Bez üstünden siyaset
GÜNDEMGeçen gün üç arkadaş memleketin hallerini konuşuyorduk. Sohbetin iyice koyulaştığı bir anda yanımdaki arkadaşım,”Bizler bez üstünden siyaset yapmayı pek severiz,” deyiverdi. Önce afalladım. Ne o bez üstünden siyaset yapmak?
Arkadaşımız sözlerine açıklık getirdi. “Siyasetçilerimizin sıklıkla kullandığı bir slogan var:’Bayrak inmez, ezan dinmez, şehitler ölmez, vatan bölünmez!’ Sloganlara pek meraklıyız ya! Simge olarak bayrak kullanılıyor; yani sonuçta bezden yapılmış.”
Arkadaşımı dinlerken aklımdan geçenleri size nakledeyim: Bunlar bana hep İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında faşist rejimlerin kullandıkları semboller üstünden üretilen cümleleri hatırlatır. Genlerimizde otoriterliğe yatkınlık mı var nedir?
Sanki “Bayrak inmez, ezan dinmez, şehitler ölmez, vatan bölünmez,” cümlesini sıklıkla tekrarlarsak memleketi efsunlayacağız ve her türlü kötülükten koruyacağız. Ver mehteri, ortalık inlesin!
Başka bir örnek baş örtüsü. Sağcı siyasilerimiz, daha doğru bir deyimle siyasi İslamcılarımız kadınların başlarındaki bez parçasını kendi siyasetlerinin aleti haline getirmeyi nedense pek severler. Kendilerine sosyal demokrat tanımını yakıştıran siyasetçilerimiz de tereddütsüz bu bez parçası söyleminin peşine takılırlar.
Size bir örnek daha:çarşaf. Çarşaflı ya da örtülü kadın sağcı, siyasi İslamcı siyasetçilerimiz için çok makbuldür. Hatta hızlarını alamazlar, örtüsüz kadını ya soyulmuş meyveye ya da perdesiz pencereye benzetmekten çekinmezler. Daha yobazı, modern giyimli, başı açık kadın gördüğünde, “Tevbe estağfurullah,” diyerek günaha girmemek için Kuran’ına ve Allah’ına sığınır.
Öte yandan kendilerini”modern muhafazakar” olarak kabul eden kadınlar yüzlerini Paskalya yumurtası gibi makyajlarlar, vücutlarının her hattını gösteren taytlar, şeffaf bluzlar giyer, ama saçlarının tek teli görülmeyecek biçimde kafalarını örterler. Bezimiz kutsaldır!
Babam Selim Ragıp Emeç’in Demokrat Parti (DP) Bursa milletvekiliyken Bursa’nın köylerine yaptığı bir seçim gezisinden anlattıkları zaman zaman aklıma takılır. Bir grup DP milletvekili Bursa’nın köylerinde geziye çıkarlar. O devirde şehirlerin dışı bomboş. Kilometrelerce yol gitseniz tek bir canlıya rastlamıyorsunuz. Ancak arada bir bazı tarlalarda çapa çapalayan köylü kadınlar var. Milletvekilleri arabayı durdurup kadınlarla selamlaşmak istiyorlar. Ama kadıncıklar karşılarında erkek milletvekillerini görünce telaşla açık başlarını etekleriyle örtmeye çalışıyorlar.
Kadınların fizyolojik yapıları gereği her ay yaşadıkları regl dönemi var. Bunun için de marketler ve eczanelerde paketlenmiş hijyenik bezler satılıyor. Her ne hikmetse bizim bazı muhafazakar market zincirleri bu bez paketlerini rafların en görünmez yerlerine itiyorlar. Bu bezler acaba onlar için mekruh mu sayılıyor? Sonuçta bez parçası işte. Ne korkuyorsun? Merak etme, seni çarpmaz!
Bir de ağaçlara çaput bağlamak inancı var. Vikipedi’ye göre buna “çalama” deniyor. Çalama Türk halk inancında kutsal sayılan bir nesneye veya varlığa çaput bağlamak anlamına gelir. Ağaçlara bez ve çaput bağlama uygulamasıdır. Çalama mayalamak sözcüğünden geliyor. Maya çalmak gibi... Bu bağlamda bir düşüncenin, isteğin kutlu bir yere mayalanması gibi algılanabiliyor. Kurbanlık koçlara kurdele bağlanması da bu anlayışla ilgili. İslamiyet bu tür semboller üstünden tapınmaları kesin olarak yasaklıyor.
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmamıza bir kaç yıl kala bizim ahali beze tapınmaya, bez üstünden siyaset yapmaya tutkun. Aman ha, bezin senin namusun. Bezini satma, bezsiz kalma vatandaş!
Yeni yılınız kutlu olsun. Gelen gideni aratmasın.
İlginizi Çekebilir