“Güzellerin Sevdasını Alırız”
GEÇMİŞİN GÖLGESİLemi Özgen'in Mihri Hatun'u anlattığı “Güzellerin Sevdasını Alırız” başlıklı yazı...
Gece oldu. Harşena Dağı’ndan esmeye başlayan bir rüzgar, Yeşilırmak’ın iki kıyısındaki salkım söğütleri, gümüşi bir toza bulanmış servileri, ıhlamurları hafifçe ürpertti. Lacivert gökyüzünde sarı bir ay yükseldi.
Mehtap; Pontuslu, Romalı, Bizanslı, Selçuklu, Moğol ve Osmanlıların ayak izlerini taşıyan eski ve ağır taşlarla kaplı sokakları soluk bir ışıkla boyamaya başladı. Şehrin ortasından geçen Yeşilırmak’ın iki kıyısındaki hayıtları, andız çalılarını ve baygın kokulu yabangülü ağaçlarını mekan tutmuş olan bülbüller, gecenin ilk nağmelerine başladılar. Bir iki ahenk tutturma girişimi yaptılar. Derken uygun sesi buldular ve hep birlikte şakımaya koyuldular. Kuralları belirlenmiş ağır bir makamı izler gibiydiler.
“Tıpkı Nevayı Rast makamı” dedi kadın. Her gece olduğu gibi o gece de kırma çatılı, geniş saçaklı, zengin ahşap bezemeli konağın cumbasından bülbülleri dinliyordu. Uzun boylu, kuzguni kara saçları fildişi beyazı geniş alnına zülüfler halinde inen güzel bir kadındı.
Cumbanın önünden çekildi. Odayı fırdolayı dönen sedire oturdu. Gülkurusu renkli sedef kakmalarla süslenmiş ağır rahleyi önüne çekti. Kamış kalemle yazmaya koyuldu.
İlginizi Çekebilir