© Muhalif 2024

Suriye ile ilişkiler neden bozulmuştu ki şimdi normalleşsin?

Bir yirmi yıl geriye bakarak hatırlayalım. Beşar Esat 2000 yılında iktidara gelince Suriye ile ilişkilerimiz 2004 den itibaren normalleşmeye ve gergin geçen yıllar yerini işbirliğinin olumlu rüzgârına bırakmaya başlamıştı. Ticaret hacmi, hala düşüktü. Ama 2007 yılında imzalanan Serbest Ticaret alanı anlaşması ile iki ülke arasında ekonomik ilişkiler tarım sektörünü ve tarım ticaretini de içeren bir kapsama ulaşmıştı. Alt yapı, su, elektrifikasyon, karayolu, demiryolu ve iletişim gibi alanlarda işbirliği hevesi her iki ülkeye de gergin ilişkiler nedeniyle kaybedilen 1990 lı yılların acısını çıkarmayı vaat ediyordu.  En önemlisi, o tarihte başlayan dostluk sayesinde, Suriye’nin PKK terörüne desteği görünürde sıfırlanmaya yüz tutmuştu. Öyle ki, sınırdaki mayınlar bile birlikte temizlendi. İki ülke arasında vize zorunluluğu kaldırıldı. Böylece, Türkiye’nin en uzun sınırı çizilirken dikenli tellerle bölünmüş olan aileler, bayramları birlikte kutlamaya başladı. Nereden? Nereye gelmişti iki ülke! Suriye’nin “Bereketli Hilal” ve Hatay iddiaları geride kalmış, 1998 Seyhan Karakol anlaşması kurallarına uyum süreci rayına oturmuştu. Karşılıklı üst düzey ziyaret ve samimi yaklaşımlar da bir miktar bu gelişmelere zemin hazırlamıştı. Gazetelerde yer alan Esat ile Erdoğan, Esma Esat ile Emine Erdoğan’ın el ele kol kola fotoğrafları göz yaşartacak bir dostluğun işaretiydi. Ama daha o tarihte çok muhabbetin, tez ayrılık getireceğini düşünmek için her neden olduğunu düşünmüş aşırı samimiyetin akıbetini merak etmiştim. Bir başka merakım da neden o dostluk atmosferinde Türkiye ve Suriye arasında bir deniz yetki alanı ve münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalanmadığıydı. Bu deneyimsiz AKP dış politikasının affedilmez bir ihmali miydi? Yoksa bu aymazlıkta, “zaten Suriye toprakları bizim olacak” gibi mesnetsiz ve hayal ürünü bir amaç var mıydı?

Somut Adımların Tökezlediği Dönemeç

Hoş o sıralar AB ve ABD nin de Suriye’ye karşı tutumunda bir düzelme vardı. Bu sanki Orta Doğu için de iyi olacaktı. Amerikan üniversite orkestraları Şam’dan sonra İstanbul’da konserler veriyor, Suriye AB nin “Yeni Komşuluk Politikası” içinde seçkin yerini alıyordu. Öyle ki AB fonları ile Suriye limanlarının yenilenmesi faaliyetlerinin başlamasına ramak kalmıştı. Ama gelişmelere hâkim olan öngörüsüzlük ılımanlaşan iklimin devam edemeyeceğinin işaretiydi. Çünkü ne AB, ne de ABD 2007-2010 arasında Rusya’dan rol çalabilecek durumda değildi. Hele Türkiye nasıl oldu da Boğazlardan sivil ve askeri Rus gemilerinin artarak geçmesine gözlerini yumdu bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki o da Türkiye’nin, Orta Doğu barış sürecinde arabuluculuk rolü üstlenerek Suriye’nin güvenini kazanmasıydı.  Ama işte bir taraftan ifrat ve tefriti karıştırıp işi ”Yeni Osmanlıcılık” a saptıran AKP yönetimi, diğer yandan Suriye’ye sirayet eden Arap Baharı, Suriye ile normalleşmeye ancak 6-7 yıl nefes aldırabildi. 2012 yılından itibaren Türkiye birdenbire Kahire’de yapılan zirvede bir temas grubu olarak şekillenen “Suriye’nin Dostları”nın (Friends of Syria-FOS)  has dostu haline gelip “kardeşim” Esat’a sırt çevirdi. FOS başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde gizli toplantılar düzenleyerek, Esat’ın kuyusunu kazmaya başladı. O tarihte nedeni pek anlaşılmamakla birlikte ABD nin desteği ile geliştiği düşünülebilecek bu kucak açmanın sonunda gerçekten fos çıkacağı ve kabağın en fazla Türkiye’nin başında patlayacağı belliydi.

Türkiye ABD den Suriye ile ilgili ne sözler almıştı? Bu sözlerin ne kadarı Katar doğal gaz borularının Suriye topraklarından geçirilmesi ile ilgiliydi? Bunları bir gün belki öğreniriz. Tuttularsa arşiv unutmaz veya birileri günah çıkarmak için mutlaka konuşur.  Ama Türkiye rüzgârın yön değiştirdiğini fark edemeyecek kadar “bölgesel güç” olarak eski Osmanlı topraklarına yeniden girmek hayalinin esiri olmuştu. Oysa 2013 yılından sonra İsrail ve Mısır’da zengin doğal gaz rezervlerinin bulunması, kaya gazı projelerinin gelişmesi dolayısı ile ABD nin Körfez(Katar) gazını Suriye’den geçirme planı akamete uğradı. Dengeler yeniden değişmeye başlamıştı. Ama ilkesizliği esnek politika olarak sunan AKP, bu defa değişime ayamadı veya uyamadı.

İlkesiz Dış Politika Kuralsız Trafik Gibi

AKP iktidarı yanlış bir kavşakta U dönüşü yapmış, Esat’a sırt çevirerek geri dönmesi zor bir yol kazasının içine ülkeyi sokmuştu. Nedense dünya Suriye ile ilgili tavrını yeniden gözden geçirirken geri dönüş yapmadı. Kişiselleşmiş dış politika yanlış bir şeritte ilerlemeye devam ederek jeostratejik, ekonomik, tarihi ve geleceği ipotek altına sokuldu. Daha da önemlisi, ülkenin iç güvenliği mülteci ve göçmenlerle,  dış güvenliği de sınır ötesindeki askeri varlıkla duvarlara toslatıldı. Pro aktif dış politika kisvesindeki istilacı heves, Türkiye’ye dünyada ve bölgede itibar kaybettirdi. Ekonomik çöküşün temelleri Suriye’nin işgali ile atıldı. Üç günde Kuzey Suriye’ye giren Türk askerinin bir kişinin dudaklarının arasından çıkacak sözden başka bir çıkış planı olmadığı için 2015 den beri Suriye’nin kuzeyi, özellikle en batıdaki Afrin bilfiil Türkiye’nin işgali altında. Zaman zaman bir basiret gösterilip, bir ufak askeri başarıyı bahane ederek zafer ilan edilip, Cerablus’tan, El Bab’dan çıkılmasını umduksa da umduğumuzu bulamadık. AB ve ABD nin Esat tavrı değişirken bu defa Türkiye bırakınız yeni bir U dönüşünü bir L dönüşü bile yapamadı. Daha doğrusu yapmak istemedi. Şimdi daha iyi anlaşıldığı üzere ülke çıkarından çok iktidar sahiplerinin kendi öz çıkarları uğruna Türk askerini artık Eset diye aşağılanan “kardeşim Esat” karşı Suriye’ye göndermesi Cumhuriyet tarihinin en büyük trafik kazası oldu. Galiba orduyu sınır ötesinde tutmak siyasi iktidarın korkusuna merhem oldu, işine geldi. Bu arada Afrin’de mültezim gibi hareket eden Türk resmi ve özel varlığı yerel halkı bunaltıp, daha fazla Suriyelinin Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden kaçak yollarla başla yerlere gitmesine neden oldu. Etki alanının Afrin’le sınırlı kaldığı sanılmasın. Kuzey Suriye’nin Kobane ve El-Cezire gibi petrol ve doğal gaz alanlarına nüfus eden “Türk girişimciler” uluslararası toplantılarda kartlarını gururla vererek, “Deyr-el Zor’a yolunuz düşerse bekleriz hocam.” diyecek kadar fütursuz hale gelmişti.  Hani benim yolum nasıl düşer oralara ayrı bir soru. Ama Amerikan üslerinin burnunun dibinde bunların ne işi var? Kimin eli kimin cebinde? Diye soru sormaktan insan kendini alamaz hale gelmişti.   Şimdi durum böyleyken aynı ilkesizlikle Suriye ile nasıl bir normalleşme düşünüldüğü belli değil. Neden şimdi? O da pek belli değil. Uzayan Gazze savaşı dense de buna inanmak zor. Lübnan’a sıçrayacak savaş ihtimali ve Suriye’yi yeni çatışmadan uzak tutma meşgalesi hiç olmaz. İran’daki değişimin ne getireceği zaten henüz belli değil ve biraz da ABD deki yönetim değişikliğine bağlı.

Neden Şimdi? ve Nasıl?

Hakikaten Suriye ile ilişkiler neden anormalleşmişti ki şimdi normalleşsin? Normal zamanlarda yaşamıyoruz ki normalleşme olsun. Türkiye’nin ekonomik riskleri artık tamamen fiili bir çöküntüye dönüştü.  Ülke nüfusunun %38 ini aşkın kısmı yoksulluk sınırı altında yaşar, kaldırılamayacak bir mülteci ve göçmen yükü ülkenin geleceğini tehdit eder hale geldi. Bundan mı? Yani zayıflayan Türkiye’mi normalleşme istiyor? O zaman eli şimdi çok zayıf. Artık Esat’a tepeden, Suriye’ye ise müstemleke gözü ile bakamazsınız. Kuzey Suriye’de hala her yaş ve rütbeden nice civan yitiriyoruz. Şehit kaldırma, kan ve gözyaşı işba noktasına mı geldi? Ben anaların, bacıların isyanını duymadım da onun için soruyorum. Kabul edilen ve tam sayısı belli olmayan mülteci, bakanlar kurulu önerisi ve meclis onayından geçmeden vatandaşlık verilen Suriyeli ile istenen nüfus ikamesi gerçekleşti ve iktidar partisi için oy deposu garantilendi mi? Yoksa ilahlar Suriye ile normalleşmemizi mi istedi? İsteyen taraf Rusya mı? AB mi? ABD mi? Hangi koşullarda? Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki fiili işgali sona ermeden bir normalleşmeyi yeniden Esat olan Eset şimdi neden kabul etsin? Türkiye’den bir savaş tazminatı talebi olur mu? Ama benim için en önemli gelişmelerden biri sınır taşlarının Hatay’da yeniden yerine konulup konulmaması olacak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER