British Museum mu? Çalıntı eserler müzesi mi?
M. ÖZELTarihi eserlerin ait olduğu yer tarihi mekanları yani anavatanları mı? Yoksa Londra‘da güvenle sergilendikleri British Museum mu?
Oğuz Büber - Muhalif Analiz
Yunanistan Lideri Kiryatokis Miçotakis’e BBC’de katıldığı programda ‘Elgin Mermerleri’nin İngiltere’de ve Atina’da sergilenen fotoğrafları gösterilerek “Sizce nerede daha güzel duruyorlar?” gibi absürt bir soru soruldu.
Miçotakis’in cevabı netti ve açıklayıcı bir örnek de verdi: “Mona Lisa tablosunu ikiye kesip sergilemeye benzer.”
Elgin Mermerleri, Atina’daki Akropolis’te Athena Tapınağı Parthenon ile çevresindeki yapılara ait olan ve şu an İngiltere’deki British Museum’da sergilenen eserlere deniyor.
Eserlerin İngiltere’ye gidişi ise Yunanistan topraklarının Osmanlı İmparatorluğu’nun içerisinde yer aldığı 19. Yüzyıl başlarında, İngiliz diplomat Lord Elgin tarafından olmuştu.
British Museum tarafından verilen bilgiye göre Lord Elgin’in eserleri İngiltere’ye götürmesi bir padişahın fermanına dayanıyordu ve 1801-1816 yılları gerçekleşmişti.
Bu yaz British Museum depolarındaki birçok eserin kaybolduğu ya da çalındığı, bir kısmına da zarar verildiği ortaya çıktı. Sorumlu olduğu düşünülen personeller işten çıkarılırken; kaybolan eserlerin altın, tarihi eser, değerli taş ve mücevher olduğu belirtildi.
Birçok ülke ise bu olayın ardından tarihi müzeye “eserlerimizi geri verin” çağrısı yapmıştı.
Sizce eserlerin ait olduğu yer tarihi mekanları yani anavatanları mı? Yoksa Londra‘da güvenle sergilendikleri British Museum’da kalmaları mı daha mantıklı?
British Museum’u ‘çalıntı eserler müzesi’ olarak isimlendiren de var, tarihlerine çıkamayan milletlerin tarihi eserlerinin koruma altına alındığı yer diyen de.
Bu tanımların hangisi doğru iki görüşün savlarına yer vererek anlatalım.
Tarihin ilk müzelerinden biri olan British Museum tarihi eserlere verilen önemi tüm görkemiyle sergileyen bir müze olarak tanımlanıyor.
Bu görüşe göre İngilizler hırsız değil, tarihi eserlerin kurtarıcısı. Çalınırken neredeydiniz diye sorulduğu gibi bugün elinizde olsa tarihi eser yerinde kalır mıydı; parçalanır mıydı, yoksa satılır mıydı diye de bir soru geliyor akıllara…
Bu soru yöneltilirken de verilen örneklerden bazıları şunlar:
Afganistan’da Taliban 2001 yılında Bumyan Buda Heykelleri’ni dinamitlerle yok etmişti. Heykellerin yapıldığı yıllar Milattan sonra 3-5. yüzyıllar olduğu tahmin ediliyordu.
Diğer bir örnek de Suriye’dendi. IŞİD terör örgütü, 2015’te ele geçirdiği Palmira Antik Kenti’nde birçok önemli yapıyı patlatmış, baş ve yüz figürlü heykellerin tamamını tahrip etmişti.
Türkiye’de de belki topluca yok etme faaliyeti yoktu ama çeşitli yönlerden zarar veriliyordu tarihi eserlere. Tarihi eser kaçakçılığı da bu zarar verme işleminin parçalarından birisiydi.
TRT Arşiv’de paylaşılan bir videoda olduğu gibi; 2500 yıllık antik taşı mezar taşı olarak kullananlar da vardı, dedektörle hazine arayarak satma telaşında olanlar da…
Cehalet sadece geçmişte kalmış da değildi, günümüzde bile bu düşünceyi devam ettiren tarihi eserlere gereken ‘eser’ değerini varmayan devlet adamlarımız da olacaktı.
2013 yılında Başbakan olduğu dönemde Recep Tayyip Erdoğan, Marmaray projesinin özellikle Yenikapı tarafında çıkan tarihi eserlerden dolayı 4 yıl geciktiğini söylemişti. Tam ifadesi de şuydu: "3-5 çanak çömlek Marmaray’ı 4 yıl geciktirdi. Yazık değil mi, günah değil mi?”.
Bazı bölgelerde binlerce yıllık tarihi eserler ‘çanak çömlek’ olarak ifade ediliyor ne yazık ki.
Bu açıdan bakıldığında buralarda yıkılmaktansa, yok olmaktansa çok uzaklarda hayatta kaldıklarını ve değer gördüklerine şahit olmak da hiç yoktan iyidir düşüncesine getiriyor bizi.
Peki, bazılarının görüşü tüm coğrafyayı mı bağlar?
Tarihi eserlerin yeri tarihi değere kavuştukları topraklar değil midir? Ne şekilde yerinden edilmiş olursa olsunlar asıl ait oldukları yere geri dönmeleri gerekmez mi?
İsmi British Museum ama içerisinde Britanya kültürü haricinde dünyanın her yerinden eserler var. Antik Yunan, Anadolu, Roma, Antik Mısır, Mezopotamya, Orta Doğu bunlardan birkaçı…
Oldukça güzel korunuyorlar gibi bir konu var. Daha önceki başlıkta belirttik evet bulunduğu yerde yok olmaktansa bir yerlerde varlığını devam ettirmesi daha geçerli.
Ama eserin güzel korunması derken herhangi bir kısmına dokunulmaması bile gereken o tarihi eserlerin parçalara ayrılarak o müzeye getirildiğini biliyor muydunuz?
Büyük boyutlu tarihi eserlerin taşınması kolay olsun denilerek parçalara ayrıldığını?
Diğer bir konu ise hırsızlık.
Birisi geliyor ve gereken değerini veremeyeceğini düşünerek senin ziynet eşyanı çalıyor. Sonra o eşyayı onda gördüğünde ise ‘sen buna gerekli özeni gösteremezdin; ben çok iyi bir şekilde bakımını yapıyorum, ilk günkü gibi duruyor.” diyor.
Yani sizden çaldığı bir eşya üzerinden kendi değerlendirmesini yapıyor…
‘Taş yerinde ağırdır’ diye bir atasözümüz var ya, sanki tam anlamıyla bu durumu karşılıyor gibi…
Sözün özü;
En kötü şey tarihi eserlerin tamamen yok olmasıdır evet ama ondan sonra yaşanan en kötü durum ise eserlerin tarihi niteliğe kavuştuğu topraklardan edilmesidir.
Tarihi eserlerin korunması konusunda bu kadar hassasiyete sahipseler eğer, var olduğu topraklarda korunmaları için destekte bulunabilirler…
İlginizi Çekebilir