Bakanlar bize yalan mı söylüyor?
M. ÖZELTürkiye Cumhuriyeti Bakanlarının yaptıkları açıklamalarda yanlış bilgiler mi yer alıyor? Kamuoyuna aktarılan bilgilerde bir yanlışlık mı söz konusu?
Yetkili bir kişi açıklama yaptığında açıklamalarına tam itimat göstermemiz ve doğru kabul etmemiz gerekir değil mi?
Daha doğrusu, olması gereken bu değil midir?
Bir devlet yetkilisi bize yalan veya yanıltıcı bilgi veriyorsa devlete ne ölçüde güvenimiz kalır?
Çok geçmişten değil, halen görevleri başında bulunan bakanların yakın zamanlı açıklamalarına değinmek istiyorum.
Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz ile bakanların yaptıkları açıklamaların tezatlık barındırdığını düşünüyorum…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2024 yılı bütçesinin görüşüldüğü ‘Plan ve Bütçe Komisyonu’ toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer tarafından önemli bir soru yöneltilmişti.
Soru şuydu: “Ülkemizde çalışıp aşırı yoksulluk içinde yaşayan insan sayısı kaçtır? Açlık sınırı altında kaç çalışan ücretli bulunmaktadır?”
Yazılı olarak verdiği yanıtta Türkiye’de asgari ücretin 11 bin 402 lira olduğuna dikkat çeken Işıkhan, “Ülkemizde asgari ücret net 11.402,32 TL olup; bu kapsamda çalışıp aşırı yoksulluk veya açlık sınırı içinde yaşayan kişi bulunmamaktadır.” dedi.
Yani bakana göre ciddi ekonomik sıkıntılar geçiren ve enflasyonda dünya rekorları kırılan ülkede eğer çalışıyorsa aşırı yoksul ya da aç kimse yoktu. Asgari ücret gayet yeterliydi…
Ama başka bir bakanlığın açıkladığı veriler Bakan Işıkhan’ı yalanlar nitelikteydi.
Aile Bakanlığı’nın yayınladığı verilere göre aşırı yoksulluk çeken aileleri kapsayan Aile Destek Programı’ndan 2023’ün yalnızca Ocak - Temmuz döneminde 3,7 milyon hane faydalanmıştı.
Işıkhan’ın açıklamaları böylelikle gerçekliğini yitirmişti.
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak
Yine bir Plan ve Bütçe Komisyonu, yine bir fiyasko açıklama. Bu sefer görüşülen Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçesiydi. CHP’li vekil Gökçe Gökçen KYK yurtlarıyla ilgili birçok problemi dile getirerek sorusunu yöneltmişti.
KYK’da verilen yemekleri savunan Bakan Bak, “Bakanlık yurtlarında barınan öğrencilere ulusal ve uluslararası gıda mevzuatına uygun, yeterli ve dengeli beslenmelerine katkı sağlayıcı çeşitlilik ve miktarda, kaliteli, besin değeri yüksek ve güvenli gıda sunumu sağlanmaktadır” şeklinde cevap verdi.
Özet olarak, “KYK yurtlarındaki yemekler uluslararası standartlarda, kalitede” demek istiyordu.
Her gün bir KYK yurdundan; ‘kurt, böcek, farklı türde canlılar, envai çeşit ürün’ çıkan haberleri siteye kendi elimizle girmiyorsak olsak bakanın dediğine inanma gibi bir durumum olabilirdi.
Hangi KYK yurdundan hangi madde çıktı, teker teker de yazabilirim ama elle tutulur örnek olması ve okuyucu açısından yorucu olmaması için bazı ürünlerin isimlerini vereceğim sadece: “Dikenli dal, poşet, saç teli, taş, salyangoz, cam, demir somun, sinek v.b.”
Bakan Bak’ın açıklamasının da her gün medyada çıkan haberlerle net bir şekilde doğru olmadığı kanıtlanıyordu.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler
Buradan bakınca Plan ve Bütçe Komisyonu'nu fiyasko açıklamaların vazgeçilmez yeri olarak görebiliriz. Çünkü Bakan Güler’in açıklaması da bir komisyon toplantısındaydı.
Komisyonda sınır güvenliğine dair açıklamalarda bulunan Güler, “Açık yüreklilikle söylüyorum sınırlarımız bugüne kadar olmadığı kadar güvenilir. Bugün sınırlarımızda 60 bin personelimiz 24 saat çalışıyor. Arzu eden her vekilimizi istediği sınıra götürebiliriz. 15-20 tane ülke bizim sınırlarımızı, görüp örnek alıp kendi sınırlarında uygulamak için ülkemizi geliyorlar” dedi.
Milyonlarca Suriyeli, Arap, Afgan, Pakistanlı ve Afrikalıyı sokaklarda gözümüzle görmesek, haftada bir ‘kaçak göçmenler toplanarak geri gönderiliyor’ haberlerine şahit olmasak belki inandırıcı gelebilirdi bu açıklama.
Ama ülkemizin ekonomiden sonra en önemli sorunu olan mülteci sorunu hakkında böyle bir açıklama tercih edilmesi de fiyasko.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca
Bakan Fahrettin Koca’nın fiyasko bir açıklamasını değil de fiyasko bir eylemini aktaracağım sizlere.
6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse 10 ay geçti. Ancak bölgedeki insanların birçok hizmete erişimi hala kısıtlı.
Birçok hizmeti geçtim sosyal medyaya son düşen görüntülerde öyle bir detay var ki anlam vermek mümkün değil. Kış ayına gireceğimiz bu dönemde Hatay’da sıraya giren minik depremzedelerin ayaklarında terlik olduğu görülüyor.
Bu görüntülerin yayıldığı sıralarda sosyal medyada konuşulan başka bir kare daha vardı.
O da, Sağlık Bakanımızın Filistin’den sedyeyle gelen yaşlı hastayı havaalanında karşılaması ve alnından öpmesi anıydı.
Evet bir tarafta savaş var, ama bizim de kendi savaşımız var.
Acılar yarıştırılamaz belki ama Sayın Fahrettin Koca’nın unvanı Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı, İslam Ülkeleri Sağlık Bakanı değil.
Hangisinin önceliği olduğu konusunda satırlarca açıklama yazmaya bile gerek yok. Bunu kendisi de çok iyi biliyordur zaten.
Sonuç olarak,
Bir konuyla alakalı doğru olmayan bir söylem oluşturmak, öyleymiş gibi kamuoyuna servis etmek; o şeyin gerçek olduğu anlamına gelmiyor ve gelmeyecek de.
Merak ettiğim kısım ise kolay bir şekilde doğruluğu sorgulanabilecek bu ifadelerin neden tercih edildiği?
İlginizi Çekebilir