© Muhalif 2024

İyi her yere sığar

2024 Yılının ilk büyük kaybı hem sanat, hem insanlık tarafından geldi.

AYLA ALGAN

“Hamsi paluğu gibi de hop hop oynatacağum.” Harbiye Muhsin Ertuğrul, sahnesine açılmış olan taziye defterine de bu başlıkla başladım.

Netice itibari ile orası, onun var olduğu yegâne evi olsa da, her ne kadar tiyatro sanatçı olmayı seçmesek de, tiyatronun, hayatımıza katkısı büyüktür. Onlarla beslendik. Eşi, Beklân Algan ile başlayan bilhassa yurt dışı serüvenlerini, Muhsin Ertuğrul ile olan hikayesinin bir kısmını, Aydınlık gazetesinde çalışırken, ustam sevgili, Hayati Asılyazıcı’dan öğrenmiştim.

Yetmişli yıllarda hayatıma, merhaba, diyen, Ayla Algan, Milenyum çağlarının üzerine devirdikçe yine amatör ve gönüllü tiyatro sanatçısı olma yolundaki heveslilere, amaç edinmişlere ışık tutuyordu. Ne güzel gülümsüyordu: Demek, hatırlıyorsun, Hamsiyu. Yapar mısınız, dedim. Senin için tamam, dedi ve yaptı.

 Anadolu yakasında yıllar sonra rastlaştığımızda, o kendine has üslubu, farklı söz hakimiyeti, kısa ve öz konuşması kadar, elinde dolaştırdığı tekerlekli valiz. Sanki biraz önce kulisten mi çıkmış, havaalanından mı gelmiş, yoksa buradan oyuna mı geçecek fikrini çağrıştırarak, bütün dikkatleri üzerine çekerek, yine kendi özgürlüğünü ve sınırlarını çizen karakter. Sıcacık, konuşurken biraz eril, ama anaç, şefkatli, her şeyi içinde bulundurabilen insanlar nadirdir, hele bizim gibi toplumlarda.

Marlon Brando Baba (The Godfather) ile kazandığı Oscar’ı, protesto etmek için Kızılderili yerlisi Sacheen Littlefeather’ı konuşmasını aktarması için kendisini temsilci kılmıştı.

Bu bir duruştu. Çok farklı tepkilere yol açan ama temelinde, insanlarda oluşturduğu farkındalık, dünya döndüğü sürece varlığını hissettirecek türdendi. Ve üzerinden tam dört yıl geçtikten sonra yıllar 1977’yi gösterdiğinde,  çağının yaşıtlarına göre ilerisinde olan, Ayla Algan, Polonya Sopot Festivalinde, çıplak ayak, özgün kostüm ile okuduğu “L’aigle Noir” ile katılımcı 32 ülke arasından, Dünya Birincisi oldu. Ve kuralları yıkarak, halkın isteği üzerine, BİS yaptı, iki kez. Gittiği yeri değiştiren, dönüştüren, bugün uğurlanırken, en çok bahsedilen kelime, kendisinin hep kullandığı, “egosuz ve sevgi dolu” olun, kelimesi ile yaşadığının paylaşılmasıydı.

Her an heyecanlı, her an öğrenmeye meraklı, paylaşımcı, telefonunu açınca, karşı tarafa nasılsın demeden, konuya giren ve söylediği karşısındakinin de çözmesi gereken konu olan; biraz erkeksi, biraz dişi ama en çok sevmeyi bilen, sevginin bu dünyadaki en değerli olgu olduğunun altını defalarca çizdiren, Ayla Algan, Muhsin Ertuğrul sahnesinin, sadece koltuklarını değil yerlere dâhi oturttu, halkı.

Yunus Emre şiirleri ile sahneye başlayan Algan, 47 yıl sonra bile ne kadar büyük bir sanatçı olduğunun altını çizdi, Polonya zaferinin sanki bugünmüş gibi ekrandan sevenlerine iletilirken.

Sayısız ödül ama ödüllere inanmayan, dostu, öğrencisi Aliye Uzunatağan’ın ifade etmiş olduğu gibi.

“Bana, ödüllere inanma, onlar bizi şaşırtmak için. İnanırsan egon yükselir. Kanma sakın.” Sözlerinin ardından paylaştığı anekdot ise onun ne kadar güçlü ve değerli önce bir insan, olduğunun altını çizmekte.

Yine yetmişli yıllarda yanan Tepebaşı Dram Tiyatrosunda geçen hikayeyi, Aliye Uzunatağan şöyle ifade etti: O zamanlar çocuğum, bende sahnedeyim ama İslamcılar bastı. Şu an tiyatroya devam etmediği için adını hatırlamadığım bir kadın ile Ayla Algan var. Bütün erkekler camdan atlayıp kaçtı ama o ikisi dövüştüler. Bizi de kömürlüğe soktular. Polisler ile sonra geldiklerinde üstümüz başımız kömür içindeydi ama bizi kurtarmıştı. O benim idolümdü. Ondan çok şey öğrendim.”

Ve yine dostu, meslektaşı Orhan Alkaya’nın konuşması sırasında bahsettiği gibi: Bugün en çok almamız gereken ders, Ayla’lar kadar Ayla çoğaltmamız gerekliliği.” Bunun, nesilden nesile geçebilmesi.

Biricik kızı Sevi, böyle enerji dolu bir anne ile yaşamanın zorluğuna değinirken güzel yanlarını, tiyatral bir dil ile paylaştı. Ama en önemli kısmının birincisi, Ayla Algan’nın bitmek bilmeyen öğrenme ve heyecan duygusu ile şu an da öğrendim, diyerek paylaştığı: “Tez hazırlıklarına başlayacaktım. Zeynep’ e demiş, ben de gelebilir miyim?”

“Artık her şeyi söyleyebilirim, içim rahat. İyi ki birlikte çok güzel bir yılbaşı akşamı geçirdik. Çok hızlı gitti. Ama aksini düşünemiyorum. Böyle bir ruha bu yakışırdı. Ve onu saçları, o yukarı doğru gülümseyerek yükselirken, etrafında dönüyordu. Mutluydu.”

Güzel ruh, güzel enerji, verdiği dersler ile Teşvike Camii ardından tıpkı İlhan İrem gibi Âşiyan’dan uğurlandı.

Işığın daim olsun, Ayla Algan, kattığın rengin için teşekkürler.

Dün, uğurlama töreninde bir dostun tarafından paylaşılan ve sana ait bir söz ile bitirelim. Hep nerede kalmamız gerektiğini bize hatırlatacak olan adeta bir insanlık şirazesi gibi.

Ne de olsa pîrin, Yunus Emre.

“İyiler, her yere sığar.”

EMEL SEÇEN

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER