© Muhalif 2024

Dünyanın ilk hayvan hastanesi Gurabahane-i Laklakan’dan AKP’nin ‘katliam’ düzenlemesi Komisyonda

Teklif gerekçesinden: Kısırlaştırmanın uzun dönemde popülasyon üzerinde etki etmediği görülmektedir.

Kamuoyunda, ‘katliam yasası’ olarak adlandırılan AKP’nin 17 maddelik 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören kanun teklifi, 17 Temmuz 2024 günü Tarım Orman ve Köyişleri  Komisyonu’nda görüşme takvimine alındı. Kanun teklifi gerekçesinde, “Sahipsiz köpek popülasyonunun kontrol altında tutulamaması sebebiyle popülasyonun kontrolsüz bir şekilde büyümesi çeşitli riskler doğurmaktadır” denildi.  Bilimsel verilere göre, sahipsiz hayvanların popülasyonunun kontrol altına alınabilmesinin tüm popülasyonun yüzde 70’inin kısırlaştırılması gerektiği, Türkiye’de ise bir yılda en fazla 342.879 hayvanın kısırlaştırıldığı bunun da (4 milyon) yaklaşık yüzde 8,5’i oranına denk geldiği açıklandı. Kısırlaştırmanın uzun dönemde popülasyon üzerinde etki etmediği, sürü halinde yaşayan sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmasının saldırgan davranışları azaltmadığı da ifade edilerek, “yakala-kısırlaştır-sal metodunun” dünyada uygulandığı ülke sayısının oldukça az olduğu belirtildi.

AKP’nin ‘Biz de uyutma yok’ söyleminden ‘ötanaziye’  

 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler de AKP’lilerin söylem değişikliği dikkat çekiyor.  Çevre Komisyonu’nun 19 Şubat 2014 Çarşamba günü görüşmesinde dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Ben de dünya ülkelerindeki duruma bir göz atmak istiyorum müsaadenizle hatırlatma açısından, esasen biz onlardan çok daha ileriyiz, onlarda mesela uyutma var, “uyutma” dediğimiz hayvanı aslında yok etme, “uyutma” deniliyor. Ama “uyutma” dediğin bizde onu öldürme. Asla kabul edilemeyecek bir şey, bakın, bunu ifade edeyim, bir hayvanı öldürmek asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Bizim zaten kültürümüzde bir hayvan öldürmek diye bir husus yoktur” diyor.

Hülya Özmen- Muhalif özel

Kamuoyunda, ‘katliam yasası’ olarak adlandırılan AKP’nin  17 maddelik 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören kanun teklifi, 17 Temmuz 2024 günü Tarım Orman ve Köyişleri  Komisyonu’nda görüşme  takvimine alındı.  Teklifle, ‘hayvanların öldürülmesi’ ifadesi ‘hayvanların ötanazisi’ olarak değiştirildi.  Teklife göre, kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara ötanazi yapma, yani bu hayvanları öldürme yetkisi veriliyor. Ancak sahipsiz hayvan popülasyonunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturması halinde sağlıklı hayvanlara da ötanazi yapılmasının yolu açılıyor. Teklifte yer alan düzenlemeler şöyle:

Bakımevine alınan hayvanlardan saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara yerel yönetimlerce ötanazi yapılacak.

Ancak sahipsiz hayvan popülasyonunun, kamu güvenliği açısından tehlike oluşturması veya hayvandan hayvana ya da hayvandan insana bulaşan hastalıkların görülmesine, su kaynaklarının, yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zarara uğramamasına sebebiyet vermesi halinde belediyeler, ötanazi yapabilecek.

Hayvanları Koruma Yasası’nda yer alan, “tıbbi gerekçeler hariç hayvanlara ya da onların ana karnındaki yavrularına veya havyar üretimi hariç, yumurtalarına zarar verebilecek suni müdahaleler yapma, yabancı madde verme” yasağı da kaldırılıyor. Böylece, hayvan popülasyonunu azaltmak için sağlıklı hayvanlara da “ötanazi” yapılmasının yolu açılıyor.

  Ötanazi düzenlemeleri ve 5. Madde  

MADDE 5- Maddeyle, 5199 sayılı Kanunun ikinci Kısım Dördüncü Bölüm başlığı ile 13 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır.

Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nde taraflara başıboş köpek sayısının sorun teşkil ettiğine kanaat getirilmesi halinde hayvanlara uygulanacak tedbir olarak hiçbir farklı gerekçe aranmaksızın sayıyı azaltmak üzere belirtilen usullerde ötanazinin de dâhil olduğu gerekli yasal ve idari tedbirleri alma görevi vermektedir. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9 uncu maddesinde de ötanazinin uygulanacağı durumlar tamamlanmıştır.

Düzenlemeyle sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrol altına alınabilmesi maksadıyla, söz konusu hayvanlar toplanarak hayvan bakımevlerine götürüldükten sonra alındıktan ortama geri bırakılmaları  yerine, öncelikle sahipsiz köpeklerin sahiplendirilmesi esas alınmakta ve ötanazi yapılacak hayvanların nitelikleri belirlenmektedir. Ayrıca yerel yönetimlerce ötanazi uygulaması yapılabilmesinin kamu güvenliği ve sağlığının korunması açısından doğru bir yöntem olduğu değerlendirildiğinden yerel yönetimlere yetki verilmektedir.

Bu amaçla; maddeye eklenen birinci fıkra ile bakımevine alman hayvanlardan saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanları  yerel yönetimlerce Ötanazi yapılması öngörülmektedir.

Maddeye eklenen ikinci fıkra ile sahipsiz hayvan popülasyonunun; kamu güvenliği bakımından tehlike oluşturmasına veya hayvandan hayvana ya da hayvandan insana bulaşan hastalıkların görülmesine, su kaynaklanan yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zarara uğramasına sebebiyet vermesi halinde ilgili yerel yönetimler tarafından sahipsiz hayvanlara ötanazi işlemi yapılabilmesi sağlanmaktadır.

Maddenin mevcut ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle de ötanazi işlemine ilişkin esas ve usullerin Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmaktadır.

Mevcut yasadaki “yakala-kısırlaştır-sal” yöntemi terk edilerek “yakala-kısırlaştır-tut-sahiplendir” metoduna geçiliyor.

Bakımevlerine alınan hayvanlar, Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek, rehabilite edilenler, sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılacak.

Sahipli hayvanını sokağa terk edenlere yönelik idari para cezaları artırılırken, bakımevlerindeki hayvanları başka bir yere bırakan belediyelere de yaptırım uygulanacak. Bu çerçevede hayvanını sokağa terk edenlere 60 bin lira, barındırılan hayvanı sokağa terk eden belediyelere de hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek.

Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kuracak. Belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülecek. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ile il özel idareleri, sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürecek.

Sokak köpekleri için gerekli kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile hayvanlar için ayrılan kaynağı başka amaçlarla kullanan belediye başkanı ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Söz konusu belediyeler 31 Aralık 2028'e kadar belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlü olacak.

Belediyeler bütçeden kaynak ayıracak

Yasa teklifi uyarınca belediyeler, 31 Aralık 2028'e kadar hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5'i oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde 3 olarak uygulanacak. Ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamayacak.

Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31 Aralık 2025'e kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda ola

AKP’nin ‘Biz de uyutma yok’ söyleminden ‘ötanaziye’  

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler de AKP’lilerin söylem değişikliği dikkat çekiyor.  Çevre Komisyonu’nun 19 Şubat 2014 Çarşamba günü görüşmesinde dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Ben de dünya ülkelerindeki duruma bir göz atmak istiyorum müsaadenizle hatırlatma açısından, esasen biz onlardan çok daha ileriyiz, onlarda mesela uyutma var, “uyutma” dediğimiz hayvanı aslında yok etme, “uyutma” deniliyor. Ama “uyutma” dediğin bizde onu öldürme. Asla kabul edilemeyecek bir şey, bakın, bunu ifade edeyim, bir hayvanı öldürmek asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Bizim zaten kültürümüzde bir hayvan öldürmek diye bir husus yoktur” diyor.  

Gurabahane-i Laklakan

Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin  Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndaki 6 Temmuz 2021 günü görüşmelerinde ise teklifin ilk imzacılarından İstanbul Milletvekili Serap Yaşar, “Görüyoruz ki daha Avrupa’da hayvan haklarının esamesi okunmadığı dönemlerde, geçmişimiz ve Osmanlı vakıf tarihimiz ecdadımızın hayvanlara gösterdiği hizmet ve merhametin iyi örnekleriyle doludur. Kuşların yavrularını beslemeleri, soğuk ve tehlikelere karşı mimari yapının güneş alan tarafına ve rüzgârın esmediği cepheye yapılan kuş evleri, 1538 yılında Adana’da kurulan, hayvanlara mera açan Halil Bey Vakfı, 1614’te kurulan kuşlar ve yabani hayvanları besleyen Sultan Birinci Ahmet Vakfı, 1778’de Rumeli Hisarı çevresinde kurulan Sokak Hayvanlarına Ekmek Veren Hacı Mustafaoğlu Vakfı, 1822’de İstanbul’da Anadolu Hisarı civarında serbest gezen köpekleri beslemek için kurulan vakıflar, 19’uncu yüzyılda, kuşların göç yolundaki Bursa’ya kurulan, göç esnasında yaralanan tüm kuşları tedavi eden ve dünyanın ilk hayvan hastanesi olan Gurabahane-i Laklakan yani Düşkün Leyleklerevi bu örneklerden sadece birkaçıdır” diyor.

Ötanazi imkanı

AKP Grup Başkanı Abdullah Güler de, sokak hayvanlarıyla ilgili yasa tekliflerine ilişkin bazın açıklamasında 'ötanazi' kavramının yer aldığını açıklarken, “Ancak biliyoruz ki barınaklar yine hastalıkların da mevcudiyetini biliyoruz. Kuduz riski taşıyan, saldırganlaşmış, rehabilite edilme imkanı olmayan ve özelliği itibarıyla anatomik yapısı bozulmuş, gerekirse bulunduğu ırksal özelliği itibarıyla sahiplendirme imkanı bulunmayan sahipsiz köpeklerin, uluslararası literatürde, dünya sağlık örgütünde ve uluslararası yargıya taşınmış bir noktada hukuki ve sağlık kavramı yönüyle belirlenmiş bir kavramı kullanıyoruz, 'ötenazi' kavramını. Yani mevcut bu sahipsiz köpeklerin ötenazi yoluyla da hayatlarına son verme noktasında da bir imkan tanıyoruz” demişti.

  TEKLİFİN GENEL GEREKÇESİ

Ülkemizde hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak amacıyla 2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiştir. Yaşanan ve gelişen süreç içerisinde bu Kanun sahipsiz hayvanların rahat yaşamını ve can güvenliğini tam anlamıyla sağlayamadığı gibi insanların ve diğer canlıların yaşadıkları sorunları çözmekte de yetersiz kalmıştır.

Sahipsiz hayvanlar, özellikle başıboş köpekler; son yıllarda popülasyonun kontrol altına alınamaması nedeniyle giderek büyüyen bir sorun haline gelmiştir. Sayıları her geçen gün artan ve sokaklarda sürüler halinde yaşamaya başlayan başıboş köpekler, en temel insan hakkı olan yaşam hakkını dahi tehdit eder bir boyuta ulaştığı gibi çevre temizliği, toplum sağlığı, kamu düzeni ve güvenliği ile diğer hayvanların yaşamını ve varlığını da tehlikeye atmaktadır.

Mevcut Kanun ile hayvanların toplanması ve rehabilitasyonuna ilişkin sorumluluk belediyelere verilmiş ancak gerekli denetim mekanizmaları tesis edilemediğinden, ilgili kuruluşlar üzerine düşeni tam anlamıyla yerine getirememiş ya da mevzuatın dar yorumlanması sebebiyle çözüme katkı sunmak istedikleri halde mevzuatla kendilerine çizilen sınırları geçemediklerinden popülasyon her geçen gün katlanarak artmaya devam etmiştir.

Her ne kadar hayvanların korunmasına yönelik iyi niyetli girişimlerde bulunulsa da sahipsiz hayvanlar üzerinden özellikle dijital ortamda; kontrolsüz bağış kampanyaları, buradan beslenen oluşumların propagandası ile tedbir almaya çalışan kurum, kuruluş ve kişilere yönelik dezenformasyon çalışmaları yürütülmektedir. Sahipsiz hayvanların sayılarının kontrol altına alınması bir yana bazı çevrelerce adeta sahipsiz hayvanların kontrolsüz artışı desteklenmektedir. Bu durum, iyi niyetle yapılan bağışların belirsiz ve kanun dışı maksatlarla kullanılabilmesine imkân tanımakta ve popülasyon kontrol çalışmalarını sekteye uğratmaktadır.

Sahipsiz köpek popülasyonunun kontrol altında tutulamaması sebebiyle popülasyonun kontrolsüz bir şekilde büyümesi çeşitli riskler doğurmaktadır. Hali hazırda yaşanan sahipsiz hayvan sorununun farklı boyutları bulunmakta olup bunları birkaç başlık altında ifade etmek gerekirse:

a) Bir bölgede sahipsiz hayvan sayısının artması sonucunda, orada yaşayan insanların vücut bütünlüğü, can güvenliği ve yaşam standartları tehlikeye girmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü verileri doğrultusunda 2019-2023 yılları arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı olarak 55 ölüm ve 5.147 yaralanma meydana gelmiştir.

b) Sahipsiz hayvan popülasyonunun yoğunluğu sebebiyle vatandaşların psikolojik açıdan olumsuz sonuçlara sebebiyet verecek şekilde sosyal hayatı kısıtlanmaktadır. Ayrıca sahipsiz hayvanların kamusal alanlarda beslenmesi, vatandaşlar arasında sözlü veya fiziksel tartışmalara sebep olmakta bu da toplumsal gerginliği arttırmaktadır. Hayvan saldırısı sonucu yaralanan ve hayatını kaybedenlerin medyaya yansıyan haber ve görüntüleri toplumda infiale sebep olmakta ve kamu kurumlarına olan güvenin azalmasına yol açmaktadır.

c) Kontrol edilemez noktaya ulaşan sahipsiz hayvan popülasyonu sebebiyle artan saldırılar, kuduz vakaları, zoonoz hastalıklar ile maddi ve manevi kayıplara sebep olmaktadır. Bu durum, Anayasa ile koruma altına alınan sağlık, güvenlik, yaşam hakkı, maddi varlık ve vücut bütünlüğünün korunması gibi insan haklarının ihlaliyle sonuçlanmaktadır.

ç) Sahipsiz hayvanlar; koyun, keçi, inek, buzağı, tavuk gibi ekonomik değeri olan çiftlik hayvanlarına saldırarak maddi kayıplara sebebiyet vermektedir.

d) Araştırmalara göre Ülkemiz; Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı “Kuduz Riskli Temasın Yüksek Olduğu Ülkeler” kategorisinde yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre; 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267.125 iken 2023 yılında bu sayı 437.601 olarak bildirilmiştir.

2019-2023 Türkiye Zoonotik Hastalıklar Eylem Planında zoonoz hastalıklarla mücadele yöntemlerinde enfeksiyon zincirinin kırılması için sahipsiz köpek sayısının kontrol altında tutulması ve hayvanların bakımevlerinde barındırılması önerilmiştir. Dahası ABD, Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, İrlanda, İngiltere, Fransa, Finlandiya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin dışişleri bakanlıkları kendi internet sayfalarında, Türkiye’ye gidecek vatandaşlarını “saldırgan başıboş köpek çeteleri” ve “kuduz” riski hakkında uyarmaktadır. Bu husus turizm gelirlerinin önemli bir kalem olduğu ülkemizin itibarı bakımından olumsuz bir izlenim oluşturmaktadır.

e) Sahipsiz köpek saldırıları nedeniyle ölen kişilerin yakınları veya yaralanan kişiler, ilgili yerel yönetime karşı dava açmakta olup bu davalar neticesinde hizmet kusuru nedeniyle maddi-manevi tazminat kararlarına hükmedilmektedir. Sahipsiz hayvanların saldırısı sonucunda valiliklere ve yerel yönetimlere açılmış birçok tazminat davası bulunmaktadır.

f) Sahipsiz köpekler çok ağır koşullarda hayatta kalma mücadelesi verirken hem kendi türlerinin hem de ceylan ve karaca gibi yabani diğer hayvanların ve doğanın zarar görmesine neden olmaktadır.

Valiliklerce yapılan bildirime göre Ülkemizde yaklaşık 2 milyon sahipsiz köpek olduğu ifade edilse de hayvanların yıl içerisinde 1-2 defa doğum yapabilmeleri ve her defasında ortalama 6-8 arasında yavru doğurmaları sebebiyle sahipsiz köpek popülasyonunun yaklaşık 4 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Araştırmalara göre bir bölgede bulunan bir dişi ve erkek köpek 1. yılın sonunda 16 yavru, 2. yılın sonunda 128 yavru, 3. yılın sonunda 512 yavru, 4. yılın sonunda 2048 yavru, 5. yılın sonunda 12.288 yavru ve 6. yılın sonunda 67.000 hayvandan oluşan bir popülasyona ulaşabilmektedir. Elbette her doğan köpek yaşayamayabilir ancak üreme hızının anlaşılabilmesi için bu örnek önemlidir. Köpek popülasyonu doğrusal değil üstel olarak artmaktadır.

Sahipsiz hayvanların kontrolü maksadıyla 2004 yılından günümüze dek popülasyon kontrolü maksadıyla kısırlaştırma ve bakımevi kurulumu çalışmaları yürütülmektedir. Mevcutta yaklaşık 105 bin hayvan kapasiteli 322 adet hayvan bakımevi bulunmaktadır.

 

Bilimsel verilere göre, sahipsiz hayvanların popülasyonunun kontrol altına alınabilmesi maksadıyla tüm popülasyonun %70’inin kısırlaştırılması gerekmektedir. Ülkemizde bir yılda en fazla 342.879 hayvan kısırlaştırılmış olup bu rakam popülasyonun (4 milyon) yaklaşık %8,5’i oranına denk gelmektedir. Kısırlaştırmanın uzun dönemde popülasyon üzerinde etki etmediği görülmektedir. Bununla birlikte; sürü halinde yaşayan sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmasının saldırgan davranışları azaltmadığı, bu davranışlara ilişkin bir etkiye sahip olmadığı hatta bazı durumlarda saldırganlığın da arttığını gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur.

Ülkemizin sahipsiz hayvan popülasyonunun yönetimine ilişkin uyguladığı yakala-kısırlaştır-sal metodunun dünyada uygulandığı ülke sayısı oldukça azdır. Metoda göre, sahipsiz hayvan yakalanır, kısırlaştırılır ve daha sonra toplandığı yere bırakılır. Ancak bu metot, sahipsiz hayvan sayısı az olan ülkeler için bile yeterli olmayan bir uygulamadır. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütünün (OIE), konuya ilişkin raporunda da belirtildiği üzere köpek popülasyonunun, olması gerekenden çok daha fazla olduğu habitatlarda, yakala-kısırlaştır-sal metodu hiç veya amaçlandığı gibi etki göstermemektedir. Bu durum raporda şöyle ifade edilmektedir; “Kısıtlı köpek popülasyonuna ve yeterli kaynağa sahip ülkelerde; Yakala-Kısırlaştır-Sal metodu etkili olacaktır. Bu yöntem yerel halkın hassasiyetini, hayvan yakalamayı, insancıl ötanaziyi, aşılamayı, kısırlaştırma tekniklerini, damgalamayı, hayvanı salıvermeyi ve popülasyon üstündeki uzun süreli etkiyi içerir. Bu yöntemin sınırlamaları da ele alınmalıdır. Büyük köpek popülasyonuna sahip ülkeler; mümkün olan en az acı verici düzeyde ölüm şeklini içeren insancıl uyutma yöntemlerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak yine de, bu durum, tamamlayıcı başka bir grup eylemle birlikte uygulanmazsa, etkisiz kalacaktır.” Özetle, Ülkemizde mevcut popülasyon ele alındığında yakala-kısırlaştır-sal metodu bir çözüm değildir. Ülkemizin 2004’ten beri yaşadığı tecrübe de bunu net bir şekilde ortaya koymuştur.

Avrupa ülke örneklerine bakıldığında genel olarak; günümüzde sokaklarda sahipsiz hayvan bulunmadığı, sahipsiz hayvanların bakımevlerinde tutulduğu ve bazı ülkelerde belli bir süreye kadar sahiplendirilemeyen hayvanlara veteriner kontrolünde ötanazi yapıldığı görülmektedir. Avrupa’da 18. ve 19. yüzyılda başta kuduz salgını olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı, sahipsiz hayvanların sistematik operasyonlarla ve çoğunlukla silah veya zehir kullanılarak itlaf edildiği yayınlarda geçmektedir. Avrupa’da olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde de itlaf etmek, popülasyonu sürekli kontrol altında tutmada yöntem olarak kullanılmıştır. Ülkemizde de 13 Haziran 1932 tarihli ve 2123 sayılı Resmî Gazete’de; sahipsiz hayvanların hepsinin itlaf edilmesi, sahipli köpeklerin başıboş bırakılmaması ve ağızlık-tasma ile gezdirilmesi, serbest bırakılmış sahipli köpeklerin itlaf edilmesi, itlafın belediyelerce yapılması hususlarının yer aldığı bir tamim yayımlanmıştır. Ayrıca 2003 tarihinde Ülkemizin de taraf olduğu Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde başıboş köpek sayısının sorun teşkil ettiğine kanaat getirilmesi halinde hayvanlara uygulanacak tedbir olarak hiçbir farklı gerekçe aranmaksızın sayıyı azaltmak üzere belirtilen usullerde ötanazi işleminin yapılması uygun bulunmaktadır.

İngiltere, Fransa ve ABD’nin bazı eyaletlerinde ‘‘Yakala-Kısırlaştır-Tut-Ötanazi Modeli’’ uygulanmaktadır. Tıbbi gerekçelere ek olarak İngiltere’de 7 gün, Fransa’da 8 gün, ABD’de eyaletlerce belirlenmiş süre sonunda sahiplendirilemeyen hayvanlara veteriner kontrolünde ötanazi yapılabileceğine ilişkin mevzuat hükümleri bulunmaktadır. Hindistan ve bazı Balkan ülkelerinde hayvan popülasyonuyla mücadele yöntemi, Ülkemizdeki gibi ‘‘Yakala-Kısırlaştır-Sal’’ metodudur. 60 milyon sahipsiz köpek bulunan Hindistan'da dünyadaki tüm kuduz ölümlerinin %36'sı gerçekleşmektedir. Bu mücadele yöntemini uygulayan ülkelerde, sahipsiz hayvan sorunu görülmektedir.

Sonuç olarak; gelinen süreçte sahipsiz hayvanların sorun haline gelmesi, özellikle başıboş köpeklerin saldırıları sonucunda can kayıplarının artması ve sorunun zaman geçtikçe büyümesi karşısında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda oluşan ihtiyaçlara binaen değişiklik yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda hazırlanan Kanun Teklifi ile sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrol altına alınması sağlanarak, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından oluşan risklerin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER