Plansız yönetimin sonuçları
GÜNDEM1950 ile 1960 yılları arasında bir plan, program esasına dayanmaksızın yürütülen büyüme çalışmaları, 1960 yılında yapılan askeri darbe sonrasında, ekonominin bir plana bağlanması düşüncesi ile toplumun çeşitli kesimlerinin katkısıyla 1961 Anayasasına girmiş, sonrasında da 30 Eylül 1960 tarihi itibarıyla Başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştu.
1962 yılından sonra uygulanan kalkınma planları makro içerikli planlar niteliğinde olup kamu kesiminin ekonomik faaliyetlerinin doğrudan, özel kesimin ekonomik faaliyetlerinin ise dolaylı olarak planlanması esasına dayanmaktaydı.
Üretimden altyapıya, işsizlikten gelir dağılımına kadar pek çok ekonomik ve sosyal alanda planlı olarak yürütülen ekonomi, 2011 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatılması sonrasında eski işlevselliğini yitirdi ve bunun olumsuz sonuçları da bugünlere kadar taşındı.
Disipline edilmemiş, plansız, öngörüsüz, günübirlik ve akışına göre alınan kararlarla yönetilmenin ekonomik ve sosyal sonuçlarını bugün hep birlikte yaşıyoruz.
2021 yılında Muğla ve Antalya başta olmak üzere birden çok yerde aynı anda çıkan yangınlara zamanında ve etkili bir şekilde müdahale edilemedi. Binlerce hektar orman yandıktan sonra yeterli makine ve teçhizatımızın olmadığının farkına varıldı ve sonrasında çok sayıda yangın söndürme uçak ve helikopteri alındı.
Plansız ve liyakat gözetmeksizin gerçekleştirilen altyapı yatırımları, uygun zamanda, uygun yere ve doğru maliyete yapılmadığı için çöken yollar, zarara uğrayan devlet hazinesi.
Yine gerçekçi olmayan, yapısal sorunlara planlı çözümler getirmekten uzak ekonomik programlar sonucunda bir türlü tutturulamayan büyüme ve enflasyon başta olmak üzere ekonomik parametreler.
Ürününü değerini bulmadığı için yollara döken üreticiler, pahalı olduğu için o ürünü alamayan tüketiciler. Artan et fiyatlarını kontrol altına alabilmek için tek çözümümüz her seferinde et ithal etmek oluyor. Plansız üretimin bir sonucu olarak maalesef üretimi ve verimliliği artırmak yönünde bir adım atamıyoruz.
1950’li yıllarda başlayıp artarak bugünlere gelen köyden kente göç sonucunda ortaya çıkan çarpık ve depreme dayanıksız kentleşmenin çözümü konusunda bugün dahi bir bilimsel, akılcı planımız bulunmamakta.
Her seçim öncesinde toplumun farklı kesimlerinin taleplerine her zaman olduğu gibi yine bir plana dayanmaksızın, orta ve uzun vadeli sonuçlarını hesaplamadan karşılık vermeye çalışan yönetimler.
Birleşen, ayrılan, adı değiştirilen bakanlıklardaki değişimleri takip etmekte dahi zorlanıyoruz.
Bunlar sadece birer örnek olup hemen her alanda benzer sıkıntıları ülke olarak her gün yaşamaktayız. Yukarıda da ifade ettiğim gibi öngörüden yoksun, uzun vadeli planlara dayanmayan, günübirlik kararlarla yönetiliyor olmanın sonuçlarına maalesef hep birlikte yıllardır katlanıyoruz.
İlginizi Çekebilir