Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Çalana değil, yakalayana kızıyorlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Çalana değil, yakalayana kızıyorlar"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:

"Biz milletimizle gönül bağımızı güçlendirmeye çalıştıkça, birileri aramıza girip nifak çıkartmanın peşinde koştu. Bu çabaların bir kısmı ideolojik saplantılardan kaynaklanıyordu. Bu tür endişelerin boş olduğunu onlar da anladı ama 'hata yapmışız' deme erdemini gösteremedi.

Bize yönelik husumetlerin bir kısmı da çeşitli maskeler altında ülkeyi sömürenlerin soygun çarkını bozmamızdan kaynaklanıyordu. 23 yıl boyunca en büyük tepkiyi, en büyük nefreti de bunlardan gördük.

Kimi zaman Gazi Mustafa Kemal'i, kimi zaman Batı'yı, kimi zaman milletimizin çeşitli kesimlerinin inanç ve köken hassasiyetlerini istismar eden yağmacıların kuyruk acısı dinmedi.

Türkiye'ye ve Türk milletine varoluşsal düşmanlık besleyen çevreler ise iki cenahı da kendi amaçları için tepe tepe kullandı.

23 yılda bu ülkeye ve millete hangi kazanımları sağladıysak, bunlara rağmen başardık. Bunca yılı yıkılmadan dimdik ayakta geçirdik ama karanlık cinayetlerle, kaos çıkarma niyetinde olanları da bize cumhurbaşkanı seçtirmemek için darbe çığlıkları atanları da, FETÖ'nün tanklarına alkış tutanları da, terör örgütlerine şehirlerimize saldırılarından medet umanları da asla unutmadık. Milletimiz, devletimiz bunu hesabı sorulmak üzere belleğine kaydetti. Demokrasimize yapılan saldırıların hesabı hukuk önünde ve meşru zeminde tek tek sorulmuştur. Bundan sonra da Türkiye ekonomisine, milletin refah ve huzuruna yönelik her türlü sabotajın hesabı yargı önünde sorulacak.  

Hukuktaki masumiyet karinesi gibi, siyasette de beyan karinesi esastır. AK Parti'nin kapısını çalıp selam veren herkesi içeri buyur etmekle mükellefiz. Sokak sokak, ev ev dolaşıp insanları bu çatının altında davet etmek en başta gelen vazifemizdir.

Uzunca süredir dile getirdiğimiz, bazılarını rahatsız etse de yaşanan gelişmelerin hakikatin tam kendisi olduğuna yönelik bir tespitimiz var. Türkiye'nin kaderi ile AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın kaderi bütünleşmiştir. Son dönemde yaşanan gelişmeler bu tespiti bir kez daha ve çok çarpıcı şekilde ispatlar niteliktedir. Cumhur İttifakı olarak, Türkiye yüzyılı vizyonu ile 2023 yılı seçimlerini kazanıp Cumhurbaşkanlığı'nı aldık ve Meclis'te çoğunluğu sağladık. Ancak geçen yıl yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde arzu ettiğimiz neticelere ulaşamadığımız gibi, kayıplarla da karşı karşıya kaldık. Bir kısmı 2019 yılına kadar uzanan belediyelerde yaşanan kayıpların hem şehirlerimize hem ülkemize nasıl büyük maliyetler getirdiğini görüyorsunuz. Türkiye, belediyeler bağlamında 1989-1994 yılı dönemine geri döndü. Şehirlerimiz ve oralarda yaşayan on milyonlarca insanımız eser ve hizmet namına hiçbir çalışma göremedikleri gibi üstüne bir de hakaret işitiyorlar, hizmet bekledikleri için aşağılanıyorlar. Çalışmayan merdivenlerin, aksayan hizmetlerin suçu bile İstanbullu kardeşlerimize yükleniyor. Belediyelere milletimizin ödediği vergilerden aktarılan kaynakların eser ve hizmet yerine birilerinin çıkarları için kullanıldığı ortaya çıkıyor. İstanbul'un büyükşehiri ve kimi ilçe belediyeleri ile yolsuzluk, hırsızlık konusunda yamyamlığın kitabını yazdığı anlaşılıyor!  

Üniversite sınavını kazanan yüz binlerce gencin hakkının yenildiği usülsüz diploma ile başlayıp bütün şehri adeta bir ahtapot gibi saran rüşvet ve haraç çarkı ile devam eden rezilliklerin boyutu son operasyonla gün yüzüne çıkmış oldu. İstanbul'un CHP'li belediyelerindeki yolsuzluklarını dizi yapsanız, Brezilya dizilerinden daha fazla malzeme ile karşılaşırsınız. Bunlar henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmeden, CHP'nin içinden gelen belge ve bilgiler ışığında elde edilen suçlar. Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında, bunların yakınlarının yüzüne bakacak yüzleri kalmayacak. Ortada bunca yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet varken hukuku, adaleti dilinden düşürmeyen CHP yönetimi, iddiaları aydınlatmak yerine ucuz siyasete yönelmeyi tercih etti. Yargının iddialarının hiçbirine cevap veremeyen CHP yönetimi, insanları sokağa döküp ülkede kaos çıkarmaya çalışarak skandalı örtbas etmeye çalıştı. Çalana değil, yakalayana kızıyorlar. Yolsuzluğa bulaşanları savunuyorlar. Belediye başkanlarının kurduğu haraç ve rüşvet düzeninin bedelini sokaklara döktükleri seçmenlerine ödetmeye kalkıyorlar.  

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına esas olan bilgi ve belgeleri getirenler CHP'lilerin bizzat kendileridir. Yolsuzluğu yapan, rüşveti alan, paraşütle diploma sahibi olup yüzbinlerce gencin hakkını yiyenler CHP'lidir. Bu paraların bir kısmını siyasi ajandaları için kullanan, bir kısmını da kurdukları suç örgütleri üzerinden şirketlerine aktaran da CHP'lidir. Soruşturma başlayınca emniyet ve savcılıkta itiraf sırasına giren CHP'lidir. Soruşturma derinleştikçe savcılığa yeni bilgi ve belge yağdıranlar CHP'lidir. Kurultayda şaibe var diye mahkemeye şikayet eden CHP'lidir. Yapılan hırsızlıkları ekran ekran dönüp anlatan CHP'lidir. Ama suçlu AK Parti'dir... Allah aşkına, biz böyle bir iç hesaplaşmanın neresinde olabiliriz?

Yolsuzluk çarkınız deşifre oldu. Pislikleri örtemezsiniz, sağa sola çamur atmayı bırakın. Partiniz içindeki bilek güreşinde bizden destek alma hinliğini terk edin. Ağzı bozuk müptezellerle sokakları terörize etmekten artık vazgeçin. Bodoslama daldığınız çukura bizi ve milletimizi çekmeye çalışmayın. Kendinize zerre saygınız varsa biraz dürüst olun, şeffaf olun. CHP yönetimi gerçekleri bile bile millete yalan söylüyor. Hırsızlıkları bile bile insanları kandırmaya çalışıyorlar. 

İLGİLİ HABERLER