Görün artık!
GÜNDEMBugüne ışık tutan bir anı
“21 Ekim 1998. Eşim Tülin’le, Amman’daki İsrail Büyükelçisi Oded Eran’ın, Ürdün’den ayrılışımız nedeniyle konutunda, onurumuza verdiği akşam yemeğindeyiz. Yemekte Saray Başmabeyini Prens Raad, Muhaberat Başkanı General Battikhi, Dışişleri Genel Sekreteri, ABD Büyükelçisi ve eşleri ve daha başkaları var. Yemek başlarken, Londra’da katıldıkları bir toplantıdan bu yemek için özel uçakla Amman’a gelen David Ivry ve Ariel Levite de yetişti.
“Oded, yemek sonu konuşmasında, ‘Büyük devlet Türkiye’yi anlamıyorum. Sınıra asker yığıyor ama bir türlü harekete geçmiyor.’ dedi.
“Teşekkür konuşmamın sonunda, ‘Ben de anlamıyorum dedim. İsrail’inki nasıl stratejik işbirliği? Türkiye PKK terörünün elebaşı Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için Suriye sınırına asker yığmaya başladığı an, İsrail Savunma Bakanı Mordechai, Lübnan sınırındaki İsrail tümenini geri çekip, planlı askeri tatbikatı erteliyor. Suriye’yi Türkiye karşısında rahatlatmak istercesine.’
“Oded ve diğerleri gülümsemekle yetindiler. Mordechai, Kuzey Irak’lı bir Kürt Yahudi’si idi.” (Çöl Devriyesi. Ürdün Anıları. Süha Umar. Boyut Yayıncılık.)
İsrail dikkatli olunması gereken bir devlettir.
İsrail’in yeni Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın, birkaç gün önce, görev devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, “Kürtler, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan büyük bir millettir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Kürtler, İran ve Türkiye’nin zulmünün kurbanıdır. İsrail’in onlarla iletişim kurması ve ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor.” sözlerini basında görünce, Amman’daki o veda yemeğini düşündüm. 1990’lı yıllarda, Türkiye-İsrail-Ürdün Stratejik İşbirliği girişimini başlatan, oldukça ileri düzeylere taşıyan kişi olmama karşın, Bakanlığa her telgrafımda, “İsrail, iyi ilişkiler yürütülmesi ancak çok dikkatli olunması gereken bir devlettir.” uyarısında bulunduğumu anımsadım.
Fotoğraf çok net
Türkiye’nin önündeki fotoğraf son derece nettir. Ortadoğu’da, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtleri içine alacak bir Kürt devleti kurulması için uzunca bir süredir devam eden çalışmalar son aşamasına varmak üzeredir. Özellikle Bahçeli’nin son çıkışından bu yana, televizyonlarda makineli tüfek gibi, soluksuz konuşan DEM yöneticilerinin, bir sürü laf kalabalığı arasında sık sık tekrarladıkları “halklar, Kürt halkı” sözcükleri ne düşündüklerinin önemli bir göstergesidir. Öcalan’ın, “Mustafa Kemal ne yaptıysa, biz de onu yapacağız.” beyanı başka söze gerek duyurmayacak kadar açıktır. DEM Parti Eş Başkanı’nın, “Şeyh Rıza, Şeyh Sait ne yaptıysa biz de onu yapacağız.” ifadesi, Öcalan’ın aklındakinin bir başka biçimde dile getirilmesidir. Ve Devlet Bahçeli hala, üstelik geçmişi ile taban tabana zıt görüşlerinin arkasında olduğunu söylemektedir.
Türkiye’nin hareket alanı artık çok sınırlıdır
Erdoğan, “sınırlardaki güvenlik gediklerinin kapatılmasından” söz etmekte, onun bu sözleri, iktidarın bir sınır ötesi harekâta girişeceği biçiminde yorumlanmaktadır.
AKP iktidarı, inanılmaz bir aymazlıkla İsrail ile ilişkileri yerle bir etmekle; Özal’ın Irak’taki yanlışından bile ders almayıp, Suriye’yi perişan eden ABD politikalarının öncülüğüne soyunarak, Kuzey Suriye’de de bir Kürt oluşumunun ortaya çıkmasına yol açmakla, Türkiye’nin ve kendisinin kaderini belirlediğini görmemek için bilgisizlik ve deneyimsizlik bile yetmez.
Gelinen noktada ABD ve Rusya, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de, ancak onların istedikleri kadar hareket etmesine izin verir. Yakın geçmişte Rusya tarafından şehit edilen onlarca askerimiz; ABD tarafından düşürülen insansız hava aracımız; daha da yakın geçmişte, Rusya’nın İdlib’de, Türkiye’nin desteklediği grupları günlerce bombalaması, bu iki ülkenin, sınır ötesi harekâta kalkışacak Türkiye karşısında nasıl bir tutum takınacaklarını açıkça göstermektedir.
İsrail’in yeni Dışişleri Bakanı’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına örülmekte olan çorabı kısaca özetleyen sözleri kulağınıza küpe olsun. Gerçekler sizin gördüğünüz rüyalara benzemiyor.
Görün artık!
Sevgili okurlarım.
Yılların dostu Leyla Tavşanoğlu’nun önerisi ve yüreklendirmesiyle, bir süredir birçok konudaki deneyimimi, görüş ve değerlendirmelerimi, bana kucak açan Muhalif’te, sizlerin takdirine sundum. Beni çok mutlu eden geri dönüşleriniz için sonsuz teşekkürler.
Şimdi yazılarıma bir süre de Cumhuriyet’te devam etmek üzere izninizi istiyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. İyi ki varsınız.
İlginizi Çekebilir