Lemi Özgen yazdı: Evler, evin halleri

Ölü bir evde, ölmeye yüz tutmuş bir adam, alkolün yalancı kıvılcımlarının arasıra aydınlattığı bir karanlığın kabuslarına bıraktı kendini...

Başı ağrıyor, midesi bulanıyor, şakakları zonkluyordu. Gece gündüz demeden tas tas içtiği bira, midesini yangın yerine çeviriyor, her şeyin dalgalanmasına, bulanıklaşmasına yol açıyordu. Evlerin toprak duvarları, yolun kaba taşları, bahçenin parmaklıkları, ağaçlar, her şey durmaksızın sağa sola kaçıyor, bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.

Adam da onlarla birlikte sallanıyor, yalpa yapıyor, duvarlara çarpa çarpa ''ev''e ulaşmaya çalışıyordu. Ev deyince kendi kendine güldü adam. Karısının ölümünden sonra sadece sızmak için kendisini attığı o binaya ev denebilir miydi artık?

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

 

İLGİLİ HABERLER