İstanbul’da büyük kıyameti beklerken: Ne yapmalıyız?

İstanbul aşığı dostum Çelik Gülersoy bundan 40 yıl kadar önce bir gün şöyle demişti: “Haluk Bey, bu şehir çok değerli ve özeldir. Onu bize bırakmazlar!”

“Bırakmazlar” derken İstanbul’un değerini bilen ya da gözü olan yabancıları kastediyordu.

Ama yabancılara ihtiyaç kalmadı: Rant peşinde koşan görgüsüzler, zevksizler, kültürsüzler, vizyonsuzlar, tamahkarlar, cahiller akın akın geldiler ve kocakenti ele geçirdiler.

Onu, görkemli geçmişinden utanır hale getirdiler.

Müslüman geçiniyorlar ama, İslam dünyasının en güzel siluetli payitahtının, Dersaadet’in, çirkin gökdelenlerle dolu bir beton mantar tarlasına dönüştürülmesine ön ayak oldular.

Zevk düzeyindeki düşüş konusunda örnek isteyenlere Çamlıca tepelerine dikilen küçük kubbeli, hangar benzeri cami ile, Koca Sinan’ın neredeyse 500 yıllık şaheseri Süleymaniye’yi karşılaştırmalarını önerebilirim.

Nereden nereye! Bu ne müthiş gerileyiştir!

BÜYÜK KIYAMET

Yalnızca zevksiz olsalar bir şey değil, aynı zamanda pervasızdılar. Varoşları beton bloklarla doldururken, en temel güvenlik önlemlerini göz ardı ettiler…

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

İLGİLİ HABERLER