"The Economist'in 'Don’un yeni dünya düzeni' kapağında Erdoğan dahil 6 lider yer aldı

The Economist dergisi, Mart sayısının kapağında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu altı dünya liderini vurguladı. Kapakta, ABD Başkanı Donald Trump'ın uluslararası arenada "mafya tarzı bir güç savaşı" başlattığına dikkat çekildi. Bu içerik, günümüz politik atmosferini ele alarak, küresel güç dinamiklerini sorguluyor.

The Economist dergisinin Mart sayısı kapağı, geniş bir yankı uyandırdı. Kapağın başlığı “Don’un Yeni Dünya Düzeni” olarak belirlenmiş olup, ABD Başkanı Donald Trump’a yönelik bir göndermeyle öne çıkıyor. Kapakta ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun portreleri yer almakta. Dergide, Trump’ın küresel siyasetteki yaklaşımı, “mafya benzeri bir güç mücadelesi” olarak değerlendirilmekte. "Don" ifadesi ise, hem Trump’ın ismini hem de "The Godfather" filmindeki Don Corleone karakterine atıfta bulunarak dikkat çekiyor. Analizde ayrıca, 1945 sonrası uluslararası düzenin çöküşünün hız kazandığı vurgulanmakta.

Dünya Düzeninin Çöküşü

1945 sonrası uluslararası düzenin bozulma sürecinin hızlandığına dikkat çeken analizde, Birleşmiş Milletler'deki olaylar üzerinden Amerika'nın, Ukrayna'ya karşı Rusya ve Kuzey Kore’nin yanında yer aldığı ifade ediliyor. Almanya’nın potansiyel yeni başbakanı Friedrich Merz, NATO'nun Haziran ayına kadar varlığını sürdüremeyeceği yönünde bir uyarıda bulunuyor. Böyle bir ortamda, büyük güçlerin arasında anlaşmalar yapıldığı ve küçük devletlere karşı zorbalıkların artarak devam ettiği bir güç dengesinin ortaya çıktığı belirtiliyor. Trump ekibinin sunduğu çözümler ise, uzaktan bakıldığında yalnızca Amerika’nın çıkarlarıyla sınırlı kalıyor gibi görünüyor.

Küresel Güç Mücadelesi

Dünya genelinde büyük güçlerin birbirleriyle yaptığı anlaşmaların, küçük güçleri daha savunmasız bıraktığı ifade ediliyor. Trump'ın, barış sağlamak amacıyla yaptığı müzakerelerin, aslında daha tehlikeli bir dünya düzenine yol açtığı belirtilmekte. Amerika'nın, bu süreçte süper güç olma statüsünü koruma iddialarının, çoğu zaman yanıltıcı olduğu ve gerçekte ulusal güvenliği tehdit eden bir zayıflığa yol açtığı vurgulanıyor. Analiz, uluslararası ilişkilerin karmaşıklığı içinde kalan güç mücadelesinin, uzun vadede Amerika’nın çıkarlarına nasıl zarar verebileceğine dair uyarılarda bulunuyor.

Amerika’nın Diplomasi Anlayışı

Gazetelerin sayfalarında yankılanan bir başka önemli husus ise, Amerika’nın görüşme ve müzakere süreçlerinde üslubunun nasıl değiştiğidir. Trump yönetimi, hedefine ulaşmak için geleneksel diplomasi anlayışını bir kenara bırakarak, daha pragmatik ve sonuca odaklı bir yaklaşım sergiliyor. Ancak bu durum, uzun vadede Amerikalı müttefiklerin güvenini sarsma riski taşıyor. Örneğin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerin ardından Trump’ın “Tüm hayatım anlaşmalardan ibaret” şeklindeki açıklaması, bu yeni yaklaşımın örneği olarak gösteriliyor. Ancak bu tür çıkışlar, Washington’un uluslararası ilişkilerdeki etkinliğini tehdit altına sokabilir.

Bölgesel Güçler ve Ortaklıklar

Çin, Rusya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin, kendi çıkarlarını ön planda tutarak bölgede daha güçlü bir konum elde etme çabaları gözlemleniyor. Vladimir Putin, Rusya'yı büyük bir emperyal güç haline getirme arayışındayken, Muhammed bin Selman Orta Doğu’da modernleşmeyi ve İran’a karşı bir savunma hattı inşa etmeyi hedefliyor. Xi Jinping ise hem güçlü bir komünist anlayışla kendi ulusunu yüceltmeye çalışıyor hem de dünya üzerindeki etkisini artıyor. Bu yeni güç dengelerinin oluşumu, Amerika'nın müttefiklerinin güvenliğini tehdit edebilir ve ortaya çıkabilecek zayıflıkların istismarına açık hale getirebilir.

Tehlikeli Olasılıklar ve Sonuçları

Trump’ın dünya üzerindeki yaklaşımının sonuçlarının nereye varabileceği hala belirsizliğini korumakta. Her ne kadar Amerikalı liderler, küresel düzeyde yeni denge ve anlaşmalar için çaba gösterseler de, karşılığında ne tür tehlikelerle karşılaşacakları da sorgulanmaktadır. Sınırların tartışmalı hale gelmesi, savaş ve çatışma olasılıklarını da artırmaktadır. Diğer yandan, güç dengeleri değişirken, daha önce karşılıklı güvene dayalı olan ilişkilerin de zedelenmesi muhtemel görünüyor. Bunun sonucunda, Amerika'nın tarih boyunca sürdürdüğü etkisi büyük ölçüde kırılabilir.

Sonuç Olarak

Trump'ın dünya genelindeki mevcut sistemin çürüdüğünü söylemesi, haklı bir tespittir. Ancak, mevcut durumun karmaşası ve ülkeler arası ilişkilerde yaşanacak olası değişimler, Amerika'nın yıpranmasına ve uluslararası düzeyde daha az güvenilir bir aktör olarak algılanmasına yol açabilir. Bu nedenle, hem Trump hem de onun çevresindekilerin, geçmişin deneyimlerinden ders alarak daha stratejik bir geliştirme sürecine yönelmesi gerektiği görülmektedir. Aksi halde, dünya sadece bir kaos ortamına sürüklenmekle kalmayacak, aynı zamanda Amerika da bu karmaşa içinde kaybolabilir.

İLGİLİ HABERLER