© Muhalif 2024

Köpekler ve insanlar (*)

Köpek Boji İstanbul’da toplu taşıma araçlarıyla dolaşmasıyla ünlüdür. Ben de toplu taşıma araçlarıyla dolaşırım ama ben Boji kadar ünlü değilim.

Boji’nin İstanbul kartı var. Kaçak yolcu değil yani. Ben de değilim. Benim de İstanbul kartım var.

Boji’nin derisinin altına enjekte edilen mikroçip sayesinde gün içerisinde 29 durak gezdiği tespit edilmiş. Toplu taşıma araçlarıyla günde en az 30 kilometre dolaştığı belirlenmiş.

Benim derimin altında da mikroçip olabilir. Çünkü aşı oldum ben. Uzunca süre aşı olmayı erteliyordum. Aşı karşıtlarına güveniyordum. Ama baktım anlaşılır bir şey söylemiyorlar… Gidip aşı olmuştum.

Derimin altındaki mikroçipten emin olamam ama cebimdeki çipten eminim. HES kodu bahanesiyle kimlik numaramla eşleştirilmiş çipli İstanbul kartım nedeniyle benim de gün içinde kaç durak gezdiğim, kaç kilometre yol yaptığım izlenebilir. Gün içindeki seyahat performansımın Boji’den aşağı kaldığını sanmam.

Boji’nin vagona binmeden önce, inenleri beklerken fotoğrafları var. Ben de beklerim. Boji, treni kaçırdığı zaman peron ucuna kadar treninin arkasında koşarmış. Ben o kadar uzun koşmam ama gidiş yönüne doğru birkaç adım attığım olur.

Boji Anadolu yakasında en çok M4 Kadıköy-Tavşantepe Metro Hattını kullanıyormuş. Bu, benim de en çok kullandığım hat. Ama hiç karşılaşamadık.

Tabii Boji’yle benzerliklerimiz kadar farklılıklarımız da var. Mesela Boji, dünyada da ünlü. Ben değilim. Boji’nin Wikipedia’da öyküsü bile var.

Sanırım tekerlek grubunun vagon içindeki hizasına ‘boji alanı’ deniyor. Köpek Boji, seyahat ederken vagon içindeki bu bölgeyi tercih ettiği için, burada uyuduğu için adına Boji demişler.

Ben boji alanında uyumam. Trende uyumam da zaten. Boş bulursam koltukta, bulamazsam ayakta gitmeyi tercih ederim.

Boji, tekerleklerdeki titreşimleri dinleyerek güzergahı izliyor olabilir. Yokuşları, inişleri, dönüşleri, duruşları, kalkışları titreşimlerle takip ederek, o an nerede olduğunu biliyor ve nerede ne zaman ineceğine karar veriyor olabilir. Ben navigasyona bakıyorum.

Bir de… bir de Boji tramvaya pislemiş. Ben pislemezdim.

***

Haber, fotoğrafla da desteklenerek bir twitter hesabından paylaşıldı:

“İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi”

Neyse ki işin aslı öyle değilmiş. Boji pislememiş. Boji’ye “Bok atmışlar”

“Bok atmak” TDK sözlüğünde birine leke sürmek, kara çalmak, diye açıklanıyor.

Leke sürmenin anlamı ise: birine onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak, suç yüklemek, lekelemek.

Birine “Bok atmak” için ‘bok’ kullanmak…Bize özgü bir yaratıcılık. Ben dış güç olsam, bu yaratıcılığı kıskanırım.

O gün Boji barınaktaymış. Gezmeye çıkmamış. Tramvaya otobüse binmemiş. Ayrıca ortaya çıkan görüntüler var. Biri cebinden ‘bok’ çıkartıp, koltuğun üzerine bırakıyor.

***

Süreç nasıl işledi acaba? Bir toplantıyla mı başladı? ‘Belediyeye bok atmak’ toplantısında biri söz alıp “Benim bir fikrim var, tramvaya ‘bok’ bırakalım” mı dedi? Bu önerisi oy birliğiyle mi onaylandı?

İş bölümü nasıl gerçekleşti? “Sen bok bul. Aman ha taze olsun, koltuğa sıvanacak”, “Sen cebinde tramvaya bin. Bizim fotoğrafçıdan başkası görmeden koltuğa sıva”, “Sen fotoğrafı çek”, “Sen tweeter’da paylaş”, “Sen paylaşımın görünmesi için altına yazılacak yorumları organize et.”

Böyle mi oldu acaba? Otobüslerde kamera olabileceği hiç mi birinin aklına gelmedi?

Ben otobüste, metroda, tramvayda, vapurda… cebinde (veya kafasında) ‘bok’ taşıyan birinin  yanımda oturmasını istemem. Bu işte payı olan kimse otursun istemem. Yanımda Boji otursun isterim. Boji’yle ortak yanlarımız cok, bunlarla yok.

***

Levent Gültekin, Diken’deki “Boji’ye kumpası kim kurdu?” başlıklı yazısında “Gün boyu tek bir kişi bu rezil olayı yapanın kimliğini sorgulayacak mı diye bekleyip durdum. Kimse sormadı ya da ben görmedim.” diyor

Ben de sorgulamadım. Sorgulamam da. Yapanın kim olduğu hiç ilgilendirmedi beni. Yapılması ilgilendirdi. Yıllardır bu ülkede insanlara benzer şekilde “bok atılıyor”. Boji’nin katkılarıyla bu durumun görünür olması, kimin yaptığından daha önemli.

***

Ben Boji olsam, “Temize çıktım.” diye sevinmem. Bu ülkede paçayı kurtarmak öyle kolay değil. Her şey görüntülerde açık ve net olduğu halde aynı paylaşımı; aynı ifadeyle, aynı fotoğrafla yeniden yeniden görebiliriz.

Cebinde bok taşıyan adamın görüntülerine rağmen “İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi. Elimizde görüntüler var.” denilebilir. “Görüntüleri bu hafta sonu açıklayacağız.” denilebilir. Üzerinden 300 hafta sonu geçer, halen “Bu hafta sonu açıklayacağız.” denilebilir.

2023 seçimlerinin arifesinde “İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi.” denebilir.
2053 seçimlerinin arifesinde “İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi.” denebilir.
2071 seçimlerinin arifesinde “İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi.” denebilir.
2123 seçimlerinin arifesinde “İBB'nin kadrolu köpeği BOJİ tramvaya pisledi.” denebilir.

Bir gazeteci “Evet görüntüleri ben de izledim, köpek çömelmiş koltuğa pisliyordu, çok fenaydı.” diyebilir.

Tramvaya pisleyenin Boji olmadığı anlaşılmasına rağmen: “Bunla da kalmadılar, kadrolu köpekleriyle vatandaşımın tramvayına pislediler onu da yaptılar” denebilir.

Madem bu ülkede yaşıyor, Boji, bunları da öğrenecek.

***

(*) Bu yazı 22.11.2021 tarihinde “Madem bu ülkede yaşıyor, Boji, bunları da öğrenecek.” başlığıyla ahvalnews.com sitesinde yayınlanmıştır

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER