© Muhalif 2024

İsrail’deki asıl tehlike ve sürekli bir savaş ekonomisinde güç dengesi

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu'nun kaleme aldığı 'İsrail’deki asıl tehlike ve sürekli bir savaş ekonomisinde güç dengesi' başlıklı yazı...

İsrail,  76 yıllık tarihinde hep savaş, terör veya toplu kalkış(indifada)  olan bir ülke. Ancak İsrail halkı için bu bir anlamda ulusal birliğin horasan harcı.  Silahaltındaki gençler sürekli tehdit altında yaşamaktan bezse bile İsrail hala her yerden göç alıyor ve dünya Yahudileri için cazibe merkezi olmayı sürdürüyor. Laik bir ekibin kurduğu ülkenin vaat edildiği vaaz edilen topraklarına, “dinini yaşayarak ölmeye gelenler” İsrail’i giderek radikalleşen bir din devletine dönüştürmekte. Varlık mücadelesinin laik kimlikte yarattığı aşınma ise şiddeti körüklemeye devam. İsrail bu toplumsal dönüşümden zarar görüyor ve Filistin halkı ile ilişkilerde bunun yükü ağır. İki halkın birbirine yaklaşımı çoğunlukla hasmane ve güvensiz. Ama zaman zaman Oslo süreçleri gibi dışarıdan müdahalelerle uzlaşmacı zeminler bulunabildiği için kayıp-kazanç dengesi bugüne dek sağlandı ve İsrail ekonomisi raydan çok çıkmadı. Savaşta olmayan Türkiye ekonomisi perişan durumdayken İsrail ekonomisinin hala gücünü koruması ve son bir yıldır performans yitirmemesi dikkate değer. Ama savaştan da büyük bir tehlike şimdi orada ve bu ufuktaki iki devletli çözüm ihtimali nedeniyle değil. 

Savaşla Beslenen Ekonomik Konjonktür 

İsrail 12 aydır tarihinin en uzun savaş dönemini yaşamakta. Filistin sorunu, İsrail’in büyük bir savunma maliyetine katlanmasının nedeni. 2017 ve 2020 yılları arasında ılımlı bir seyir izleyen İsrail askeri harcamaları, 2021 den itibaren bir artmaya başlamış. Yurtiçi terör yanı sıra, İran ve vekili olarak hareket eden Yemen, Hizbullah ve Hamas’ın giderek daha saldırganlaşması 2023 de savunma harcamalarının 2022 ye göre yüzde 32, 2024 de ise 2023 e göre yüzde 87 oranında artarak yaklaşık 30.5 milyar Dolar’a ulaşmasına neden olmuş. Halen İsrail bütçesinin yüzde 5 inden fazlası savunmaya tahsis edilmiş durumda1. Bu savunma sanayi ve teknolojik araştırma dışındaki diğer harcamalardan kısıntı ve verimlilik düşüşü nedeni. Ama aynı zamanda yüksek teknoloji ürünlerinde ihracat kazancı artışı demek. Öte yandan İsrail’de kadın erkek her vatandaş askerlik yapmak zorunda. Ancak geçici askerliğin teyakkuz halinde kalıcı hale gelmesi, üretken sektörlerden profesyonel işgücünün çekilmesi anlamında bir kayıp. İsrail 2021 den itibaren ve özellikle son 12 aydır böyle bir döngünün içinde. Buna rağmen ekonomisi yılın ilk çeyreğinde sadece yüzde 2.1 oranında küçülmüş. 2024 de yüzde mahcup bir 0.3 büyüme bekleniyor. Enflasyon oranı Ağustos 2024 da hala yüzde 3.6, yılsonu tahmini ise yüzde 3.3. İşsizlik oranı sadece yüzde 2.6; Cari işlemler hesabının GSYİH içindeki payı yüzde 5.3 ve fazla vermekte. Faizler bir yılda yüzde 5 e yükselmiş. Ama İsrail Şekel’i Dolar karşısında yüzde 1.9 oranında değer kazanmış2.  Bu görünüm İsrail’deki TÜİK muadili İİK in rakamlarla oynaması veya mucize değilse, ekonomi politikasının hüneri olmalı. İsrail’in yüksek teknoloji ürünlerini ihraç kapasitesinin sürmesi hünerin bir parçası. İsrail halkının savaş halinde hızla tasarrufa yönelmesi ve israftan kaçınması da öyle. Geçmişte yaşanan ekonomik kriz deneyimlerinin kazandırdığı kamu mali disiplininin korunması, ülkenin kalıcı kazancı. Ama en önemlisi, izlediği politikalara müdahale edilmeyen İsrail Merkez Bankasının(BoI), parasal disiplinden ödün vermemesi. 

Geçmişten Alınan Dersle Korunan Ekonomik İstikrar 

1973 Yom Kippur savaşının sadece 18 gün sürmesine rağmen, Arap petrol ambargosu ile birleşince Israil ekonomisini çökertmişti. 1974-1984 arası bu nedenle İsrail için kayıp 10 yıl olarak bilinir. Bozulan kamu bütçe dengesinin de etkisi ile ülkede enflasyon üç haneli rakamlara ulaşmış, 1983 Bankacılık krizi ülkede ekonomik çöküşü hızlandırmıştı. Ortalama yüzde 450 olarak hesaplanan enflasyon, birçok üründe yüzde 1000 e ulaşınca 1985 yılından itibaren Israil istikrar programı uygulamaya ve piyasa reformları ile devletin ekonomik faaliyetlerdeki payını azaltacak şekilde yeniden yapılanmaya yönelmişti. Kamu disiplininin tesisi ile 1990 lı yılları yüksek büyüme hızı ile yakalayan İsrail dışa ve yeni piyasalara açılmaya başlamıştı. Ama asıl o yıllarda iki önemli etken İsrail’in ekonomik kefeni yırtmasına yardımcı oldu. Bunlardan biri 1990 lı yıllarda Doğu Avrupa’da başlayan değişimle iyi eğitilmiş göçmenlerin İsrail’e gelmesi ve durmak dinlenmek bilmez çalışma tempoları ile hasta İsrail ekonomisini ayağa kaldırmasıydı. Onun için bugün İsrail’e “dış göç alma ve bunlar için yerleşim yeri açma” demek o kadar kolay değil. Bir diğer önemli gelişme ise 1994 yılında Ürdün ile barış anlaşması imzalaması ve Mısır yanı sıra bölgede hiç olmazsa iki sınırda saldırmazlık güvencesi kazanmasıydı.  Görece barışın yarattığı istikrar, geçici bir rahatlama yaratsa bile 2000 de patlayan indifa, İsrail ekonomisini yeni bir anafora kaptırdı. Bir taraftan küresel teknoloji krizlerinin yarattığı darbe, diğer taraftan ikinci intifada İsrail’de yeniden ekonomik daralmaya ve artan güvenlik harcamalarının bütçe yüküyle ekonomisinin sarsılmasına neden oldu. 2002 de tek çeyrekte yüzde 10 küçülen İsrail ekonomisi, ancak Doğu Asya piyasalarına teknoloji ile açılarak kendini toparlamayı başardı. Bugün de Eylül 2020 bu yana geçerliliğini koruyan Abraham barış süreci İsrail ekonomisi için en önemli sigorta. Savunma teknolojilerinde kaydettiği ilerleme, hala ihracatla kazanma fırsatı. İsrail ABD den sonra dünyadaki en dinamik teknoloji eko sistemi olarak kabul edilmekte. Telekomünikasyon gibi itici sektörler sürekli savaşa rağmen hala istihdam ve ihracatı beslemeye devam ediyor. İsrail’in dış borcu 2001 de GSYİH sının yüzde 42 si iken, son yıllarda net borç veren ülke haline gelmesi de kayda değer. 

Tehlikenin Büyüğü 

Ancak bir yıldır süren Gazze savaşı ile yabancı menşeili sermayenin çıkmaya hazırlanması şimdi İsrail için savaş rüzgârının yarattığı olumsuz gelişme. Oysa ülke 2017 yılında siber güvenlik alanında dünyadaki risk sermayesinin yüzde 15 ini kendisine çekmekteydi. Tabii Gazze savaşı ve onun tamamlayıcısı gibi takdim edilen ve ne zaman biteceği bilinmeyen Lübnan harekâtı kısa zamanda biterse bu gelişme tersine dönebilir. Üstelik şimdi İsrail’e beka güvencesi veren Arap ülkelerinden sermaye de cezbedebilir.   

 İsrail, bilimi dine rakip görmediği, ithal ettiği bilgi birikimini özenle koruyup geliştirdiği için Orta Doğu’nun çalkantılı ortamında teknolojik donanıma dayanan ekonomik bir güç olmayı sürdürmüş bir ülke. Ancak artan sayıdaki aşırı dindar Yahudilerin, çalışmayı reddetmesi, bilim, teknoloji ve yaratıcılık yerine dini eğitime ağırlık vermeleri, şimdi BoI başkanı Stanley Fischer’ın bile dile getirdiği bir tehlike. Dinin giderek artan sayıda ultra Ortodoks İsrailliyi fakirlik döngüsüne sokması, çalışma ahlakını köreltmesi, hala hükumetteki aşırı sağcı ittifakta tehlike çanlarını çaldırmıyor olabilir. Ama ülkenin para otoritesi bile elden giden laikliğin Gazze savaşının galibi olsa bile İsrail’e önümüzdeki 10 yılda büyük bir tuzak hazırladığını söylemekten çekinmiyor.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER