Hakikati aramak, aranılınca bulunulabilen bir olgu mu, yoksa eyleme dökülüp, bedeller ödenerek, üstelikte kazanıp kazanamayacağını bilemediğin bir yolculuk mu?
KERBELA HALA YAŞATILANDIR
İsterse üzerinden bu yapıt gibi altı yüzyıl geçmiş olsun, zulüm aynı zulüm. Dünya var olduğundan ve bilindiği yüzü ile Rönesanslar, çağlar atlıyor, ilerlediğini hatta arsızca insan olduğunu savunarak ilerliyor. Oysa dilleri koparılarak, adalet arayışında, Ortaçağda ki Bruno’dan, ne de İskenderiye kütüphanesinde ki tek kadın matematikçi, bilim insanı, öldürülmesi yetmeyip, derisi istiridye kabukları ile soyularak katledilen Hyptia’lar dünyanın her yerinde var. Üstelik hiç ders alınmadan, unutuyoruz. Unutturmaya çalışanların sunduklarına tamah ederek. O yüzdendir ki yıllarca dünyada Sokrates, yalın ayak, ülkemizde Nâzım ve Şeyh Bedrettin ile var olmuş seksen üç yaşındaki bir sanatçı, şimdi bile yargılanabiliyor?
Hakikat filminde, Anadolu toprağında eziyet edilen, aç bırakılan, kadınlarına saldırılan bir dünya düzeninde adalet ve bir tek doğruluğa inanış en güzel dille anlatılıyor...
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.