynaşıp duruyordu.(…) Gazi Mustafa Kemal de görüyor, seziyordu ki, sayıları az da olsa birtakım insanlar, kendilerini Anadolu’nun öz çocukları ve onu bir yabancı saymaktadırlar.”
İlginizi Çekebilir