© Muhalif 2024

Dışişleri Bakanlığı özeldir

Hakan Fidan’ın zor görevi

Bütün bakanlıklar önemlidir. Ancak bazı bakanlıklar, özel hatta çok özeldir. Onlar devletin belkemiğini oluştururlar. Zarar gördüklerinde devlet belini doğrultamaz. Dışişleri Bakanlığı, her yönüyle çok özel bir bakanlıktır. Bu özel oluş, geçmişte Dışişleri Bakanlığı’nın bakanlıklar semtindeki yeri hatta binasının iç mimarisinde bile açıkça görülürdü. Başkent Ankara’nın Bakanlıklar semtinde, Başbakanlıkla aynı bina içinde yer alan, içinden doğrudan Başbakanlığa geçilebilen tek bakanlık, Dışişleri Bakanlığı idi.

Bakanlığın iç mimarisi bile özeldi

Bakanlığın iç mimarisi de özeldi. Bakanlık birimleri, uzun koridorlar etrafında konumlanmıştı. Amaç birimler arasında iletişimin çabuk ve etkili olmasını sağlamaktı. Dışişleri Bakanlığı’nda büyükelçi, müsteşar vb olabilir, çok önemli merkezlerde görev yapmış da olabilirdiniz ama sizi asıl tanımlayan ve size Bakanlıkta ve dışarıda hatta emekli olduktan sonra bile saygı gösterilmesini sağlayan, Bakanlığın ünlü “Koridor Sicili” tanımlaması bu içyapıdan doğmuştur. Bazen semboller esas kadar önemlidir çünkü esasın yansımasıdır.

Bakanlık hiyerarşisi de yine Dışişlerine özgü idi. 1980 askeri darbesine kadar Bakanlığın en üst idari makamı, “Genel Sekreter” olarak adlandırılırdı. 1980 askeri yönetimi, ne hikmetse, “Genel Sekreteri” kaldırıp, yerine, diğer bakanlıklarla yeknesaklığı sağlamak bahanesiyle “Müsteşar”lığı getirdi.

AKP’nin iktidara gelmesiyle daha da vahim bir gelişme oldu ve Bakanlık,  bilinçli olarak, adım adım etkisizleştirildi. Yapısı bozuldu.

Dışişleri Bakanlığı, köklü bir diplomasi geleneğini temsil ediyordu. Dünyada parmakla gösterilen ve en iyiler arasında ön sıralarda sayılan Türk diplomatları, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk ulusuna ihanet edemeyecek, bunu akıllarına bile getiremeyecek şekilde yetişiyorlardı. Bu yetişmede usta–çırak ilişkileri önemli bir yere sahipti. Bu diplomatlar ve onların mensup oldukları, yetiştikleri Dışişleri Bakanlığı, Atatürk ve arkadaşlarının, yedi düveli dize getirerek kazandıkları Milli Mücadele’yi ve kurdukları Türkiye Cumhuriyeti’ni kabullenmek istemeyen iç ve dış güçlerin öncelikli hedefleri arasındaydı.

Dışişlerinde FETO etkisi

AKP iktidarının ilk günden başlayarak Dışişleri Bakanlığı’na karşı giriştiği çökertme harekâtının önemli aşamalarından birisi de, uluslararası emperyalizmle kol kola çalıştığını artık sağır sultanın bile duyduğu Fetullah Gülen ekibiyle yaptığı işbirliğidir. Nitekim Bakanlığa en büyük zararı, yabancı dil bile bilmeyen FETÖ mensuplarının Dışişleri Bakanlığı’na sınavsız bile alınması ve bu kişilerin hızla yükselerek Bakanlıkta önemli hatta kilit görevlere getirilmesi vermiştir. 15 Temmuz kalkışmasından sonra bu kişilerin Bakanlıktan uzaklaştırılması ise Bakanlık kadrolarında özellikle genç memur grubunda önemli bir boşluk yaratmıştır. Yine bütün bu gelişmeler, hala devlete başarıyla hizmet edebilecek birçok iyi yetişmiş, yetenekli, liyakat sahibi büyükelçinin hatta daire başkanı düzeyindeki diplomatın da zamansız biçimde Bakanlıktan ayrılmalarına yol açmıştır. İşte Hakan Fidan böylesine, kolu kanadı kırılmış, içeride ve dışarıda gücünü kaybetmiş, darmadağın bir Dışişleri Bakanlığı devralmıştır. Bakanlığın ciddi bir yeniden düzenleme gereksinimi olduğu tartışmasızdır.

Hakan Fidan’ın  zor görevi

Hakan Fidan’ın da bu gereksinimin farkında olduğu anlaşılıyor. Benim tanıdığım Hakan Fidan, devleti bilen, çalışkan, işinde özenli ve titiz, reorganizasyon yeteneği yüksek, iyi yetişmiş bir bürokrattır. Bürokraside edindiği bilgi ve deneyimin önemli bir bölümünü TİKA Başkanı olduğu dönemde Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi ile yakın çalışmış olmasına borçludur. Bu deneyim şimdi ona, Bakanlığın ayağa kaldırılmasında yardımcı olabilir. Ancak doğru adımları atabilmek ve atmak artık tümüyle ona kalmıştır.

Doğru ve yanlış adımlar

Fidan’ın, bazı çevrelerde hatta Bakanlık içinde -bir bölümü, Fidan’dan önce atılmış yanlış adımlar nedeniyle haklı da olsa- hafif mırıldanmalara yol açsa da, örneğin yabancı eşlerle evli diplomatların Bakanlıkta hassas görevlere getirilmemesi; eşlerin aynı misyonda görevlendirilmemesi gibi yaklaşımları yanlış değildir. Bakanlığın yeni bir binaya taşınması düşüncesi de.

Ancak, Bakanlığın yeni bir binaya taşınması projesi uygulanırken, geçici bile olsa Bakanlığın bazı bölümlerinin Ulus’a, Merkez Bankası binasına taşınması; Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gibi amacı, görevi belirsiz ve çok tartışmalı projelerden; Dışişleri Bakanlığının çalışmasında ve başarısında belirleyici bir yere ve ağırlığa sahip olan, birimler arasında, gerektiğinde en üst düzeyde kurulması gereken yüz yüze temasları olanaksız kılacak düzenlemelerden kaçınmak gerekir.

Benzer biçimde, Bakanlık birimlerinin tek tek veya birkaçı bir arada; görev, ast-üst ayrımı yapılmasını olanaksız kılacak biçimde, geniş mekânlarda bir arada, birlikte çalışmaları uygulaması da aynı derecede sakıncalıdır. Dışişleri Bakanlığı tapu müdürlüğü veya vergi dairesi değildir.

Bakan Yardımcıları ve dışarıdan atamalar

Bir diğer konu da “Bakan Yardımcılığı” uygulamasıdır.

Benzer uygulamalar, örneğin İngiltere’de ve bazı Batı ülkelerinde de vardır. Ancak o kişilerin görevi, her konuya, toplantıya yetişemeyebilecek olan Dışişleri Bakanı’nın görev yükünü hafifletmek örneğin bazı ulusal veya uluslararası toplantılara, Bakan adına katılmaktır. İlke olarak bakan Yardımcılarının, Bakanlığın iç düzenine ve çalışmasına müdahaleleri yoktur ve doğru da değildir.  Ne yazık ki bu kurum bizde yanlış anlaşılmakta veya amaçlı olarak yanlış uygulanmaktadır. Bu durum, Dışişleri Bakanlığının en üst düzey bürokratik yetkilisi dolayısıyla Bakanlığı her açıdan korumakla görevli Müsteşar ve Müsteşar Yardımcılıklarının ortadan kaldırılmasına, dolayısıyla Bakanlığın, konuya tümüyle yabancı, diplomasi belleği hatta bürokrasi deneyimi olmayan siyasi kişiliklerin insafın bırakılmasına yol açmıştır. Bu yanlıştan mutlaka dönülmelidir.

Benzer bir konu da Bakanlık dışından büyükelçi atamalarıdır. Geçmişte ancak çok sınırlı ölçüde ve çok dikkatle uygulanan, atama yapılacak ülkelerin özenle seçildiği bu tür atamalar, AKP döneminde amacından bilinçli olarak saptırılmış ve bunun sonucunda Türkiye’nin bazı hallerde (örneğin ABD) en önemli ülkelerde temsil yeteneğini ve gücünü sıfırlamıştır.

Güçlü bir Dışişleri Bakanlığı şarttır

Hakan Fidan’ın görevi zordur. Ancak bu zor görevde Bakanlık içinde bile hala kendisine destek olabilecek bilgisini ve deneyimini paylaşacak diplomatlar olduğu gibi dilediği takdirde, artık görevde olmayan ve herhangi bir kişisel beklentisi bulunmayan deneyimli diplomatların da her zaman kendilerinden talep edilebilecek her türlü bilgi ve deneyimi kendisiyle paylaşmaktan kaçınmayacaklarından kuşku duymuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti dış politikada çok sıkıntılı bir dönemden geçmektedir. Böyle dönemlerde gerçekçi ve doğru bir dış politika saptanması ve etkili biçimde uygulanması yaşamsal öneme sahiptir. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı’nın, AKP öncesi güçlü konumuna geri döndürülmesi daha da önem kanmaktadır. Bu yapılamazsa dış sorunların hatta iç sorunların da her geçen gün daha da büyüyeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER