CHP'li Emre, hortum siyasetinin çeyrek yüzyıllık hikayesini anlattı
GÜNDEMCHP'li Zeynel Emre, AK Parti iktidarının çeyrek yüzyıllık hortum düzeni ile ülkemizi nasıl bir ekonomik krize sürüklediğini, her vatandaşımızın cebinden alınan paralarla nasıl bir rant düzeni yarattıklarını çektiği bir videoda verileriyle beraber anlattı.
Kur korumalı mevduat hesabı, yolucu ve taşıt garantili havalimanı ve otoyollar, şehir hastaneleri, birden çok maaşlı bürokratlar, Erdoğan’ın örtülü ödeneği vs.
“Türkiye'deki mevcut yolsuzluğun yalnızca yüzde ellisini kesebilsek, azaltabilsek ne emeklinin sorunu ne işsizlik problemi ne de aç açıkta kimse kalır."
“Yolsuzluk düzeni bir beka sorunu ve Yüce Divanlık...”
CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Zeynel Emre, iktidar partisi AKP’nin övündüğü şehir hastaneleri, otoyollar, havalimanları ile döviz kurunun yükselişini engellemek için uyguladığı Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabının ardındaki yolsuzluğun, kamu zararının büyüklüğünü örnekleriyle anlattı. CHP’li Emre, kurumsallaştığını ifade ettiği söz konusu yolsuzluk düzeninin yarısının engellenmesi durumunda ne emeklinin maaş ne de gençlerin istihdam sorunu kalacağını kaydetti.
CHP’li Zeynel, sosyal medya kanalı Youtube üzerinden 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne ilişkin geçen ay yayınladığı videonun ( https://www.youtube.com/watch?v=1ZVL8AuiIJQ ) ardından bu ay da Türkiye’de iktidar eliyle yapılan yolsuzluklar ve kurulan yolsuzluk ağına ilişkin videolu bir paylaşım yaptı. Kamu özel iş birliği (KÖİ) adı altında yapılan işlerle Kur Korumalı Mevduat adı altında kamunun uğratıldığı zararın Yüce Divan’da yargılama konusu yapılacak ölçekte olduğunu savunan CHP’li Emre’nin yayınladığı videolu paylaşımındaki değerlendirmeleri şöyle:
KKM’yle birilerinin cebine aktarılan kamu kaynağıyla 126 bin konut yapılabilirdi
Türkiye'de oluşan bu hortum düzeninden bazı başlıklar size anlatacağım. Birincisi, kur korumalı mevduat diye bir şey uydurdular. Kur korumalı mevduat ne zaman çıktı? 2022’nin mart ayında çıktı. 2022’nin mart ayından 2023’ün sonuna kadar -bu yılı bir tarafa bırakıyorum- sadece bu aralık döneminde bizim cebimizden giden rakam 152 milyar TL. Biz 152 milyar TL'yi, sadece bir yanlış politika diyemeyeceğim, bir kaynak aktarımı ve zengini daha fazla zenginleştiren bir araç haline geldi. Dünyada bunu uygulayan ülke yok!
152 milyar TL'ye biz ne yapabilirdik, bu parayı hiç etmeseydi iktidar? Bu parayla, hele hele deprem yaralarını sarmaya çalıştığımız bir dönem içerisinde 75 metrekareden 126 bin tane konut yapabilirdik. Yani siz bu parayı böyle hiç etmeseydiniz, 126 bin tane biz konut yapabilirdik veya bir buçuk milyonun üzerinde insana 12 ay boyunca asgari ücret düzeyinde maaş verebilirdik. Yani sadece bir kalemde bu ortaya çıkan yolsuzluk ya da hortum ya da para transferinden bahsediyoruz.
Üç köprüyü kamu yapsaydı 6 milyar Euro iken yandaşa iki katına ihale edildi
Bu modelle yani yap işlet devret modeliyle Türkiye'de yapılan işlerde en az iki kat ya da bir başka ifadeyle söyleyeyim, normalde maliyet bir birimse en az iki olarak bizim cebimizden çıkan rakamlar var. Ki bu en az rakamlar... Siz Türkiye'de son dönemde yapılan üç köprüyü kendiniz devlet olarak yapsaydınız bunları yaklaşık 6 milyar Euro'ya mal edip yapabilirdiniz. Ama bunun en az iki katı garanti ödemeler kapsamında, iki katı bir şekilde yandaşlara transfer edildiğini görüyoruz.
‘Devlet nasıl soyulur’ görmek isteyenler Zafer Havalimanı’na baksın
Daha önce Türkiye'de çok konuşuldu yapılan tüneller, otoyollar vesairedeki yolsuzluklar ama içlerinde iki başlık var o kadar çarpıcı ki bunların dışında... Bir tanesi Zafer Havalimanı. Zafer Havalimanı'nı ne kadar anlatsak, bir kere mi anlatsak, üç kere, beş kere inanın ne kadar anlatsak yeterli değil çünkü yani bir hesap yapıyorsunuz, diyorsunuz ki, “Ben buraya bir havalimanı yapacağım. Yaptığım hesaba göre 2023 yılında bu havalimanını yaklaşık 1,570,000 kişi kullanacak” diyorsunuz, 43 bin kişi kullanıyor orayı. ‘Burada hesap hatası mı yoksa aleni dolandırıcılık mı var’ dediğimizde, aleni dolandırıcılık var. Çünkü 43 bin ile bu sizin belirlediğiniz rakam arasındaki uçuruma baktığınız zaman bir mantıksızlık var, yani 1 milyon 500 binin üzerinde bir garanti ücret söz konusu. Garanti geçişi veriyorsunuz ve bunun seksende biri mi doksanda biri mi gerçekleşiyor. Böyle bir hesap hatası olmaz. Bu planlanmış şekilde, organize bir şekilde “Nasıl ben devleti soyarım”ın güzel bir örneği.
O havalimanının bulunduğu yer Kütahya'nın, Afyon'un, Uşak'ın bulunduğu alan. O bölgedeki tüm toplam nüfusu toplasanız hemen hemen garanti ettikleri rakama tekabül ediyor. Yani bir yıl boyunca herkes oradan uçsa ancak bu rakamı yakalayabiliyorsunuz ve bunu her sene tekrarlamasını bekliyorsunuz.
Peki bu havalimanının maliyeti ne kadar? Maliyeti 50 milyon Euro. Bizim bu havalimanında 2044 yılına kadar ödeyeceğimiz toplam rakama baktığımız zaman 208 milyon Euro. Hepimizin cebinden, vergilerimizden giden ve birilerinin cebine transfer olan, yandaşların cebine transfer olan rakam olarak karşımıza çıkıyor.
17 şehir hastanesinin parasıyla 600 yataklı 875 hastane yapılabilirdi
Bu örnekleri çok artırabiliriz ama bir alan var ki Türkiye'de hakikaten ben yeterince konuşulduğunu düşünmüyorum. Şehir hastanelerindeki ortaya çıkan yolsuzluk... Buralardaki yolsuzluk öyle korkunç boyutta ki anlatırken bile böyle dehşete düşüyoruz desek açıkçası yeridir. Şimdi ben mesela oradan bazı rakamlar vereceğim size. Bazı sendikaların yaptığı hesaplamalar var. Genel Sağlık İş Sendikası verilerine göre, diyor ki, “17 şehir hastanesine 25 yılda ödenecek toplam parayla 600 yataklı 875 hastane yapabilirdik.” 17 hastane parasına 875 hastane 600 yataklı hastane yapabilirdik, diyor. Çünkü toplam bu şehir hastanelerine biz 25 yıllık işte o garantilerle ödediğimiz toplam miktarları hesapladığımızda 80 milyar dolarlık bir rakam ortaya çıkıyor. Ve buralarda her yıl, mesela 2024 yılında 86 milyar TL ödeyeceğiz.
Şehir hastanelerine dikkat edin. Oralarda, kira adı altında hizmet bedeli ayrı, kira bedeli ayrı oralarda yüzde 108 zam yaptıklarını görüyorsunuz. Yani emekliye yüzde 20, yüzde 25 zam yaparken eli titreyen iktidar, buralarda çok büyük rakamlarda zam yapabiliyor ve toplam hesaplamayı yaptığınız zaman 80 milyar dolara yakın bir rakamla karşılaşmış oluyorsunuz.
Aynı hizmet için Yozgat Şehir Hastanesi’nde 14 kat daha fazla ödeme yapılıyor
O kadar çarpıcı örnekler var ki, Yozgat’ta şehir hastanesine çamaşırhane hizmeti veren bir firma var. Bu firma, aynı hizmeti Sorgun Devlet Hastanesi’ne yapıyor. Biri Yozgat Şehir Hastanesi, diğeri Sorgun Devlet Hastanesi. Birim başına yaptıkları işte aldıkları rakam arasındaki fark tam 14 kat. Yozgat Şehir Hastanesi'ne birim başına baktığınızda 14’e yaptığı işi Sorgun Devlet Hastanesi'ne birim başına 1 liraya yapıyorlar. Yani arada 14 kartlık bir uçurum var ve bu Sayıştay raporlarıyla tespit edilmiş bir bilgi. Bunu nasıl izah edebilirsiniz?
Bir de uyuşmazlık halinde yabancı mahkemeler yetkili kılınmış
Mesela Kayseri Şehir Hastanesi, 3 buçuk milyar TL, 25 yılda yaklaşık ödeyeceğimiz para var ve Sayıştay demiş ki, bunu sen yapsan 500 milyon TL'ye yapıyorsun. Şimdi 7 kat bir paranın yandaşlara transferi söz konusu. Nasıl bir vicdansızlık, hakikaten insan düşünmeden edemiyor.
Ya da Manisa'daki Şehir Hastanesi... Manisa'daki Şehir Hastanesi’nin 2 yıllık kirası, o hastanenin maliyeti. Biz 23 yıl bu hastaneye daha fazladan para vermiş olacağız. Tam rakamı söyleyeyim size: 23 yıl yani 1,3 milyar TL heba olacak, gidecek para. Çünkü bu Manisa Şehir Hastanesi’ni kendin yapsan, burada ödediğin 25 yıllık rakamı böldüğünde, 2 yıllık hastane kirasıyla bunu yapabiliyorsun.
Burada tabii öyle sözleşmeler yapılmış ki, iktidar bu ülkede elbette el değiştirecek önümüzdeki dönem ama Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan sözleşmeler yapılmış ve bunların bazılarında yurt dışı mahkemeleri yetkili kılınmış. Yani alınan krediler gerekçe gösterilerek. Mesela Ankara Etlik Şehir Hastanesi'nin kredisini İtalyan bir firma verdiği için “uyuşmazlık halinde İtalyan mahkemesi yetkilidir” diye rapora işlenmiş. Yine bunlar, bu söylediğim de Ankara Etlik Şehir Hastanesi, Sayıştay raporlarında sabit.
Sayıştay’ın uyarılarını görmezden gelenler belediyeler CHP’ye geçince ‘borçlar’ı hatırladılar
Bir başka başlık son dönemde Türkiye'de belediyeler Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçtikten sonra, belediyelerin Sosyal Sigortalar Kurumu'na borcunun televizyon programlarında günlerdir işlenmesi. İşte “100 milyar TL'ye yakın borç var, en borçlu belediyeler Cumhuriyet Halk Partililer”. Tabii en büyük belediyeler Cumhuriyet Halk Partisi'nin olduğu için şu anda en borçlu SSK'ya borcu olan belediyeler diye günlerdir anlatılıyor. Bu borcu biz yapmadık, iktidar yaptı. İktidarın elindeyken yaptı. Hatta öyle ki, bu belediyelerin yüzde sekseni iktidardayken, 2014 yılı, 2015 yılı Sayıştay raporlarında yine bunlar var. Belediyeler borçlarını ödemiyor ve bunlar, Sosyal Sigortalar Kurumu için risk oluşturuyor diye raporlar var, bulgular var. O bulguları ciddiye alıp önemseyip uyguladı mı iktidar, uygulamadı. Ne zamana kadar bekledi? Ne zaman ki Cumhuriyet Halk Partisi o belediyeleri aldı, şimdi bu borcu ödeyin diyor. Toplam rakam da 100 milyar TL’ye yakın, yani tüm belediyelerin borcu olarak.
Peki, bu iktidar döneminde sadece belli firmaların vergi affı, yani özel istisna af getirerek, vergi borcunu silerek 200 milyar TL'sini affettiler. Yani 100 milyar TL küçük rakam demiyorum ben, belediyelerin SSK borcu açısından. Ama bakın, tek bir kalemde 200 milyar TL'lik kendi yandaşlarının vergi borcunu sildiler gitti.
Örtülü ödenek
Ve öyle rakamlar var ki, örtülü ödenek nasılsa sorulamıyor, her yıl bir öncekine göre çok büyük artışlarla devam ediyor. Bunları sorgulayan ya da "Kardeşim bu artışları neye bağlıyorsunuz?" diye soranı da böyle vatan haini ilan ediyorlar. Bir saray yaptılar oraya, külliye demeyeni düşmanlaştırıyorlar. Sanki söylemek zorundayız biz oraya, sizin dediğiniz ifadelerle konuşmak zorundayız. O sarayın harcamasına bakıyorsun, yıllık ayrılan bütçe 12 milyar TL'nin üzerinde. Hani biz burada bunları böyle hesap ettiğimizde, 10 dakikalık bir video çekerken, sadece saray harcaması 250.000 TL gidiyor, bu milletin cebinden giden paralar.
‘Temiz eller operasyonu’na ihtiyaç var
Bunlar o kadar büyük rakamlar ki, baktığınız zaman, belki burada böyle bir kısa videoda çektiğimiz birkaç çarpıcı örnek anlatabildiğimiz, aynı paralarla neler yapabileceğinizi söyleyeceğimiz bazı örnekleri bile sizlerin dikkatine sunduğumuzda, bu hortum düzeninin Türkiye'de son bulması için, asıl beka meselemizin hortum düzeni olduğu ve bu hortum düzeni sonlanıncaya kadar da büyük mücadeleye girişmemiz gerektiğini, yargının bağımsızlaştığı ve tarafsızlaştığı bir düzeni, o kuvvetler ayrılığını oluşturabildiğimizde de Türkiye'de bir temiz eller operasyonu ihtiyaç olduğu elzem.
Yolsuzluğun yüzde 50'sini bile önleyebilsek Türkiye'de aç, açıkta kimse kalmayacak
Şu anda Avrupa ülkeleri içerisinde emeklimiz en sonda 2. sırada alıyor. Altı üstü 10.000 liraydı maaşı, o da maaş denmez gerçekten. Hani gidip de bir yerde torunlarıyla bir yemek yiyecek, bir çay kahve içecek imkânı dahi yok. 2.500 liralık zam yaptılar, onu da AK Parti'nin yetkilisi böyle basın toplantısında "Efendim bütçe, yıl sonuna kadar 30 milyar falan yük geldi" diye anlatıyorlar.
Türkiye’de öyle bir düzen var ki; orta sınıfın eridiği, asgari ücretle emekli maaşıyla geçimi bırakın yaşam savaşı süren milyonların olduğu bir ülke. Bir bakıyorsunuz, Türk Hava Yolları CEO'su 1.800.000 TL aylık maaş alıyor. Bunu hesapladığınızda, bir emeklinin 12 yıl alacağı maaş toplamını bir ayda bir bürokrata verebiliyorsunuz.
Yine, çok kereler kamuoyuna da yansıdığı şekilde, birden fazla maaş alan bürokratlar var. Yani, toplam maaşı 300-500 binleri bulan bürokratlar. Bunların hepsini normalleştiren bir düzenden bahsediyoruz. Öte yandan da emekliye altı üstü 2.500 TL yapılan zammın mesele yapıldığı bir Türkiye.
Kimse Türkiye'de emekliye, asgari ücretliye imkân yok, kaynak yok demesin. Burada kaynakların önceliği var iktidar açısından. O öncelik, ne dediğimizde? Kaynakların yandaşlara transferi, nokta.
Türkiye'de kaynak, bakın, şu düzen içerisinde dahi, bu kadar kötü ekonomi yönetilmesi, genç nüfusun kullanılamaması, işsizliğin bu denli büyük olması, bütün bu düzen içerisinde bile başından beri söylediğim ve tekrar ettiğim şeyi tekrar söyleyeyim. Yani hele hele, Türkiye'deki yolsuzluğu tamamen sıfırladığınızda, Türkiye'nin zenginleştiğini, Türkiye'deki insanların zenginleştiğini göreceğiz. Ama bu yolsuzluğun yüzde 50'sini bile kesebilsek, yüzde 50'sini önleyebilsek, inanın Türkiye'de aç, açıkta hiç kimse kalmayacak. Hiç kimsenin bir sorunu olmayacak. Çünkü öylesine büyük rakamlar transfer ediliyor ki sürekli.
Yüce Divanlık suçlar
Şu soruyu soruyoruz, Meclis’te söylüyoruz, televizyon programlarında söylüyoruz. Bir ülkede 200 kere kamu ihale kanunu değişir mi? Bu iktidar döneminde, 200'ün üzerinde kamu ihale kanununda değişiklik oldu. Bütün büyük işlerde ihale açmıyorlar, 21/B diye bir usulle istediklerine götürüp pazarlık usulü bunu veriyorlar.
Hani birazcık böyle bir yargı bağımsızlığı sağlansa, kurumsallığın gerçekleştiği, kuvvetler ayrılığının oluştuğu, tek adam döneminin sonlandığı bir pozisyonda, burada adı geçenlerin hepsi Yüce Divan'da yargılanır, binlerce yıl ceza alırlar.”
İlginizi Çekebilir