© Muhalif 2024

Terbiyesiz diyen Öğretmen Hanım ve Polis Hanımı öldüren sabıkalı

Arkadaşım “Öyle bir olay yaşadım ki…” diye söze girdi.

- Hayırdır?

- Aranıyormuşum.

- ...

- Ya gülme.

Nasıl gülmem? İlkokul öğretmeni arkadaşımın aranıyor olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Devam etti:

- İstiklal’in ortasında altı polis etrafımı çevirdi. Yanımda da öğrencim… Haklısın, böyle anlatınca komik duruyor… Ben ortada ve benden daha minik biri yanımda. Altı iri yarı polis etrafımızı çevirmiş. Ve ben adamlardan kimlik istiyorum. Şaka programı diye düşünüyorum. Suçumu bilsen…

Babası yaşamayan Galatasaray taraftarı öğrencisine, Galatasaray şampiyon olursa, ve beyefendi olursa, onu İstiklal’e götürme sözü vermiş. Karınlarını doyurup, Cumhuriyet Müzesini gezdikten sonra İstiklalde yürürlerken enselenmişler.

Suçu ‘hakaret’ ve ‘tehdit’miş. Arkadaşım, kıvırcık kabarık saçlarını da eklesek omuzuma ancak ulaşan, ufak tefek birisi. Haklı olarak merak edip sordum:

-Hakaret tamam da… Tehditi nasıl yaptın?

***

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu paylaşımları nedeniyle zaman zaman dikkat çeken biri.

Mesela; “Toplumsal Cinsiyet eşitliği süreci erkek çocuklarla kız çocukların cinsiyetlerinin değişmesi sürecidir” demişti.

“Camide fahişe olur mu?” diyen de yine bu Ebubekir Hocaydı. Kastettiği, Ayasofya mozaiklerindeki İmparatoriçe Zoe’nin tasviriydi.

“Üniversiteler neredeyse fuhuş evleri!” diyen yine bu Hocaydı.

İşte bu Ebubekir Hoca, “Lezbiyenliğe bulaşmış bu kupayı reddediyorum.” demiş.

Bir arkadaşının, kendi hesabında paylaştığı bu haberin altına, öğretmen arkadaşım:

“Terbiyesiz, gurur duyulması gereken cinsiyet değil, başarıdır. Densiz.” diye yazmış.

İşte aranmasına vesile “tehdit” ve” hakaret” buymuş. Ebubekir Hoca, avukatları aracılığıyla savcılığa şikâyet etmiş.

***

-Terbiyesiz ve densiz... Ağır hakaret ve tehdit içeriyormuş. Cumhuriyet Savcılığı’na götürdüler. Polislerle karakol, başka karakol, hastane. Sonra çağlayan… şimdi uzlaşma için arayacaklarmış 10 bin 20 bin... Ne koparırlarsa.

Hukukçu değilim. “Terbiyesiz” ve “densiz” hakaret mi bilmiyordum.

Baktım internetten, değilmiş. Vatandaşa, kamu görevlisine, cumhurbaşkanına veya alenen kullanılmasına bir ceza yokmuş. “Terbiyesiz” ve “densiz” olduğu söylenen Ebubekir Hoca, şikayetçi olan avukat, şikâyeti kabul eden savcı… bilmiyorsa, internete bakıp öğrenebilirmiş.

Tabii maksat, tedirginlik yaratıp 10 bin, 20 bin lira karşılığı uzlaşmak değilse.

Düşünsenize, bin kişiden şikayetçi olup, yüzde onuyla uzlaşırsanız 1 milyon, 2 milyon lira eder. İyi para. Hem de yasal.

***

- 6 iri yarı polis çevremi sarıyor: Aranıyorsunuz! Evim, okulum belli. Niye İstiklal de arıyorsunuz da tebliğ göndermiyorsunuz. Tebligat yok, e- devlet’te yok. Her hafta karakola gidip ‘aranıyor muyum?’ diye mi soracağım. Bu nasıl iş?

- Yanındaki öğrencin ne oldu?

- Öğrencime polis diyor ki: Seni korumak için buradayız... Dedim ki: yanlış! Ben öğretmeniyim. Komşusu değil. Annesi gelsin... Gelemez. Babası gelsin... Ölüler gelemez. Dayısı gelsin, çocuğu burada bırakın… Ne münasebet, bırakmam çocuğumu. Elimle dayısına veririm. Emanet o.

- Gidelim, diyor polis… Diyorum bekleyin çocuğumu dayısına vereceğim.

- 2 tane hırsızı kelepçelemişler. Polis otosuna koymuşlar. Buyurun diyor bana. Bunlarla mı bineceğim...Özür dileriz hocam, araba yok. Karakolda ifade vereyim… Yok, direk savcılığa verilmiş.

- Öğrencin ne oldu?

- Savcılığa gitmeden dayısı geldi ona verdim. Dayısını sorguluyorlar. Dedim yahu niye her şeyi zorlaştırıyorsunuz. Bu çocuklara sizi övgüyle anlattım... Şu an bir çuval inciri berbat etmek üzeresiniz.

***

Ben olsam bir öğretmene sataşmazdım. Hele de bir ilkokul öğretmenine. Meslekte biraz deneyimliyse, öğrencilerinden doktor olan oluyor, mühendis olan oluyor, iş adamı olan oluyor, avukat olan oluyor. Ve ilk öğretmenlerin, gönüllerdeki yeri başka oluyor.

Öğrencisi gelmiş, avukat. Dosyaya bakıp: “Öğretmenim ama terbiyesiz demişsiniz, bir de densiz. Hiç değişmemişsiniz. Hala zarif ve kibarsınız.” demiş.

Hala zarif ve kibar olan öğretmen belli ki kendi gibi zarif ve kibar öğrenciler yetiştirmiş.

“Niye bu kadarla yetindiniz?” ifadesi daha zarif anlatılamazdı.

***

- Kimlik mi sordular, nasıl enselendin?

- Yüz tanımadan.

Yüz tanıma teknolojisi belli ki “terbiyesiz” ve “densiz” demek suretiyle “ağır tehdit ve hakaret sucu” işleyenlere ayarlı.

***

Yunus Emre Geçti, polis memuru Şeyda Yılmaz'ı, başından vurarak öldürdü. Oğlunu defalarca şikâyet ettiğini, gözaltına alındığı gece de yine kendisinin ihbar ettiğini anlatan annesi "26 suçtan benim çocuğumun kaydı varsa niye devlet bunu almadı? Niye devlet bunu götürmedi? Niye düne kadar elini kolunu salladı.” dedi.

Sordum arkadaşıma; “Annen de defalarca karakola giderek ‘Kızım ağır tehdit ve hakarete meyilli’ diye seni hiç ihbar etti mi?”

Kibarlık ve zarafetini korudu. Suratıma dik dik bakmakla yetindi.

***

İstanbul 'da İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'i yarım saat arayla vahşice öldürülmesinden sonra Özgür Özel, katilin 5 kez akıl hastalığı nedeniyle hastaneye yattığı halde sokaklarda dolaşabildiğine dikkat çekerek, "Yetkililer açıklama yapmak zorundadır" dedi.

“Terbiyesiz” ve “densiz” demek suretiyle “ağır tehdit ve hakaret” eden Öğretmen Hanım, sokaklarda dolaşabildi mi? İstiklal Caddesinde yakalanıp karakola götürmediler mi? Yetkililer hangi birine yetişsin?

***

Büyükçekmece'de polise ateş açtıktan sonra intihar eden şüphelinin çeşitli suçlardan 18 aranması olduğu tespit edildi. Demek ki bu şüpheli, Beyoğlu’ndan hiç geçmemiş. Yüz tanıma teknolojisine yakalanmamış.

Ama yolda yürüyen kadına cinsel saldırıda bulunan iki kişinin Beyoğlu’ndan geçmediklerini söyleyemeyiz. Çünkü olay yeri, Beyoğlu. Şüpheliler daha önce "cinsel saldırı", "kasten yaralama", "mukavemet", "gasp" ve "otomobilden hırsızlık" gibi suçlara karışmışlar.

***

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun son yorumu, yine şaşırtmadı.

“Eğer bu kızcağız (İkbal Uzuner) İslam hassasiyeti ile yetiştirilmiş olsaydı kendisine namahrem olan bu katille hiç tanışmayacaktı bile ve şu an hayattaydı.”

Zarif ve kibar biri olsaydım, altına: "Terbiyesiz! Narin, Kur’an kursundan dönüyordu, densiz." yazardım. Ayrıca “Annesi, babası, amcası… bütün köy, İslam hassasiyeti ile yetiştirilmişti.” diye eklerdim.

Ben, arkadaşım kadar zarif ve kibar olamadığımdan, tepkimi dizginledim.

Yoksa 10 bin 20 bin lira… uzlaşma pazarlığı da kurtarmazdı beni.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER