2003 ile 2008 yılları arasında İstanbul Orman Bölge müdürlüğü yapan Faruk Çebi'yi sadece şehir değil neredeyse bütün bürokrasi dünyası yakından tanır. Çebi, hem türünün son örneği dürüst, çalışkan ve devlet geleneğine bağlı biri isim hem de başını belaya sokma pahasına açık sözlü bir memur olarak görev yaptı. Tahmin edileceği gibi bu tavrının bedelini ödeyerek kenara çekilmeye mecbur bırakıldı.
Tek başına onun hikayesi üzerinden Türkiye'de bürokrasiyi ve bürokrasi, siyaset ve iş dünyası ilişkilerini anlamak mümkündür. Çebi emeklilikten sonra boş durmamış, yaşadıklarını ve gözlemlerini Bürokrant isimli bir kitapta toplamış.
Faruk Çebi'nin hikayesi, meslek hayatı Ardeşen'de orman kaçakçılarının kurşunlarıyla yaralanıp ölümden dönüşüyle başlıyor ve sonra mücadelesi hiç bitmiyor. O kurşunlar ormanları kendi malı gibi kullanmayı alışkanlık haline getirenlerin iştahını tanımamanın bedeliydi.
Faruk Çebi'nin kitabı hakkında kendi kelimeleriyle anlatımı şu şekildedir;
15 Temmuz gecesi milletimizin silahıyla milletimize mermi yağdıran ve devleti ele geçirmeye çalışan çeteler 2010’lu yıllarda Kamu yönetiminde çok etkili idiler. Kamu malını çalmayı meslek edinen Rant çeteleriyle de işbirliği yapmışlardı.
İşbirlikçi çetelere biat edenlerin en önemli makamlara atandığı ve söz konusu çetelerin Devletin Kozmik Odası dahil en mahrem mekanlarına ellerini kollarını sallayarak girebildiği yıllarda Başbakanlıkta Bakan Danışmanı unvanımla kaleme aldığım 01.12.2010 tarihli Raporumda işbirlikçi çetelerin kamudaki etkinliğini, kirli ilişkilerini ve ülkemize verdikleri telafisi imkansız zararı İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü görevimde bizzat yaşayarak edindiğim bilgi ve belgelerle ifşa ettim.
Gereğinin yapılması için söz konusu Raporumu başta Devlet Denetleme Kurulu olmak üzere Devletin en yetkili makamlarına ilettim.
Adli soruşturmanın başlatılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sundum.
Meslektaşlarımı bilgilendirmek için Orman Mühendisliği Dergisinde yayınlattım.
Ormancılıkla ilgili sivil toplum örgütlerine ve parti ayrımı yapmaksızın TBMM’de yakinen tanıdığım Milletvekillerine gönderdim.
Yazılı basında ve NTV’de yayınlanan Yakın Plan proğramında tüm kamuoyuyla da paylaştım.
İşbirlikçi çetelere engel olabilmek için her şeyi göze aldım ve yapılabilecek ne varsa hepsini de yaptım. Ne yazık ki haklı feryadımı İstanbul’da cazibesi çok yüksek olan hafriyat Rantından dolayı hiç kimse anlamak istemedi. Üstelik, başıma gelmeyen de kalmadı.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra hem devlet büyüklerimizin söylemleri hem de Cumhuriyet Savcılıklarımızın iddianameleri, kesinleşen 9 yargı kararı ve İstanbulun yaşadığı Çamur, Sel ve Müsilaj felaketleri Raporda yazdıklarımın hepsini alenen teyit etti.
Tüm ayrıntılar, belgeleriyle Kitabım Bürokrant’da.