EŞİK Platformu: Kadınlara soyadı dayatmaktan vazgeçin
GÜNDEMAİHM ve AYM Kararlarının uygulanması gerektiğini belirten Eşitlik İçin Kadın Platformu “Kadınları özgür bırakın, hangi soyadını kullanmak istediklerine karışmayın” diyor.
Yasalaştırmak istenen “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır” hükmüyle ilgili EŞİK Platformu’nun paylaştığı bilgiler şöyle:
“İktidarın, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ‘Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır’ hükmünü yeniden ve aynen yasalaştırmak isteyen teklifi maalesef TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek TBMM genel kuruluna sevk edildi. 11 Temmuz 2024 Perşembe günü saat 10:14’te başlayan Adalet Komisyonu görüşmeleri, ertesi sabah, 12 Temmuz Cuma günü saat 06:27’de bitti. Nöbetimiz 20,5 saat sürdü. Kadına soyadı dayatırken sürekli olarak aileyi ve çocukları korumaktan söz eden AKP’nin meclisteki vekillerin ailelerini ve çocuklarını yok sayma, vekilleri insanlık dışı koşullarda zorla çalıştırma politikası bir kez daha teşhir oldu. Uzun komisyon çalışması boyunca kadınların gözü komisyonun üzerindeydi. Toplantı süresince, EŞİK, muhalefet partilerinden kadın vekiller ve kimi AKP’li kadın vekiller ve siyasetçiler maddenin önergeler yoluyla düzeltilmesi için çaba harcadı. Kadınlara, görüşülen 9. Yargı paketindeki soyadı ile ilgili 15. maddenin eşitlikçi yönde değiştirileceği sözleri verildi. Ancak Adalet Komisyonu’nda verilen tüm değişiklik önergeleri reddedildi.
9. Yargı Paketi’nin 15. Maddesinde yer alan soyadı teklifi bir gün önce de TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) toplantısında görüşülmüş ve muhalefet partilerinden kadın vekillerin yoğun eleştirileri ile karşılanmıştı. Adalet Komisyonu görüşmeleri sırasında komisyon başkanı Cüneyt Yüksel, “Bütün eleştirileri dinledik ve bu konuda, Genel Kurula kadar, kurumlardan görüş alınıp bütün etki analizleri yapılarak bir noktaya varılacak. Değerlendirmeler yapılıyor, bir değişikliğe gitme ihtimali çok yüksek, onu da belirtmek istiyorum” demiştir. Konunun temel hak ve özgürlüklere ait olduğunu söyleyen Yüksel, komisyonun görevlerini yerine getirmesini sağlamak yerine konuyu TBMM genel kuruluna paslamıştır. Oysa ki, Adalet Komisyonu’nun görevi, konunun taraflarını ve muhalefet partilerini de dinleyerek; yasa tekliflerinin gerçek sorunlara çözüm getirmesini, hukuka uygun ve hukuk güvenliğini sağlayacak şekilde çıkarılmasını sağlamaktır.
Komisyon Başkanı Yüksel’in, soyadı teklifinin “genel kurula kadar en uzlaşmacı ve uygun şekilde yeniden değiştirileceğini düşündüğünü” belirten sözlerine rağmen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç hemen bir açıklama yaparak bu sözleri boşa çıkarmaya çalışmıştır. Tunç 13 Temmuz günü basına verdiği demeçte “Anayasa Mahkemesi burada bir iptal kararı verdi ve iptal kararı sonrasında o boşluğun yeniden düzenlenmesi gerekti. Taslak çalışmamızı biz TBMM grubumuza ilettik ve onlar da değerlendirmelerde bulundular ve 'Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır, isterse kızlık soyadını da bununla beraber kullanabilir' hükmü Adalet Komisyonu'nda aynı şekilde korundu ama Anayasa Mahkememizin gerekçelerine de atıf yapılarak yeni bir düzenleme gerçekleştirildi. Durum bundan ibaret” diyerek kadınlara soyadı dayatması getiren tekliflerini savunmuştur. Adalet Bakanı, yapılan itirazların, AYM’in iptal kararına uyulması çağrılarının önünü kapatmak, konunun yeniden tartışılmasını engellemeye çalışmıştır.
Hangi aileyi koruyorsunuz? Kadının içine doğduğu kendi ailesini neden korumuyorsunuz?
Kadınlara evlendiği erkeğin soyadını dayatarak “aileyi koruma” iddiası AKP’li üyeler tarafından komisyon görüşmeleri boyunca da tekrarlanmıştır. Adalet Komisyonu’nda yasa teklifini savunan AKP vekili Cahit Özkan, teklifi “aile yapısını zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuzda olmalıyız” demiş ve iptal kararı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ni suçlamayı ihmal etmemiştir. Komisyonda söz alan diğer AKP’li üyeler de; soyun sadece erkekler üzerinden gitmesinin, kadının erkeğin soyadını almaya kanunen zorlanmasının erkek egemenliğinin ilanı olduğunu hatırlatan çoğu hukukçu muhalefet vekillerinin ve TBB Başkanı Erinç Sağkan’ın itirazlarına, tekraren aile birliği, ailenin öneminden bahsederek cevap vermiştir.
Kadınlara soyadı dayatması konusunda aileyi ve çocukları bahane olarak sunan herkese hatırlatmak isteriz ki, kadınların evlenmeden önce ve sonra içine doğdukları ve soyadını taşıdıkları bir aileleri vardır. Yeni kurdukları ailedeki erkekleri üstün kılma adına, önceki kendi ailesi ile soybağları kesilmeye, soyadları değiştirilmeye çalışılmaktadır. Kadınlar böylece, annesi, babası, tüm kız ve erkek kardeşlerinden ayrılarak bambaşka bir soya dahil edilmekte, onların soyadını taşımaya zorlanmakta ve ömrünü geçirdiği öz aile ile bağları koparılmak istenmektedir. Türkiye’de kadınlara, kendi öz anne ve babaları, kendi öz kardeşleri ile aynı soyadlarını taşımaları yasaklanmaktadır. Kadınlara, sanki hep yeni evlendikleri eşlerinin anne babasının, kardeşlerinin soyuna dahil imiş gibi, onların soyadı ile yaşamaları dayatılmaktadır. Bugün Türkiye’de aileler, kız çocukları ile erkek çocuklarının, evli olmayan kız çocukları ile evli olan kız çocuklarının, kız ve erkek torunların farklı farklı soyadlarını taşıdığı bir soyadı karmaşası içindedir. Evlilikle soyadını değiştirme dayatması, sadece kadınları kendi ailelerinden kopartmakla kalmamakta, çocuklarını yani torunları da kadının ailesinden kopartmaktadır. Örneğin üç kız çocuklu bir ailede dört ayrı soyadı olmaktadır; evli kız torunlar varsa durum daha da garip bir hal almaktadır. Bu kız çocukları ve kız torunlar arasında boşanmalar olduğunda ipin ucu iyice kaçmaktadır.
Evli kadınların hayatlarına kendi içine doğdukları aile soyadıyla devam edebilme özgürlüğü olmasının, yeni kurdukları ailenin “birliğini” nasıl ve neden olumsuz etkileyeceğini açıklayacak mantıklı bir tek argüman bile sunulamamaktadır. Asıl mesele aileyi korumak değil; topluma erkeğin mutlak reis olduğu, eşitsiz bir aile modelini dayatmaktır.
AİHM ve AYM kararlarını uygulayın
Türkiye’de kadınlar on yıllardır soyadı mücadelesi vermektedir. Çok sayıda AİHM kararı ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sonucunda, kadına eşinin soyadını dayatan Medeni Yasa’nın 187. Maddesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturduğu hüküm altına alınmıştır. Sonunda AYM bu hükmü iptal etmiştir. AYM’nin bu iptal kararı, Anayasa madde 153 gereğince tüm kişileri ve kurumları bağlamaktadır. AYM’nin bu iptal kararına rağmen, iptal edilen hükmü aynen geri getirmeye çalışmak, anayasanın hukuk devleti ilkesini ve başta kadın erkek eşitli ile ilgili 10. ve ailede eşitlik ile ilgili 41. Maddesi olmak üzere birçok maddesini ayaklar altına almak olacaktır. Meclisin yasama yetkisini, anayasanın birçok maddesini ve anayasayı ilga etmek için kötüye kullanmak anlamına gelecektir.
