Kürtaj; beden kadına, karar devlete ait
M. ÖZELİrlanda gibi Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinden birinde kürtaj işleminin yasak olduğunu duymak sizi şaşırtacaktır. Türkiye’de ise kürtaj yasal ancak uygulamada bir karşılığı var mı?
Oğuz Büber - Muhalif Analiz
İrlanda, 2012 yılında 31 yaşındaki evli diş hekimi Hintli Savita Halappanavar’ın ölümüyle sarsılmıştı. Savita ilk çocuğuna hamileydi. Bebek partisi için yeni elbisesini giymiş ve dualarını etmişti. Fakat o gece bir hastalık yaşadı. Hemen Galway’deki bir hastanenin yolunu tuttu. Hastaneye gittiğinde fetal zarlarının şişkin olduğunu ve 17 haftalık fetüsünün yaşayamacağını öğrendiği anda ise yerle bir oldu.
Kendi hayatının da tehlike altında olduğunu bilen kadın, fetüsü almaları için sağlık çalışanlarına yalvarmak zorunda kaldı. Kıdemli ebe Ann Maria Burke’ün yanıtı ise ülkeye özgü olmuştu. Bu katolik bir konu. Bunu burada yapmıyoruz. (It’s a Catholic thing. We don’t do it here.) İrlanda’nın evlilik dışı hamile kalan ya da ‘düşük yapan’ kadınları dini tımarhanelere göndererek cezalandırma konusunda uzun bir geçmişi var. Kürtaj kadının sağlığını korumak için değil, yalnızca hayatını kurtarmak için yasaldı. Ki o bile belirsizlik içermekteydi.
O anda Savita’nın hayatı tehlikede görünmüyordu. Savita muhtemelen septik enfeksiyon sebebiyle düşük yaptı. Fakat 63 saat boyunca enfeksiyonu kötü yönetilmiş, çürüyen doku ve içinde ölmekte olan bir fetüsle kalmıştı. Septik şoka yakalanarak hayatını kaybetti.
Dışarıdan bakıldığında İrlanda 21. Yüzyıl Avrupa’sının tüm imkanlarına sahip modern bir devlet olarak görülüyor. Eğitimi iyi, suları temiz, ulaşım sistemi kaliteli, hastaneleri modern… Ancak Savita’nın ölümü bu görüşün yerle bir olmasına neden oldu.
Yaşanan trajedi, İrlanda’daki kadınların bedenlerini kontrol etmeleri üzerindeki çalkantılı tartışmaları da yeniden alevlendirmişti.
2018 yılında yapılan referandumla, tecavüz ve ensest vakalarında bile kürtajı yasadışı hale getiren Vatikan onaylı İrlanda Anayasası’nın Sekizinci Değişikliği iptal edilmişti.
Acımasız değişiklik, kadınların İngiltere’ye gitmek için arabalarını satmalarına ve uçacak parayı bulmak için tefecilere gitmelerine neden olmuştu.
Peki, Türkiye’de durum nasıl?
Yasa üzerinden bakacak olursak Günümüz Türkiye’sinde kürtaj yasal. Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayarak uygulanan kürtaj üzerindeki yasal kısıtlama, 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 No’lu Nüfus Planlaması Yasası ile kaldırılmıştı.
10 haftaya kadar olan gebeliklerin isteğe bağlı olarak kürtajla sonlandırılmasına izin veriliyor bu yasada. Kürtaj için eğer bir kadın evli ise eşinin, 18 yaşının altında ise ebeveyninin rızası gerekiyor.
Ayrıca yasa, tecavüz sonucu meydana gelen gebeliklerde ve annenin sağlığının büyük tehdit altında olduğu durumlarda süreyi 20 haftaya kadar uzatabiliyor.
Yasalarda belirtilenlere göre devlet hastanelerinin kürtaj işlemlerini ücretsiz bir şekilde gerçekleştirmesi gerekiyor. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre ise ‘sadece kadının isteği üzerine kürtaj yapan’ devlet hastanesi neredeyse yok.
Devlet hastanelerinde kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar birçok sorunla karşılaşıyor ve yasada olan haklarından yararlanmıyorlar. Kadınlar hastane hastane dolaşıp yalvarmak zorunda kalıyorlar.
Hastanelerindeki bu geri çevirmelerin hükümetin söylemlerine dayanarak da yapıldığı belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında başbakanlık döneminde söylediği, “Kürtajı cinayet olarak görüyorum. Buna kimsesinin müsaade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz, ha doğduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok. Buna karşı el birliği içinde olmalıyız.” sözleri de bu ifadeler arasında yer alıyor.
Erdoğan, o dönemde bu sözlerinin yanı sıra kürtajdaki yasal süreyi 6 haftaya düşürecek bir tasarı hazırlatıyordu.
Kürtaj hakkını savunan kadın hakkı savunucularının, ‘Benim bedenim benim kararım’ kampanyası ile büyük gösteriler düzenlemelerinin sonrasında bu yasa teklifi hiçbir zaman oylamaya sunulmadı.
Fakat yasa çıkmamış olsa da devlet kuruluşlarında ‘en az üç çocuk’ söyleminin etkisi devam etti.
Kadınların Türkiye’de kürtaja dair bildikleri; hastaneye gittiklerinde direkt bu işlemi gerçekleştirebildikleri yönünde. Fakat gidip görerek devlette işlemi gerçekleştiremeyen kişiler daha düşük kalitede kliniklere gidiyorlar ve sonrasında yine kanama şikayetleriyle devlet hastanesinin yolunu tutuyorlar. Başlangıçta kolayca yapılabilecek işlemler, onca uğraşın ardından acılar içerisinde tamamlanıyor.
Türkiye’de kürtaj yaptırmak aynı Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı çalışmada ortaya koyduğu ve çalışmaya da ismini verdiği gibi: ‘Yasal ancak ulaşılabilir değil.’
Kürtaj hizmetlerine dair resmi rakamlara da değinmek gerekirse;
Kadın doğum bölümleri bulunan 431 devlet hastanesinin yüzde 7,8’i isteğe bağlı, yüzde 78’i tıbbi zorunluluklarda kürtaj hizmeti veriyor. Devlet hastanelerinin yüzde 11,8’i kadın doğum bölümleri bulunmasına rağmen kürtaj hizmeti sunmadıklarını belirtiyor.
Kadın doğum bölümleri bulunan 58 eğitim ve araştırma hastanesinden yüzde 17,3’ü isteğe bağlı kürtaj hizmeti verirken yüzde 71,1’i tıbbi zorunluluk durumlarında bu hizmeti sağlıyor. Eğitim ve araştırma hastanelerinden yüzde 11,4’ü kadın doğum bölümleri bulunmasına karşın kürtaj hizmeti vermiyorlar.
81 ilden 53’ünde isteğe bağlı olarak kürtaj hizmeti veren devlet hastanesi bulunmuyor.
İlginizi Çekebilir