Godot geldi mi?
GÜNDEMEstragon’un potinleri dün akşam bıraktığı yerde duruyordu. Ökçeleri bitişik, uçları ayrık. Lucky’nin şapkası da dün koyduğu yerdeydi. Derken Vladimir geldi. Durup uzun uzun ağaca baktı. Ağaç bir gecede tepeden tırnağa yapraklanmıştı. Sonra avazı çıktığı kadar bağırarak bir şarkı söylemeye başladı:
“Mutfağa girdi bir köpek / Aşırdı bir dilim ekmek / Aşçıbaşı alıp eline satırı / Böldü köpeği ikiye / Bunu gören köpekler / Hemen bir çukur kazdılar…”
Sustu. Estragon “şimdi ne yapıyoruz” diye sordu. Sonra yine kendisi cevap verdi: “Godot’yu bekliyoruz.” “Ya gelmezse?” diye düşündü her ikisi de sessizce.
Sessizlik bitince Vladimir konuştu: “Yarın asacağız kendimizi. Tabii Godot gelmezse”. Estragon “Ya gelirse?” diye sordu. Vladimir de “O zaman kurtulmuş olacağız” diye ona cevap verdi.
Omuzları birbirine değecek kadar yakınlaşarak, ağaca doğru yürümeye başladılar. Ağaç bir gecede baştan ayağa yapraklanmıştı. Dallara bakmak için durdular. “Yarın sabah kendimizi asacağımız o ip yeterince sağlam mı acaba?” diye düşündü her ikisi de sessizce…
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Müze Gazhane’de sergilenen “Godot Geldi” adlı oyununu izlerken, benim aklımdan da zaman zaman eskilerde seyrettiğim Beckett’in ünlü oyunu “Godot’yu Beklerken”in bazı sahneleri geçiyor.
"Godot Geldi", İrlandalı yazar Samuel Beckett'in "Godot'yu Beklerken" adlı yapıtına bir gönderme olarak, Karadağlı yazar Miodrag Bulatović'in yazdığı bir oyun ve bir bataklıkta geçiyor. Beckett'in oyununda Godot bekleniyordu. Bulatović'in oyununda ise, bir fırıncı olarak Godot geliyor. Beckett'te de, Bulatović'te de bekleyenler açısından önemli olan, bu bekleyiş eyleminin kendisi. Beklenen kişinin kim olduğu o kadar önemli değil. Nedir, beklemek eyleminin kendisi çok önemli.
Çoğumuz hayatımızın bir döneminde ya da tümünde bilinçli veya bilinçsiz olarak bir GODOT bekledik durduk. İnanıyor, umuyor ya da sanıyorduk ki, Godot gelecek ve her şey değişecekti. Her şey daha güzel olacaktı. Sevinecektik. Leylak kokularına bürünecektik. Sevecektik birbirimizi. Sevecektik, incelecektik, saydamlaşacaktık.
Unutmaya başladığımız içimizdeki o çocuk yeniden birdirbir oynamaya başlayacaktı. Uçurtmalarımız artık vurulmayacak, mavi, beyaz, sarı renkleriyle yeniden gökyüzünü kaplayacaktı.
Sonra Godot geldi ve bakın bakalım neler oldu?
Yönetmenliğini Ragıp Yavuz’un yaptığı, Karadağlı yazar Miodrag Bulatoviç’in yazdığı, Sevgi Soysal’ın Türkçeye kazandırdığı tek perdelik “Godot Geldi” oyununda sanatçılar Ali Mert Yavuzcan, Can Başak, Can Ertuğrul, Derya Çetinel, Meriç Benlioğlu ve Murat Coşkuner, görkemli bir oyunculuk sergiliyorlar…
İlginizi Çekebilir