Bu ölümlü dünyada, semavi dinlere inananların pek çoğu ölmeden önce mezar yerini belirler, satın alır. Alamayan da hayal eder sonsuz uykuya dalacağı yeri. Ağaçlar altında, yeşillikler içinde ve hatta manzaralı bir tepede. Bir köyü olan ise şanslıdır; ağaçlar arasında kalmış köy mezarlığıdır vasiyeti. Ağaçların hışırtısı, rüzgârın sesi ile kuş sesleri karışmış, huzur ve huşu içinde. Ama artık çok geçtir. Çünkü mis gibi kokan çam kozalaklarının kokusunu alabilmek için yaşıyor olmak gerekir. Hadi inancınız o yönde olsun, “öldükten sonra da hissediliyor”. Ama tüm bunları hissedebilmek için ağaçların, kuşların yani doğanın var olması gerekiyor.
İstanbul-Validebağ Korusu, Bolu- Gölcük Tabiat Parkı, Artvin-Ardanuç, Antalya-Beycik, Trabzon-Düzköy, Ankara-ODTÜ, Rize-İkizdere, Bartın-Amasra……
Bu liste böyle uzuyor gidiyor… bazıları iktidarın bazıları da zengin iş insanlarının ormansızlaştırmaya çalıştığı yerler buraları. Tam 20 farklı konuda 92 farklı olayda ormanlar insan eliyle yok edilmeye çalışılıyor. Altını çiziyorum insan eliyle… Bu çok önemli; çünkü bütün meselemiz bu zaten. Dünya kaynaklarının insanların yaptıklarıyla tükenmesi, insanların yaptıkları ile dünyanın zarar görmesi “İKLİM KRİZİ” ne neden oluyor...