© Muhalif 2024

“İstanbul ziyaretim oldukça sert eleştirildi, mültecileri uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik”

Almanya'nın ilk ve tek kadın Şansölyesi ünlü siyasetçi Angela Merkel’in, "Özgürlük: Anılar 1954-2021” (Freedom: Memoir 1954-2021) adlı kitabı yayımlandı. Merkel anı kitabında Şansölyelik dönemindeki siyasi görüşmelerinin arka planına ışık tutarken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump'a geniş yer ayırdığı görülüyor. Kitabında 2015 yılındaki göçmen krizi sonrasında Erdoğan’la olan görüşmelerine de yer veren Merkel, "Ona yardım etmekle suçlandım. Erdoğan'ın karşısında sarayında bir hükümdar gibi sindiğim ve gerekirse kendimi onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı. Türkiye ile daha fazla mülteciyi bizden uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik.” vurgusunda bulunuyor.

Almanya'nın 16 yıl liderliğini yapan ve bu dönemde övgü aldığı kadar eleştirilere de maruz kalan Merkel, kitapta kamuoyunun merak ettiği, döneme damga vuran kararların perde arkasına okurlarıyla paylaşıyor.
Türkiye kamuoyunu en çok ilgilendiren anılar ise tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili olanlar oldu.

Erdoğan ile anıları

Angela Merkel kitabında, göreve başladığı 2005’ten sonra 12 kez ziyaret ettiği Türkiye’den ve uluslararası toplantılarda sayısız kez bir araya geldiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uzun bir bölüm ayırıyor. Kitabın 528’inci sayfasından başlamak üzere, Merkel özellikle 2015 yılındaki göçmen krizi sonrasında Erodğan’la olan temaslarını ve anılarını anlatıyor.

25 Eylül 2015’de New York’ta Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde, Erdoğan’la bir araya geldiğini ve göçmenler konusunda ortak bir çalışma grubu kurma kararı aldıklarını anlatan Merkel, 18 Ekim 2015’de İstanbul’a giderek Erdoğan'ın yanı sıra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile buluştuğunu yazıyor.

O toplantılarda göçmen krizi ile ilgili eylem planı hazırladıklarını belirten Merkel, "Erdoğan için göçmen sorununda birlikte çalışmanın karşılığında vize serbestisi çok önemli bir meseleydi" ifadesini kullanıyor.

Kitabında, İstanbul ziyaretinin Yıldız Sarayı’ndaki bölümünün Almanya’da tepkilere neden olduğunu belirten Merkel, Erdoğan’la o dönemki anılarını şöyle anlatıyor:

"İstanbul ziyaretim sert bir şekilde eleştirildi. Bundan iki sandalye, daha doğrusu iki altın taht sorumluydu. Birine Erdoğan oturdu, diğerine ben oturdum. Sadece fotoğrafçıların kesitleri için değil, sohbetimiz sırasında da bu koltuklarda oturduk. Bunlar harika diye düşündüm, ancak bunun dışındaki duruma odaklanmadım. Bunun yerine içerik açısından neyi başarmak istediğime odaklandım. Ama sonradan "Bir resim bin kelimeye bedeldir" şeklinde, Erdoğan'ın karşısında sarayında bir hükümdar gibi sindiğim ve gerekirse kendimi onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı. Türkiye ile daha fazla mülteciyi bizden uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik. Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye'deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için, ziyaretimi Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'ne seçim yardımı sağlamak için kullanmakla da suçlandım.”

Angela Merkel anılarında bu ziyareti ve eleştirileri ayrıntılı şekilde anlatırken kitabında şu ifadeleri kullanıyor:

“Eleştirileri terbiyesizce, kısmen sahtekarca buldum. Bir yandan sağdan sola politikacılar, haklı olarak Ege, Yunanistan, Balkan rotaları, Avusturya üzerinden Kuzey Avrupa'ya doğru sığınmacı hareketlerini organize etmememi ve kontrol edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Öte yandan "Ankara'daki otokratla işbirliği yapma, eğer yapacaksan seçimlere daha uzak bir zamanda olsun" diyorlardı. Bu ucuz bir tutumdu. Haritaya ve Ege'deki gerçeklere bakıldığında, gelişmeleri düzenlemenin ve kontrol etmenin ancak Türkiye ile mümkün olduğu, gecikmeye yer olmadığı görülüyordu. Geriye kalan her şey bir yanılsamaydı ve ben yanılsamalara teslim olmadım. Denizde kaçakçılara karşı hiçbir tutarlı eylem, iç sınırlarımızda hiçbir yoğun kontrol ve gözetleme, bazılarının inandığı gibi hiçbir yüksek ve uzun çit, sınırı geçen insan sayısını azaltamazdı. AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece Ege'deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık.”

“Anlaştığımızda bana çok nazik davranırdı, görüş ayrılıklarımız olduğunda ise aleyhte konuşurdu”

Türkiye’nin o dönem Balkan rotasından gelen birçok mülteci için en önemli geçiş ülkesi olduğunu hatırlatan Merkel, “Türkiye'nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan'ı sadece mülteci politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana "sevgili dostum" dedi. Görüş ayrılıklarımız olduğunda ise, bitmek bilmeyen bir şekilde her türlü çelişkiyi ön plana çıkararak, aleyhte konuşurdu. Bu durum işlerin oldukça uzamasına neden oluyordu” ifadelerini kullanıyor.

Davutoğlu ile görüşmelerine de değiniyor

Angela Merkel, AB- Türkiye göçmen eylem planının uygulanması konusunda daha sonra dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'yla daha fazla müzakere yürüttüğünü de aktarıyor.
Merkel kitabının 531’inci sayfasında, Davutoğlu’ndan, "dünyaya açık, deneyimli ve tarihi açıdan bilgiliydi. Mükemmel İngilizce, biraz da Almanca konuşuyordu" cümleleriyle bahsediyor.

“2015 yılındaki mülteci kararım doğruydu”

Eski Şansölye'nin 2015 yılında patlayan göç kriziyle ilgili ise bir pişmanlığı yok.
Şansölye, 2015'te çoğu Suriyeli 1 milyondan fazla mülteciyi Almanya'ya kabul etme kararının bir hata olmadığını söylüyor: “Tam tersi, doğru bir karardı.”

“Trump, Putin'den etkilenen bir siyasetçi”

Kitapta en ilgi çeken konulardan biri ise ABD'nin yeniden Başkanı seçilen Donald Trump.

Donald Trump Merkel'in hiç de sempatiyle bakmadığı biri. Merkel, Trump'la 'tamamen normal' biriymiş gibi ilişki kurmaya çalışmakla hata yaptığını söylüyor. Merkel, Trump ile Vladimir Putin arasında paralellikler görüyor ve Trump'ın Rusya Devlet Başkanı'ndan 'açıkça etkilendiğini' söylüyor: “Trump'ın otokratik ve diktatoryal özelliklere sahip siyasetçilerden etkilendiği izlenimini edindim.”

Merkel'e göre her ikisi de çocuksu duygulara sahip ve her ikisi de onu basın önünde utandırmaya çalışıyor. Putin bir keresinde labradoru Konni ile gözünü korkutmaya çalışmış, Trump ise elini sıkmayı reddetmişti.

Merkel, Trump'ın zaferinin kendisini üzdüğünü söylüyor:

“Eğer siyasette birileri kazan-kazan durumlarına izin vermiyor, sadece kazananları ve kaybedenleri tanıyorsa, bu çok taraflılık için çok zor bir görevdir."

Trump'ın her şeyi siyasete girmeden önceki emlakçı gözüyle gördüğünü söyleyen Merkel, "Her parsel arazi sadece bir kez satılabilirdi ve o alamazsa başkası alırdı. Dünyayı böyle görüyordu. Yıllardır New York sokaklarındaki çok sayıda Alman arabası onun için bir diken olmuştu. Ona göre Amerikalıların bu arabaları satın almasının tek nedeni dampingli fiyatlar ve Avro ile Dolar arasında yapıldığı iddia edilen döviz kuru manipülasyonu olabilirdi.”

Merkel, Trump'ın 2017'de Beyaz Saray'daki bir toplantıda fotoğrafçılar için el sıkışmaları gerektiğini fısıldamasına rağmen elini sıkmadığını yazdı: “Bunu söyler söylemez içimden kendi kendime başımı salladım. Trump'ın tam olarak nasıl bir etki yaratmak istediğini bildiğini nasıl unutabilirdim ki?”

“İki farklı düzeyde konuştuk. Trump duygusal bir düzeyde, ben ise olgusal bir düzeyde. Ona göre tüm ülkeler birbirleriyle rekabet halindeydi ve birinin başarısı diğerinin başarısızlığı anlamına geliyordu. İşbirliğinin herkesin refahını artırabileceğine inanmıyordu.”

"Putin" hakkında sözleri

Rus lider Putin'le ilgili düşünceleri ise şöyle:

"Kötü muamele görmemek için her zaman tetikte olan ve köpeklerle güç oyunları yapmak ve başkalarını bekletmek de dahil olmak üzere her zaman bunu yapmaya hazır olan biri. Tüm bunları çocukça ve ayıp bulabilirsiniz. Başınızı sallayabilirsiniz. Ama bu Rusya'yı haritadan silmedi.

Ülkesinde ya da başka bir yerde iyi işleyen bir ekonomi için demokratik yapılar ya da refah inşa etmekle ilgilenmiyor. Aksine, ABD'nin Soğuk Savaş'tan galip çıkmasına karşı koymak istiyor. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra Rusya'nın çok kutuplu bir dünyada vazgeçilmez bir kutup olarak kalmasını istiyor. Bunu başarmak için de öncelikle güvenlik servislerindeki deneyiminden yararlandı.”

Merkel'in 2008 yılında Gürcistan ve Ukrayna'yı NATO üyeliğinde veto etmesi konusunda ise şunları söylüyor:

“Üyelik Eylem Planı (MAP) statüsünün Ukrayna ve Gürcistan'a Putin'in saldırganlığına karşı koruma sağlayacağını, bu statünün Putin'in gelişmeleri hiçbir şey yapmadan kabulleneceği ölçüde caydırıcı bir etkisi olacağını varsaymanın bir yanılsama olduğunu düşündüm.

Artık detaylarını hatırlamadığım başka bir bağlamda Putin, daha sonra bana şöyle dedi: “Sonsuza kadar Şansölye olmayacaksınız. Ve sonra NATO üyesi olacaklar. Ve ben bunu önlemek istiyorum.” Ben de şöyle düşündüm: Sen de sonsuza kadar Başkan olmayacaksın.”

"Nükleer" kararından pişman değil

Merkel, 2011 yılında Almanya'nın enerji politikasında ciddi bir değişikliğe gitmiş, ülkenin nükleer reaktörlerinin aşamalı olarak kapatılması kararı almıştı. Merkel bu kararı, 2011 yılında Japonya'nın Fukushima kentinde meydana gelen kazanın kendisindeki 'nükleer enerjinin yarattığı risk algısını değiştirmesi' nedeniyle aldığını ve gelecekte de nükleer enerjinin kullanılmasını tavsiye etmeyeceğini söylüyor.

“Brexit kararına şoke oldum”

Merkel'in şoke olduğu siyasi gelişmelerden biri ise Brexit. Merkel, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden çıkma kararı almasının kendisini gerçekten sarstığını vurguluyor. Merkel bunu AB'yi zayıflatan “AB için bir aşağılanma, bir utanç” olarak gördünü belirtiyor. “Birleşik Krallık'ın AB'de kalması için onlara daha fazla taviz vermeli miydim diye düşünüp durdum” diye yazıyor.
Dönemin Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron'a da bir eleştirisi var. Merkel, Cameron'ın partisindeki sertlik yanlılarını yatıştırmak için referandum sözü vererek 'kendisini Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakanların eline bıraktığını ve bu bağımlılıktan asla kurtulamadığını' yazıyor.

Ekonomiyle ilgili ‘özeleştiri’ ama hafif

Almanya ekonomisiyle ilgili ise Merkel'in 'tam bir özeleştiri' denemese de, kendi getirdiği kanuna bir revize önerisi var. Almanya'nın bütçe açığını GSYH'nin yüzde 0.35'i ile sınırlayan 'borç freni' mekanizması Merkel'in ilk döneminde anayasaya girmişti. Ancak halefi olan hükümetin borç freni meselesi yüzünden çökmesinden üç hafta sonra yayınlanan anı kitabında, bu mekanizmanın artık 'geleceğe yatırım için daha yüksek borç seviyelerinin üstlenilmesine izin verecek şekilde' reforme edilmesi gerektiğini öneriyor.

Merkel'in iktidarda olduğu pek çok fotoğraf ve klip var ama hepsi göründüğü gibi değil. 2015'te viral olan bir görüntüde Merkel, Bavyera Alpleri'ndeki G7 zirvesinin arifesinde kollarını açmış, oturmakta olan o zamanki ABD Başkanı Barack Obama ile konuşurken görülüyordu.

Çok konuşulan pozun arka planı

Donald Trump'ın 2016'daki ilk seçim zaferinden sonra, bu görüntü bir “özgür dünya liderinden” diğerine uzanan bir halefiyet çizgisini görselleştiriyor gibiydi. Aslında konuşulan şey pek de önemli bir şey değilmiş. Merkel Obama'ya bir önceki G7 Zirvesi'nde oturduğu hasır sandalyenin boyutunu gösteriyormuş.

Merkel'in viral olan videolarından biri, 2013 yılındaki seçim zaferinin ardından dönemin CDU Genel Sekreteri Hermann Gröhe'nin elinden salladığı Almanya bayrağını sertçe alması.

Merkel, bayrak sallamayı 'uygunsuz' bulduğunu çünkü partisinin zaferde mütevazı olması gerektiğine inandığını yazıyor: “Zafer saatimizde bile herkesin bize oy vermediğini ve bu kadar mutlu olmayan başkalarının da olduğunu unutmamalıyız.”

“Kendi tarzımda feministim”

Görevinin ilk yıllarına ait yaygın olarak paylaşılan bir başka klipte ise dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 2008 yılında St Petersburg'da düzenlenen G8 zirvesine girerken Merkel'e doğaçlama bir omuz masajı yapıyor. Kamera karşısında verdiği garip tepki Alman liderin hiç de memnun olmadığını gösterse de Merkel'e göre görüntülerde “cinsiyetçi bir ihlal” yok: “Beni korkutmak ya da küçümsemek için yapılmamış bir şakaydı. Bush ve ben birbirimizi sever ve sayardık.”
Kendisine şimdi feminist olup olmadığı sorulsa, (biraz) daha açık konuşacağını söylüyor: “Evet, kendi tarzımda bir feministim.”

“Elon Musk bir endişe kaynağı”

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, Elon Musk gibi teknoloji milyarderlerinin ABD Başkanı seçilen Donald Trump üzerindeki etkisini 'büyük bir endişe' olarak nitelendiriyor.

Anı kitabının yayınlanmasından önce Der Spiegel haber dergisine verdiği röportajda Merkel, siyasetin görevinin nihayetinde sıradan ve güçlü vatandaşların çıkarlarını dengelemek olduğunu vurguluyor.

“Eğer bu nihai başvuru, sermaye gücü ya da teknolojik yetenekler yoluyla şirketler tarafından çok güçlü bir şekilde etkilenirse, o zaman bu hepimiz için eşi benzeri görülmemiş bir meydan okumadır.”

Merkel, Tesla ve SpaceX'in CEO'su Musk'ın, Trump tarafından, yeni Başkanın hükümet sınırları dışında faaliyet göstereceğini belirttiği bir Hükümet Verimlilik Departmanının eş başkanlığına getirilmesini örnek gösteriyor:

“Eğer onun gibi bir kişi uzayda yörüngede dönen tüm uyduların yüzde 60'ına sahipse, siyasi meselelerin yanı sıra bu da bizim için büyük bir endişe kaynağı olmalı.

Merkel'in anı kitabı bugün 30'dan fazla ülkede yayımlandı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER