CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le ypılacak görüşmeye ilişkin, ”Şimşek’le ekonomi programı çalışmayacağız. Biz Cumhurbaşkanı ile konuştuk. Mehmet Şimşek fikri de Cumhurbaşkanı’ndan çıktı. Ama bizim onunla bu kemer sıkma politikasına destek vermemiz söz konusu olamaz. Krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil vergi vermesi gerekenlerden vergi almak ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak” açıklamasında bulundu.
Özel, Cunmhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmelerde gündeme gelen Gezi davasına ilişkin de önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Osman Kavala ve Can Atalay dahil Gezi davası hükümlüleri hakkında bir af talebinde bulunmadığını, yalnızca haklarında verilen AİHM ve AYM kararlarını sunduğunu söyleyen Özel, ”28 Şubat yargının işi değildi. Anayasa kocama ve hastalık halinde Cumhurbaşkanına yetki veriyor, onu söyledik. Cumhurbaşkanı ’Gezi benim kişisel davam’ noktasına getirdi. Hala oradan olmayan bir darbe çıkarılıyor. Biz tutup da Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada ’Siz bunları affedin’ demedik, olmaz, o yetkiyi kullanacakları belli. Ben bunları Sayın Erdoğan’a dosya olarak gösterdim. Bu bu kadar netken ’Allah aşkına hukuka uyalım’ diyorum” diye konuştu.
Bu konuda en önemli paydaşlarımdan birinin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu ve Delegasyon Başkanı Tuğrul Türkeş olduğunu söyleyen Özel, 17 Nisan’da Strazburg’ta yaptığı ziyarete atıfta bulundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını tanımamanın, Avrupa Konseyi’ni tanımamak olduğunu ifade eden Özel, Türkeş’in kendisine söylediklerini de aktararak, ”Delegasyonu odada ziyaret ettim, orada bana kendisinin anlattığı ’Kavala orada tutuklu, biz de burada tutukluyuz ve ya o orada hapiste, biz de bu odada hapisteyiz’. Konsey, ’AİHM kararlarına uyun’ diyor. Saat sorsalar, ’Siz önce Gezi’dekilerin işini halledin saati sonra sorun’ derler. Bu yüzden Sayın Tuğrul Türkeş de samimi bir gayret içinde” diye konuştu.
”Değişimi ilk dillendiren İmamoğlu’ydu”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekol TV’de Armağan Çağlayan’ın programına konuk oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:
”Genel başkanlığa aday olmaya karar verdiğim süreç özel bir süreçti, bir travmadan sonra yaşanan süreçti ama hayatımın hiçbir evresinde genel başkanlık hedefiyle yanıp tutuşmuyordum. Ara ara soruluyordu genel başkanlık sorusu ama keşke parti iktidar olsaydı da genel başkan olmaya gerek kalmasaydı. Önemli olan Cumhuriyet’in 100. yılında partimizi iktidar yapmaktı.
14-28 Mayıs seçimlerinin olduğu süreçte bir sürü yanlış yapıldı ama var gücümüzle seçimi almak için çalıştık, olmadı. Sokaktaki gençlerin gözünün feri söndü. Değişimi dile getiren ilk kişi Ekrem İmamoğlu’ydu. Değişim olmazsa İstanbul’a da aday olmam dedi. O yüzden değişim olması gerektiğini konuşmaya başladık.
Seçimden sonra herkes fatura kesmek için bir yer arıyordu. Seçmen değişmeyeni cezalandırdı. Siyaset sokağın sesini duyma sanatıdır. Değişim ekibi aslında olmayacak bir şeyi oldurdu, herkes risk aldı.
Başkan olmaya karar verme süreci
Manisa’da 3 saat boyunca karanlıkta tek başıma oturarak düşündüm. Aday olmaya karar verdiğimi bilmesi gerekenlere söyledim, eşime daha söylememiştim. Siyaset arkadaşlarıma söyledim böyle bir adım atacağımızı. Destekleyeceğini düşündüğüm ama desteklemeyenlerden biri ’Kardeşim sen boş havuza balıklama atlıyorsun’ dedi. Ben de dedim ki ’Zaten o yüzden kimse atlamıyor. Ben hesap ettim, düşene kadar dolacak.
Normalleşme süreci
Normali bu diyoruz, normali görüşmek. Siyasetçilerin görüşüp konuşmasının normal olduğunu söylüyoruz.
Yılmaz Özdil’e tepki
Kutuplaşma ortamından beslenenler var. Normal siyaset ortamında kendisine yer olmadığını düşünenler var. Mesela bir adam Youtube videosu çekiyor, ağır hakaretler ediyor. Bana hırsı ne? Geçmişte ’Bidon Kafa’ diye köşe yazısı yazmış arkadaş, seçimin ertesi günü. Bir yerde sular kesilmiş, ’Hadi bakalım bidon kafalılar, bu iktidarı siz seçtiniz şimdi gidin su sırasına girin’ diyor. Ben vaktiyle bunu eleştirmiştim, onun da hırsı bundan. İyi ki de onunla aramda böyle bir açı var. O oy alamayınca ’hatamız nerede’ demek yerine oy vermeyen seçmene ’bidon kafa’ diyen zihniyet. Zaten bu partinin 47 yıl sonra birinci parti olmasının sebebi bu zihniyetten kopması. Seçmene kafa tutan bir yaklaşımı reddediyorum. Bunlar kutuplaşma olmasa yaşayamazlar.
”Mehmet Şimşek fikri Cumhurbaşkanı’ndan çıktı”
Mehmet Şimşek’le ekonomi programı çalışmayacağız. Biz Cumhurbaşkanı ile konuştuk. Mehmet Şimşek fikri de Cumhurbaşkanı’ndan çıktı. 10 bin TL ile geçinen emekli, temmuzda ara zam yapmayacağınızı söylediğiniz asgari ücretli ve borçlarını ödeyemeyen dünya kadar insan var. Emekli maaşları asgari ücrete çıkarılmalı, asgari ücrete de enflasyon farkı verilmeli.
“Şimşek’in politikasına destek vermeyiz, kemer sıkıyor”
Bunun için para lazım. Mehmet Şimşek kemer sıkıyor. Dedim ki krizin sorumlularına değil krizin mağdurlarına yöneliyor. Bu kişilerden krizin faturasını çıkaramazsınız. Bunun için de bu vergi sisteminin değişmesi lazım dedim. Size tek önerim şu; Türkiye’deki gelir adaletsizliğine müdahale etmek için adil bir vergi sistemi. Benim Türkiye’yi erken seçime götürecek gücüm yok ama biz iktidara gelirsek bunu getireceğiz. Bu insanlara acıyorsak vergi reformu yapmamız lazım dedim. Mehmet Şimşek gelsin, onunla görüşün dedi kendisi. Bayramdan sonra Şimşek’le görüşeceğiz. Ama bizim onunla bu kemer sıkma politikasına destek vermemiz söz konusu olamaz. Krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil vergi vermesi gerekenlerden vergi almak ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak.”
Gezi davası, Erdoğan ve Tuğrul Türkeş’le görüşme
Çağlayan, Erdoğan’la görüşmelerde 28 Şubat, Gezi davası gibi davaları masaya yatırmasının “talepte bulunmak” olarak gündeme geldiğini söyleyerek, “Bu davaların çözümü yargının işi değil mi, neden talepte bulunuyorsunuz?” diye sordu.
Özel ise 17 Nisan’da Strazburg’ta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu ve Delegasyon Başkanı Tuğrul Türkeş, ile yaptığı görüşmeye atıfta bulunarak soruya şöyle yanıt verdi:
“28 Şubat yargının işi değildi. Anayasa kocama ve hastalık halinde Cumhurbaşkanına yetki veriyor, onu söyledik. Hakikaten oldu. 28 Şubat’ı ayıralım, geri kalanında Gezi meselesine şöyle bakıyorum: AİHM kararlarına uysanız Osman Kavala’yı bırakmanız lazım, AYM kararlarına uysanız Can Atalay’ı bırakmanız lazım, yasa yararına bozmayı görseniz başka üç arkadaşı bırakmanız lazım.
Çiğdem Mater’in bir belgeseli yok ortada. Mine Özerden güya kavalanın talimatıyla fon bulmak için güya hesaplar açmış, iki mahkeme bile ispat edemedi. Tayfun Kahraman da Gezi’de müzakere heyetindeydi.
Ben bunları Sayın Erdoğan’a gösterdim, dosya olarak gösterdim. Bu bu kadar netken ’Allah aşkına hukuka uyalım’ diyorum. AYM’de yıllar başvuruları bekliyor, onu halledelim. ’Can’ın, Kavala’nın kararı çıktı’, halledelim diyoruz. MHP ’Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’ diye ayar veriyor, Cumhurbaşkanı ’Gezi benim kişisel davam’ noktasına getirdi. Hala oradan olmayan bir darbe çıkarılıyor. Hiçbiri kişisel değil, AYM ve AİHM kararlarını uygulayın diyoruz. Biz tutup da Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada ’siz bunları affedin’ demedik, olmaz, o yetkiyi kullanacakları belli. Benim bu konuda en önemli paydaşlarımdan biri Tuğrul Türkeş. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türk Delegasyonu’nun Başkanı. Delegasyonu odada ziyaret ettim, orada bana kendisinin anlattığı ’Kavala orada tutuklu, biz de burada tutukluyuz ve ya o orada hapiste, biz de bu odada hapisteyiz.’
Kişisel olarak Kavala’yı o insanlar tanımazlar, Kavala bir sembol dava. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni tanımama, Avrupa Konseyi’ni tanımamaktır. Ve konsey, AİHM kararlarına uyun diyor. Saat sorsalar, ’Siz önce Gezi’dekilerin işini halledin saati sonra sorun’ derler. Bu yüzden Sayın Tuğrul Türkeş de samimi bir gayret içinde. Kanun yararına bozma dilekçeleri hazırlandı, bir takım hukuki yardımlar yapıldı. Şimdi de dosya Adalet Bakanlığı’na çekildi. Oradan ümit ediyorum ki yasa yararına bozma yoluyla hem tutukluluk hallerinin sona ereceği hem de Türkiye’nin AİHM kararlarına direnen üçüncü dünya ülkesi görüntüsünden veya muz cumhuriyeti görüntüsünden kurtulacağını ümit ediyorum.”