Sınıf uyanır mı?

Kadir Serkan Selçuk yazdı: Sınıf uyanır mı?

Marksist olsun veya olmasın çok sayıda düşünürün de dikkat çektiği gibi, seksenli yıllarda ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher, Almanya’da Kohl ve Türkiye’de Özal gibi sermayeden yana ve aynı oranda emek karşıtı liderlerin ülkelerinin yönetiminde güçlü bir biçimde yer almalarıyla, ardından doksanlı yılların başında SSCB’nin tarihe karışması ve soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte sınıf kavramı geri plana düştü. Olaylara, olgulara, toplumlara karşı sınıfsal yaklaşım ve buna göre çözümlemelere gitme alışkanlığı unutuldu. Emek-sermeye çelişkisi bilinçli ya da bilinçsiz göz ardı edildi.

Soğuk savaşın ardından geçilen tek kutuplu dünyada savaşların sona ereceği hesaplandı ancak işler beklendiği gibi gitmedi. Bu savaşların baskın özelliği din veya milliyet çatışmaları ekseninde gerçekleşmiş olmalarıydı. Sınıf mücadelelerinin yerini özellikle son otuz yılda bu tür savaşlar almıştı. Bu durum, sınıf kavramının bugün neredeyse unutulmuş olmasının bir diğer boyutuydu.

Peki sınıf kavramı geçmişe oranla daha az hatırlanıyor diye sınıflar arasındaki mücadelenin ortadan kalktığı iddia edilebilir mi? Gerek dünya genelinde gerekse ülkemizde günümüz şartlarına bakıldığında bu soruya evet yanıtını vermek mümkün değildir. Dünyaya egemen olan ekonomik sistemin, her geçen gün zengini daha zengin fakiri daha fakir duruma getirdiği ve bunu önlemek için hiçbir çaba gösterilmediği açıktır. En zengin yüzde 1’lik kesimin toplam varlıkların ezici çoğunluğuna sahip olmasına rağmen bununla yetinmemesi, diğer yanda milyarlarca insanın açlık ve sefaletle yüz yüze olmaları, sınıf mücadelesinin unutulmasının konjonktüre bağlı ve geçici olduğunu göstermektedir.

Neo liberal ekonominin Türkiye’ye yansımaları ise özellikle son beş yıldır yoğun bir şekilde hissedilmekte, bir türlü önüne geçilemeyen krizin faturası sürekli dar gelirlilere çıkartılmaktadır. Asgari ücretlilere, memurlara, emeklilere yapılan son zamların komik oranlarda kalması bu zincirin son halkasıdır. Krizin yükünün emekçi kesimlere çıkartılmasının ve bu politikanın yıllardır ısrarla ve çekinmeden sürdürülmesinin ana sebebi halka reva görülenlere karşı herhangi bir ses çıkartılamaması, iktidarın ciddi bir biçimde protesto edilerek uyarılmamasıdır. Yukarıda bahsedilen, dünya genelindeki sınıf duyarlılığının kaybolmasının bundaki payı yadsınamaz.

İşte bu bakımdan, hükumetin yaptığı emrivakilere ve gösterdiği umursamaz tavra karşı çok sayıda sendikanın bir araya gelerek grev kararı almaları geç kalınmış ancak bir o kadar da anlamlı ve önemli bir karardır. Önceki çözüm sürecinden ve Gezi direnişinden sonra görüldüğü üzere, zamanı geldiğinde intikam almayı bir gelenek haline getiren iktidarın, bu kararı demokratik ve son derece doğal bir hak olarak değerlendirip, yine her zaman yaptığı gibi kendilerine yönelik bir darbe girişimi olarak kamuoyuna yansıtmamaları gerekmektedir.

Uzun yıllardır üzerine adeta ölü toprağı serilmiş toplumumuz yavaş yavaş da olsa harekete geçme emareleri göstermeye başlamışsa, iktidar mensuplarının öncelikle kendilerine dönüp bakmaları ve nerelerde hata yaptıklarını düşünmeleri, eğer koltuklarını korumak istiyorlarsa yapmaları gereken ilk iştir.

İLGİLİ HABERLER