Feminist Bir Bizans İmparatoriçesi "Theodora"

İstisnalar olsa da, büyük işler başarmış ve tarihe iz bırakmış insanların ortak özelliği, genellikle imkansızlıklar ve türlü zorluklar içinde radikal adımlar atmış olmalarıdır.

Theodora, 500’lü yıllarda dünyaya geldi. Doğduğu yer tam olarak bilinmemekle birlikte, farklı kaynaklarda Kıbrıs’ta, Suriye’de ve Karadeniz kıyılarındaki bir kentte doğduğuna dair bilgiler yer almaktadır.

Çocukluğu ve ilk gençlik yıllarına dair bilgiler

Bazı kaynaklara göre; babası bir donanma askeri ve annesi bir Pagan rahibesidir. 13 yaşındayken babasını kaybetmiştir. Annesi, babasının ölümünden sonra Konstantinopolis’te hipodromda çalışan biriyle evlenmiştir.

Bazı kaynaklara göreyse; babası Konstantinopolis’te hipodrom yarışlarında çalışmakta ve annesi, oyunculuk ve dansçılık yapmaktadır. Babasının ölümü ve annesinin yaşlılığı sebebiyle, iki kız kardeşiyle birlikte gösterilerde sahne almaya başlamıştır.

Doğu Romalı (Bizanslı) tarihçi Proskopios; Theodora ve kardeşi Komito’nun Konstantinopolis’teki bir genelevde çalıştıklarını ve Theodora’nın aynı zamanda sahneye çıktığını ifade etmiştir. Buna ek olarak, Theodora’nın Leda ve Kuğu isimli müstehcen bir portreyle isim yaptığını belirtmiştir.

Kimi feminist kaynaklarda ise, Theodora’nın zekasıyla ünlü olmuş, özel partilerde komedyenlik yapan biri olduğu geçmektedir.

16 yaşındayken önce Kuzey Afrika’da yaklaşık dört sene yaşamış ve ardından bir süre İskenderiye’de kalmıştır. Burada İskenderiye Patrik’i III. Timothy ile tanışmış ve onun Hristiyanlıkla ilgili verdiği bilgilerden etkilenmiştir.

Sonrasında Konstantinopolis’e dönen Theodora, saraya yakın bir evde yün eğirici olarak çalışmaya ve bu evde yaşamaya başlamıştır.

Güzelliğinin yanı sıra zekası ve eğlenceli karakteriyle de girdiği her yerde dikkatleri üzerine çeken Theodora’ya göre; kadın ve erkek eşit söz hakkına sahip olmalı, kadınlar erkekleri eğlendirmek için çalışmamalı ve itilip kakılmamalıdır.

Yaşadığı onca şeyden sonra iyice güçlenen ve toplumda kadının hak ettiği yerde olması gerektiğini düşünen Theodora, bir gün İmparator I. Justin’in varisi Prens Justinianus ile tanışmıştır. 

İmparatoriçe Theodora

Theodora ile tutkulu bir aşk yaşamaya başlayan Justinianus, hem yasalar hem de devlet erkanının karşı çıkışı sebebiyle, Theodora ile I. Justin’in eşi İmparatoriçe Euphemia’nın ölümünden sonra yasaları değiştirerek evlenebilmiştir.

İmparatoriçe Euphemia’nın ölümünden kısa süre sonra I. Justin’in de ölmesiyle, Justinianus imparator ve Theodora imparatoriçe olmuştur.

Soylu olmadığı halde imparatoriçe olan Theodora artık, birçok zafer kazanarak Doğu Roma sınırlarını genişletmiş, hukuk sisteminde yaptığı reformlarla medeni kanunun temellerini atmış ve Ayasofya Kilisesi’ni yaptırmış I. Justinianus’un eşiydi.

Erken Bizans Dönemi’nin altın çağını yaşamasını sağlayan İmparator I. Justinianus, devlet konseylerine ‘Müzakere Ortağım’ diye bahsettiği Theodora ile birlikte katılmış ve siyasi stratejileri beraber belirlemiştir.

Sonraları birçok romana ve filme konu olan bir hayat yaşayan Theodora, Bizans tarihinin en kanlı olaylarından biri olan Nika Ayaklanması sırasında, kaçmaya hazırlanan imparator ve çevresindekilere karşı durarak; ‘kraliyet moru, en asil kefendir’ sözünü içeren konuşmayı yapmıştır.

Theodora’nın sözleri ve stratejik hamleleriyle hem ayaklanma bastırılmış hem de Justinianus tahtını korumayı başarmıştır.

Theodora’nın Tarihe Kazınan İzleri

Zorla fahişelik yaptırmayı yasaklayan, bu niyetle kullanılan kızları satın alıp onları özgür bırakan, genelevleri kapatarak kadın pazarlamayı yasaklayan, tecavüz için ölüm cezası getiren, boşanma ve mülk sahibi olma konusunda kadın haklarını geliştirmiş ve aynı zamanda aforoz edilerek sürgüne gönderilen insanlara da yardım etmiştir.

548 yılında, kanserden öldüğü tahmin edilen Theodora, yıkılan Olbia (Libya) kentini yeniden kurdurduğu için şehre, Theodorias ismi verilmiştir.

Theodora’nın ölümünden sonra imparator kimseyle evlenmemiştir.

Cenazesi bugün yerine Fatih Camii yapılan Havariyyun Kilisesi’ne gömülmüştür, ancak lahdi kayıptır.

Theodora yapmış olduğu işlerle halkı tarafından çok sevilmişti. Hayatı başlı başına bir mücadeleden ibaret olan imparatoriçe, tarih öncesinden bile günümüz kadınlarına rol model olmayı başarmıştır. Çünkü o sonuna dek mücadele edip kazanmış, bir anlamda feminizmin kurucusu olmuştur.

 

 

10layn Adil Kara

İLGİLİ HABERLER