Erdoğan kârlı mı çıktı?
GÜNDEMSuriye’de yaşanan gelişmelerin Erdoğan’ın işine yaradığı ve ülke içinde desteğinin artmasına yol açtığına yönelik yorumlar, Cumhurbaşkanını parlatmak için fırsat arayan medyanın son günlerde diline doladığı en önemli konu başlıklarından biri oldu. Bu yorumlarda, Erdoğan’ın bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini şimdiden garantilediğine varan öngörülere bile yer verildi. Karşısına aday olarak kim çıkarsa çıksın şansının kalmadığı vurgulanarak, dolaylı da olsa iç siyasetin uzun bir süre için anlamsızlaştığı savunuldu.
Erdoğan’ın Suriye’deki iç savaştan güçlenerek çıktığını söylemek, HTŞ’nin arkasında Türkiye’nin olduğunu peşinen kabul etmek anlamına gelmektedir. Oysa Türkiye sürecin başında temkinli bir politika izlemiş, HTŞ’nin ilerleyişindeki belirsizliğin muhtemelen olumsuz bir sonuca dönüşebileceği düşüncesiyle, bunun yansımalarından çekinerek beklemede kalmıştır.
Aynı günlerde Halep’in alınmasını Türkiye’nin bir zaferi ve toprak kazanımı olarak yansıtanlara pek yüz verilemeyerek Türkiye’nin tarafsız bir gözle olayları takip ettiğinin vurgulanması bu sebepledir.
Fakat ne zaman ki HTŞ, Hama’ya ve Humus’a girmiş ve Şam’ın yolunu açmıştır, Erdoğan da gecikmeden kendilerine kazasız belasız bir ilerleyiş dilemekten geri kalmamıştır. Bu en başından verilen ve ilk günlerde gizlenen destekten ziyade, artık kazanacağı belli olan güçlere yakın olup ilerleyen süreçte kazanım elde etme amacından başka bir düşünceyle açıklanamaz. Halep’e dair herhangi bir istek ve beklentinin ortaya konulmaması da bunun başka bir delilidir.
Ancak bu durumda Erdoğan açısından başka bir ikilem ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin terörist bir örgüt olarak kabul ettiği YPG’yi Fırat’ın batısından temizlemeye çalışırken, yine terör örgütü olarak kabul edilen bir başka unsur olan HTŞ’ye Cumhurbaşkanı tarafından kazasız belasız bir fetih dilenmesi devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bir çelişki olarak tarihe geçmiştir.
Tarafsız bir gözle gayet rahat görülebileceği üzere, burada bir kazanımdan çok yine bir dış politika fiyaskosu olduğu açıktır. Son bir haftadır, HTŞ’nin Türkiye için bir terör örgütü olduğu unutularak demeçler verilmesi ve yorumlar yapılması, kimsenin farkına varamadığı ya da varmak istemediği büyük bir hatadır.
Türkiye’de iktidarı ellerinde bulunduranların, HTŞ’nin operasyonundan önceden haberdar olduğu da artık bilinen bir gerçektir. Buna karşın iktidar kanadını oluşturan iki partinin liderlerinin önceden ayrı ayrı stratejiler geliştirmeleri, birinin Öcalan’ın Meclis’e gelerek terörü bitirdiğini açıklamasını istemesine karşın diğerinin buna çekimser kalarak farklı seçeneklere kapı aralaması, Erdoğan’ın ortağına bile söz geçiremediğini ve ortak bir plan kuramadığını göstermektedir. Bunu bile başaramayan bir Cumhurbaşkanının bu süreçten nasıl kârlı çıktığı ise ciddi bir soru işaretidir.
İlginizi Çekebilir