Bu hukuka meydan okuyan girişim, Türkiye’nin hukuksuz bir biçimde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışından sonraki en büyük hukuk ihlali olacaktır. İktidar birçok icraatı ile kadın erkek eşitliğine karşı politikalar yürütmektedir. Örneğin kadına karşı şiddetle ilgili çok kapsamlı bir mücadele çerçevesi çizen 2006/17 sayılı Başbakanlık genelgesi, 2023/16 sayılı Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile sessiz sedasız yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun Resmi Gazete’de yayını için de, adeta kadınlardan intikam alınırcasına 25 Kasım Dünya Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü seçilmiştir. Böyle irili ufaklı kadın erkek eşitliğine aykırı ve kadınları erkek şiddeti karşısında yalnız bırakan birçok düzenleme ve uygulama yapılmıştır. Ancak İstanbul Sözleşmesi’ne taraf devlet olmaktan çıkış ne kadar büyük bir kırılma noktası ise, kadınlara soyadı dayatması da o kadar büyük bir kırılma noktasıdır.
Çünkü soyadı, basit bir isim tartışması değildir. İnsan soyunun hangi cins üzerinden yürüyeceği tartışmasıdır. Bu soruya, insan soyu erkek cinsi üzerinden yürüyecektir yanıtı verildiğinde tüm hayat erkeklerin egemenliği üzerinden yürüyecektir. Bilimden sanata, siyasetten spora, hayatın tüm alanlarında erkeklerin üstünlüğü, belirleyiciliği ve denetimi esas alınacaktır. Kadınlar ve çocuklar erkeklerin mülkü olarak görülecektir. Soy erkekler üzerinden yürüyeceği için kadınların varlığı ve hayatları değersiz görülecek; kadınlar erkek çocuk doğurmaya zorlanacaktır. Miras ve mülkiyet, kuşaklar boyunca erkekler arasında devredilmeye devam edilecektir. Anayasalarda, yasalarda istenildiği kadar eşitlikten söz edilsin, daha nikah kıyıldığı anda, kadına dayatılan soyadı ve eline tutuşturulan evlilik cüzdanı ile ailede erkeğin üstün ve reis olduğu dikte edilecektir. Eşitlikçi bir aile ideali, daha aile kurulurken imha edilecektir.
Ailede ve toplumda eşitlik ilkesini artık kabul edin
AYM iptal kararı yürürlüğe girdikten sonra birçok EŞİK gönüllüsü kadın, sadece evlilik öncesi soyadını kullanabilmek için Nüfus Müdürlüklerine müracaat etti. Ancak bugüne dek oyalandılar. İçişleri Bakanlığı ya da Adalet Bakanlığı çıkaracakları kısacık bir genelge ile bu sorunu çözebileceği halde bugüne dek tek bir adım dahi atmadılar. İki ay önce 9. Yargı paketinin içeriği kamuoyuna sızdırıldı ve EŞİK olarak pakette yer alan soyadı dayatmasına karşı AYM iptal kararına uyulması çağrıları yaptık, bilgi notları ile kamuoyunu bilgilendirdik, sosyal medya kampanyaları yaptık, siyasi parti liderleriyle görüştük. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış girişimi gibi, Türkiye’yi evrensel hukuk sisteminden biraz daha uzaklaştıracak bu erkek soyu dayatmasını durdurabilmek için büyük çaba harcadık.
Çünkü mutlu ve huzurlu bir toplum ve aile ancak eşit hak ve sorumluluklara sahip özgür bireyler ile mümkündür.
Kadının kendi soyadını kullanması, ortak çocukların anne veya babanın soyadını, ya da her ikisini de kullanmaları aileye zarar vermez; tam tersine ailede eşitliği pekiştireceği için güçlendirir. Nitekim birçok ülkede bunun örnekleri yaşanmaktadır.
Yunanistan’da kadınlar 41 yıldır soyadlarının hiç değişmediği bir hayat sürüyorlar. İspanya’da kadınların yüzde 96’sı evlendiklerinde kendi soyadlarını kullanıyorlar; çocuklar, anne ve baba soyadını taşıyorlar. Fransa’da eşler 2013 yılından beri, hangi eşin soyadını kullanacaklarına birlikte karar verebiliyorlar. Hollanda, Japonya, İskandinav ülkeleri gibi birçok ülkede bunu mümkün kılan yasa değişikliklerinin gerekçesi kadın-erkek eşitliğini sağlamak. Medeni hayatın İslam hukukuna göre düzenlendiği birçok ülkede bile kadınlar doğum ile aldıkları soyadlarını koruyorlar.
Soyadı hakkımızdan ve eşitlikten vazgeçmeyeceğiz
AKP’li ya da değil, kadın erkek eşitliğine karşı olanların sürekli olarak “kızlık ya da bekarlık soyadı” kavramlarını kullandığını görüyoruz. Burada da bilinçli ya da bilinçsiz bir eşitlik karşıtı tutum olduğunu biliyoruz. Hukukçu olan Adalet Bakanı’nın bile “kızlık soyadı” nitelemesini kasten kullandığını düşünüyoruz. Çünkü bu zihniyet, kadınların ancak bir kere evlenebileceğini ve ölünceye dek evli kalması gerektiğini ima ediyor. Bekarete ve evliliğe yaşamsal bir önem atfediyor. Oysa ki şu anki yasalarımız bile “önceki soyadı” diyerek daha eşitlikçi bir tutuma işaret ediyor.
Kadınların soyadı ve kadınlara hayatta biçilecek rol, tanınacak alan konusu aslında şu anda siyasetin ana gündem konularından biri. Siyaset gündeminde, akademi ve sanat çevrelerinde ve medyada yeterince yer bulamaması, Türkiye’nin erkek üstünlükçü yapısının, iktidar ve muhalefetteki ataerkilliğin somut bir göstergesi.
Olsun. Kadınlar olarak biz alışkınız.
Eşitlik kavgamızdan vazgeçmeyeceğiz.
Şu anda önümüzde iki seçenek var:
Bunlardan ilki, iktidarın soyadı ile ilgili 15. madde teklifinin 9. yargı paketinden çıkartılması. AYM’nin iptal kararı sonrası artık evlenen herkes eski soyadı ile devam edebilir. Büyük Britanya gibi kimi ülkelerde özel bir soyadı kanunu yok örneğin. Yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür. Çok istenirse basit bir genelge ile nüfus müdürlüklerinin nasıl işlem yapacağı belirlenebilir.
İkinci seçenek ise TBMM’de bir düzenleme yapılması. Eğer ille de bir yasa çıkartılacak ise vazgeçilmezlerimizi tekrar hatırlatalım:
• Yasalarda “erkeğin soyadı” diye bir madde olmayacaksa, “kadının soyadı” diye bir madde de olamaz. Hiçbir yasa maddesinde “kadının soyadı” ibaresi geçirilemez. Eğer soyadı ile ilgili bir yasa maddesi yazılacak ise, kesinlikle ve sadece “eşler” kalıbı kullanılarak yazılmalıdır.
• Kadının evliliğe sadece doğum ile aldığı aile soyadı ile devam edebileceği açıkça belirtilmeli ve erkeklere de isterlerse kadının soyadını alabilmeleri hakkı tanınmalıdır.
• Evlilik ile kadının nüfus kütüğünün değiştirilemeyeceği; baba kütüğünden koca kütüğüne nakledilemeyeceği özel olarak belirtilmelidir. Kadınlar, sırf bir erkekle evlendikleri için, kendi doğum yerlerinden kopartılarak ait olmadıkları illerin hemşehrisi ilan edilmemelidirler.
• Evlilik ile erkeğin nüfus cüzdanı ve diğer kimliklerinde hiçbir değişiklik olmamakta ve hayatları aynen devam etmektedir. Kadınlar ise, kimlik belgelerinden araç ehliyetlerine, banka kartlarından pasaportlarına kadar tüm kimliklerini yenilemek zorunda kalmaktadırlar. Evlilik, erkeklerin nüfus cüzdanlarında hiçbir değişiklik yapmadığına göre, kadınların da yapmamalıdır.
• Çocuklar erkeklerin mülkü değildir. Günümüz koşullarında çocuğu doğuran da, büyüten de kadındır ve kadınlar çocuklarına kendi soyadını verebilmelidir.
Kadınların soyadı, iktidar muhalefet demeden herkesin bir eşit yurttaşlık ve insaniyet sınavıdır. Kimsenin bu insanlık sınavından, sınıfta kalmamasını diliyoruz.
İktidarı ve muhalefetiyle birlikte bütün milletvekillerine, siyasi partilere ve kamuoyuna bir kez daha sesleniyoruz:
Toplumda ve ailede eşitlikten vazgeçmeyeceğiz.
AİHM ve AYM Kararlarını Uygulayın!
#SoyadıDayatmasınaHayır
#AtaerkilAileDayatmasınaHayır "
İlginizi Çekebilir