Nuri Bilge Ceylan - Zeki Demirkubuz arasındaki husumet nasıl başladı?
M. ÖZELİki eski dost, ülke sinemasını arşa çıkaran iki önemli yönetmen… Bir tarafta sokaktan gelen halkın çocuğu olarak tanımlanan Zeki Demirkubuz, diğer tarafta işin mutfağında yetişen entellektüel Nuri Bilge Ceylan.
Oğuz Büber - Muhalif Analiz
İki yönetmenin de filmlerini izleyen çoğu kişinin ikisinden birini seçme noktasında karar vermekte zorlandığını biliyoruz. Keza birini diğerine tercih etmek hiç de kolay bir durum değil.
Geçmişte yakın arkadaş olan bu iki ünlü yönetmen arasında yıllardır süregelen bir husumet vardı.
Yıllardır beyazperde üzerinden yapılan göndermeler, kısa süre önce ise karşılıklı söylemlere döndü.
Peki, bu ateş nasıl yandı? İki yönetmen geçmişte neler yaşadı? İşte detaylar…
Nuri Bilge Ceylan’ın Kasım 2023 tarihinde ‘Kış Uykusu’ (2013) isimli filminin kitabı yayınladı. Kitapta; filmin sinopsisi ve senaryosundan, yurtiçinde ve dışında film üzerine yazılmış yazılara; yönetmen, oyuncular ve bazı ekip üyeleriyle gerçekleştirilmiş söyleşilerden filmin oluşum aşamasında yönetmenin tuttuğu güncesine kadar birçok detay vardı.
Nuri Bilge Ceylan günlüklerinin yer aldığı bölümde,
“Bugün sosyal medyada yine, Zeki Demirkubuz’un ‘Yeraltı’ filminde yer alan imalardan ve göndermelerden hareketle, ‘Üç Maymun’ filmini Zeki’nin senaryosundan yola çıkarak, daha net bir ifadeyle söylersek ondan çalarak yaptığımı iddia eden bir tartışmayla karşılaştım.” diyerek öncelikle neden açıklamada bulunması gerektiğini ifade ediyor.
Ceylan iddiaların gerçek olmadığını ise şu sözlerle açıklıyor:
“Bugüne kadar bu konu hakkında hiç konuşmadım. Konuşmadım, çünkü hem genelde sessizliği her zaman daha inandırıcı bulmuşumdur, hem de Ebru her zaman olduğu gibi bu olayda da konuşmamam yönünde telkin verdiği için susmayı tercih ettim. Ama öte yandan ‘Sükût ikrardan gelir’ diye de bir söz var bu kültürde. O nedenle belli bir duruma düştüğünde nasıl davranması gerektiğine gerçekten kolay karar veremiyor insan. Bu konuda bugüne dek bana, herhangi bir söyleşide veya başka bir sosyal ortamda da herhangi bir soru sorulmadığı için, herhangi bir açıklamada bulunmak durumunda da kalmadım. Sadece yakın arkadaşlarımla konuştuğum bir konu olarak kaldı ve hiçbir zaman toplumsallaşmadı. Şimdi burası bunun için doğru bir yer mi emin değilim ama tekrar de merak edenler için konuya kısa bir açıklama getirmek adına söylemek isterim: Tabii ki yok böyle bir şey.
Yıllar sonra yaptığı bir söyleşide ‘Üç Maymun’ filmini seyretmediğini de söylemiş üstelik. İnsan izlemediğini iddia ettiği bir film için nasıl böyle şeyler ima eder? Bilmiyorum. Belki de 2006 yılında (yani Üç Maymun’dan iki yıl önce) çok da önemli olmayan bazı şeyler yüzünden kendisine birden soğuk davranmaya ve ardından -biraz üzülerek de olsa- görüşmemeye başladığım için intikam alıyordur kendince. Filmine itinayla hesaplanmış detaylar yerleştirmek suretiyle çamur at izi kalsın şeklinde incelikli bir strateji yürütmüş. Piyasada yarattığı izlenime bakılacak olursa, isteğine ulaşmakta başarılı olmadığı da söylenemez. Evet, aşağılanan ben oldum belki burada sonuçta ama aşağılık olan kesinlikle ben değilim.”
Nuri Bilge Ceylan’ın kitapta söyledikleri bunlardı. Geçtiğimiz günlerde bir canlı yayına konuk olan Zeki Demirkubuz da Ceylan’a yanıt mahiyetinde geçmişe dair birçok açıklamada bulundu.
Demirkubuz, Ceylan’ın açıklamaları için “Ben böyle bir imada bulunmadım. Ben imada bulunmam, bir şey varsa çat çat söylerim” dedi.
Söylenildiği gibi hiçbir zaman yakın dost olmadıklarını söyleyen Zeki Demirkubuz aralarındaki tartışmanın kaynağının 2006 yılında gerçekleşen 43. Altın Portakal Film Festivali olduğunu belirtti ve yaşananları anlattı.
Festivalin en iddialı iki filmi Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler ve Zeki Demirkubuz’un Kader filmleriydi.
En iyi yönetmen ödülünü Nuri Bilge kazanırken, en iyi film ödülü de Kader ile Demirkubuz’a gitmişti.
Ödül gecesi bolca sohbet ettiklerini hatta sabahına kadar aynı masada konuştuklarını söylüyor Demirkubuz. Nuri Bilge Ceylan’ın ‘en iyi film ödülü’ alması sonrası bayıldığını da hatırlatıyor.
Bayıldığını görür görmez yanına gittiğini ve törenden sonra ‘geçmiş olsun’ demek için aradığını söyleyen Demirkubuz, Ceylan’ın kendisiyle görüşmediğini söylüyor. “O günden itibaren görüşmedik” diyerek de iletişimlerinin tam olarak kesildiği tarihi veriyor.
Ceylan’ın küskünlüğünün nedenini bir akrabasına da sorduğunu belirten Demirkubuz, “Cannes Film Festivali aleyhinde konuştuğu” için olduğunu öğreniyor. Canlı yayında ise şu sözlerle bu konuya da eleştiri getiriyor: “Cannes Film Festivali’nin muhtarı mısın? Nesin sen? Sana ne!”
Son olarak ise Altın Portakal’dan iki gün sonra Beyoğlu’nda bir sokakta Ceylan’la karşılaştıklarını ve “iyi misin?” diye seslendiğini ancak cevap alamadığını, kendisini gördüğünde yüzünü diğer yana çevirdiğini aktarıyor ve ekliyor: “O an içimden ona bir tokat atmak istedim.”
Demirkubuz’un bu açıklamalarına Ceylan’ın son verdiği yanıt ise sosyal medyadan oldu. Ceylan, “Ne söylerse söylesin cevap vermeyeyim diyordum, ama bu üslup karşısında ne yazık ki bu artık mümkün değil. Kendine şimdiden bir YouTube kanalı açarsa iyi eder. Yakında…” paylaşımında bulundu.
Yüzyüze ve yazılı ilişki bağlamında bu iki yönetmenin muhabbeti ve tartışmaları bu şekilde. Bir de bu durumun beyazperde boyutu var. İki yönetmen yıllar boyunca farklı filmlerde birbirlerine nasıl göndermelerde bulundular?
Yeraltı
Sinemaseverler açısından kavganın ortaya çıktığı ve diyaloglara taşındığı film olarak Zeki Demirkubuz’un ‘Yeraltı’ (2012) eseri gösteriliyor.
Filmde Engin Günaydın’ın canlandırdığı ‘Muharrem’ karakteri, yönetmenin Nuri Bilge’nin yerine koyduğu ‘Yazar Cevat’ karakterini hırsızlıkla suçluyor. Karakterin Nuri Bilge’ye gönderme olduğunu şuradan anlıyoruz. Yazar’ın ‘Ankara Sıkıntısı’ isimli ödüllü bir romanı bulunuyor. Nuri Bilge’nin de ‘Mayıs Sıkıntısı’ isimli bir filmi var.
Restoranda geçen yemek sahnesinde Muharrem, Cevat’ın ceketinin cebinde kalem araması üzerine, “Kalem mi arıyorsun? Eskiden de öyle yapardın. Sohbet edilirken hoşuna giden bir şey olduğunda hemen kalem kağıt aranırdın; söylenenleri not etmek için. Hoşuna giden cümleyi, ya da aklına gelen fikri.” diyerek başkanlarının fikirlerini nasıl çaldığını tarif ediyor ve: “Sen bir hırsızsın, hem de hırsızın en önde gideni. Önüne gelen her şeyi cebine indiren adi bir yankesicisin.” diyerek suçlamada bulunuyor.
Sahnenin devamındaki Muharrem karakterinin tiradı ise doğrudan Nuri Bilge ile aralarındaki ilişkiye yönelik bir gönderme olarak değerlendirilmişti.
“Sevgili generalim Cevat Bey ve kadirşinas yalakaları! Gösteriş budalası insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam.” diye başlayan tiratındaki gönderme içeren önemli kısımlar şöyleydi:
“Arkadaşlığın karşılıklı, açık sözlü ve yalansız olanı için canımı veririm, evet buna bayılırım.”
“Güle güle gidin İstanbul’a. O kahpe Bizans’ı bizim için fethedin. Oradan da sürün atınızı batıya, Viyana’ya. Nobel’di, Oscar’dı ne bulursanız getirin Ankara’ya!”
Kıskanmak
Yine Demirkubuz’un daha önceki filmlerinden Kıskanmak’ta (2009) Nuri Bilge’ye göndermede bulunduğu iddia ediliyordu.
Kış Uykusu
Nuri Bilge Ceylan tarafına baktığımızda ise ilk olarak Kış Uykusu (2014) filminde Shakespeare’in sözleri üzerinden bir gönderme yaptığı belirtiliyor.
Karakterin İngiliz yazardan alıntılayarak söylediği sözler şunlardı: “Vicdan güçlüleri korkutmak için düşünülmüş, korkakların kullandığı bir sözcükten başka bir şey değildir.”
Ahlat Ağacı
Demirkubuz’un Yeraltı filmindeki göndermesine Nuri Bilge Ceylan’ın asıl cevabı ise Ahlat Ağacı filminde olmuştu.
Genç yazar adayı rolünde olan Doğu Demirkol, bir yazarı canlandıran Serkan Keskin’e “Çalınacağını düşündüğüm için size romanımın konusunu söylemiyor değilim” diyor. Keskin’in hayat verdiği Süleyman karakteri de, “Niye öyle düşüneyim ya? Ne yazdığın değil tabii ki, nasıl yazdığın, o meseleye nasıl baktığındır önemli olan.” sözleriyle Nuri Bilge Ceylan’ın Zeki Demirkubuz’a söylemek istediklerini dile getiriyor adeta.
Sadece bu sözlerle de kalmıyor Ceylan’ın yaptığı gönderme. Aynı konuşmanın başka bir mekanda devam eden bölümünde Süleyman sözlerine sert bir şekilde devam ediyor:
“İçindekilerini ortaya dökmeni bekledim. İğnelerine dokundurmalarına efendice, sabırla cevap verdim. Edebiyatın merkeziymiş, taşrasıymış, kalemin kağıda değdiği yermiş, hiç ama hiç umurumda olmuyor. Sizin toy kafanızın anlayamadığı şey de bu. Hayatta sadece tek bir gerçek yok. Edebiyatmış başarıymış hepsi senin olsun. Tepe tepe kullan. Şu anda Nobel verseler almam. Bilmem anlatabildim mi?.”
İki başarılı yönetmenin eserlerinin bazı kesitlerinde birbirlerine yaptıkları bilinen göndermeler böyle. Bakalım çekecekleri yeni filmlerde de senaryonun içerisine birbirlerine söyleyecekleri sözleri ustalıkla yedirmeye devam edecekler mi?
İlginizi Çekebilir