© Muhalif 2024

Türkiye’nin bir beş yıl daha kaybetme lüksü yok!

Muzaffer Ayhan Kara'nın 'Türkiye’nin bir beş yıl daha kaybetme lüksü yok' başlıklı yazı...

Peşinen not edeyim; muhalefetin ve özellikle şimdiden cumhurbaşkanı adayını konuşması doğru mu? Değil…

Fakat içinde bulunduğumuz koşullar konuşmaya zorluyor. O yüzdendir ki CHP Genel Başkanı Özel de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu da,  Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş da konuşuyor. Televizyon kanallarında da her gün CHP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ya da kimin olması gerektiği vb. konuşuluyor… 

Fransızların çok tuttuğum ve zaman zaman kullandığım bir atasözü der ki, “Biz kediye kedi deriz”. Bendeniz de bu yazıda kediye “kedi” diyeceğim. Manzara-i umumiye nicedir, o gözle bakacağım. Hiç öyle lafı eğip bükmeyeceğim. Tek kaygım Türkiye’nin esenliği ve bir an önce fabrika ayarlarına dönmesi, bunun için de rasyonalite… 

‘AHMAK’ DAVASI: MAKSAT ERDOĞAN’IN EN ÇEKİNDİĞİ İSMİ TASFİYE

Filmi başa alalım… 2022 sonlarında İmamoğlu’nun hüküm giydiği ‘ahmak’ davasının duruşmasının olduğu gün CHP’nin o zamanki genel başkanı Kılıçdaroğlu adeta olmazsa olmazmış gibi tuttu Almanya’ya gitti! İktidar, 2023’te en çok çekindiği İmamoğlu’nu yargıyı araçsallaştırarak tasfiye etmek niyetindeydi. Kılıçdaroğlu da muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini dayatmayı kafasına koymuştu! Kendi partisinin bile tam olarak arkasında durmadığı kokusunu alan araçsallaşmış yargı, çok kolay bir şekilde İmamoğlu’nun tabiriyle “iki kere ikiyi beş yaptı”! Türk yargı tarihinde hakaret suçlarında görülmemiş bir cezaya hükmedildi! Üst sınırı 2 yıl olan maddeden çuvalın ağzı açık kalsa da mızrak içeri sokuldu! 2 yıl 7 ay küsur!.. 

Şimdi ceza İstinaf’ta… Burada onaylanırsa ve sonrasında Yargıtay da onaylarsa İmamoğlu ceza süresi kadar bir zaman geçtikten sonra memnu haklarının iadesini isteyebilecek. Yani, ceza kesinleştikten sonra ceza süresini ikiye katlayan bir siyasi yasak süresi söz konusu. İmamoğlu bu durumda seçim zamanında da erken de olsa aday olamayacağı gibi CHP Genel Başkanı vb de seçilemeyecek, üstelik İBB Başkanlığı da düşecek. 

Geride bıraktığımız eylül ayında kulislerde bir hareketlenme oldu İstinaf’ın İmamoğlu’nun cezasını onaylamak üzere olduğu yolunda. Hatta CHP Genel Başkanı Özel’in, New York’tan dönüş biletini birkaç güne yaydığını duyduk bu nedenle. İmamoğlu’nun güvendiği iki hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer ve Doç. Dr. Tolga Şirin de Anayasa Mahkemesi’ne bir mütalaa sundu bu süreçte. Hatta geçen gün Çorum’da bir yerel mahkemenin yargıcı onların mütalaasını dayanak göstererek ilgili maddenin iptali için başvuruda bulundu. O madde iptal olursa İmamoğlu’na yönelik ‘ahmak’ davası otomatik olarak düşecek. Bu arada, zaten havada bir dava… ‘Ahmak’ sözünün muhatabı eski İçişleri Bakanı Soylu, fakat bazı telkinlerle anlaşılıyor ki mahkeme bu sözü üzerine alınıyor! Çok nem kapan bir mahkeme olsa gerek! Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mahkemeye neden ahmak desin? Açıkça söylüyor üstelik Soylu’ya yönelik olduğunun sarf ettiği sözcüğün. Soylu’ya söylediği varsayılarak yargılansa üst limitten ceza alsa bile 2 yıl…. Ayrıca ya ertelenecek bu ceza ya da para cezasına çevrilecek. Bu yollara gidilmese bile siyasi yasak söz konusu olmayacak. Kısacası yargının araçsallaşmasının en bariz örnek olayı ile karşı karşıyayız. Erdoğan, İmamoğlu ile yarışmak istemiyor, rakibini tasfiye etmek üzerine bir oyun planı var kafasında. 

MANSUR YAVAŞ’IN DEDİĞİ…

İşte bu noktada muhalefetin ve tabii ki lokomotif CHP’nin tavrı çok önemli. CHP, çok hassas bir zeminde şimdi. Bu arada, tam da bu hassas zeminde geçen pazar akşamı Beypazarı’nda konuşan Mansur Yavaş açıkça diyor ki, “Eğer partim aday gösterirse aday olurum ve kazanırım…” Bu cümleyi televizyonlar anında ‘satın alıyor’ ve yorumlamaya başlıyor…. Oysa Yavaş’ın dediği açık, şartlı kiple konuşuyor, “…eğer partim aday gösterirse”… Çok açık; birincisi, partisini işaret ediyor ve ikincisi, parti kararına saygı da var örtülü olarak sözlerinde. Fakat derdi memleket ve memleketin AK Parti’den kurtulması olmayan reklam kutularının ezici çoğunluğu reyting derdinde olduğu için Yavaş’ın sözlerini anlamak istediği gibi anlıyor… 

Nitekim, ertesi gün -yani ben yukarıdaki satırları kaleme aldıktan sonra- CHP Genel Başkanı Özel de soru üzerine bendenizle benzer bir yaklaşımla yanıt verdi. Şöyle dedi Özel: 

"Mansur Bey'in cümlesini ikiye ayırıyorum bir tanesi 'Mutlaka kazanacağız', diğeri 'Partim aday gösterirse.' Bu parti disiplinini vurgulaması açısından önemli bir cümle. Çünkü 'Bir de CHP'de birden fazla aday olur mu?' tartışmalarının önünü kesen mevzu. Partinin kararına saygılı olacak olması kendisinden beklenen bir yaklaşımdır. 'Mutlaka kazanacağız' derken bahsettiği parti de CHP'dir. Bence son derece kuvvetli bir cümle. Bunun dışında CHP artık aday tartışmalarını bir tarafa bırakıyor. Kazanma konusunda mutabakatımız var. Parti adayını belirleyecek, onun dışında bir aday söz konusu değil. O adayın etrafında tüm parti kenetlenecek ve seçimi kazanacağız."

 

Mansur Yavaş’ı yakından tanımıyorum, iki toplantı öncesinde ve toplantı arasında birlikte olduk sadece. Ancak çok yakından izlediğim bir siyasi figür. Yavaş, sorumlu, disiplinli ve vicdanlı birisi. CHP şemsiyesi altında da şimdiye kadar uyumlu hareket etti. Bundan sonra da farklı bir duruş sergileyeceğini hiç sanmıyorum. Yavaş’ın bir “sen-ben” kavgasına gireceğini sanmıyorum. 

 

İMAMOĞLU’NUN HAKKI YENDİ, TÜRKİYE 5 YIL KAYBETTİ

 

CHP, kendi içinde tartışıyor. İmamoğlu da kuşkusuz geçen defaki basiretsizlikten de öte şark kurnazlığını bir daha yaşamak istemiyor. İstanbul’u üç defa Erdoğan’a karşı kazanan bir siyasi figür olarak üzerinde demoklesin kılıcı gibi duran ‘ahmak’ davası olmasa da doğal cumhurbaşkanı adayı. Bu bağlamda Özel de her ne kadar “iki forvetimiz var” dese de İstinaf’tan çıkacak olası bir zorlama onama kararı karşısında forvetin adını koyabilir, koymak durumunda kalabilir. Hatta belki de bu karar İstinaf kararı öncesinde de verilebilir. Buradaki çıkış noktası şu olabilir: Araçsallaştırılan yargı, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirleyemez! 

 

Şunu da belirteyim, bazı yorumları da şaşırarak izliyorum. Neymiş, Yavaş, Ankara’da daha yüksek oyla seçilmiş… Yavaş’ı yüksek oyla seçildiği için önemsiyorum ve kutladım tabii… Ancak AK Parti onun karşısına gazı kaçık, devri geçmiş birisini çıkardı. Bunu unutmayalım. İstanbul’da ise İmamoğlu kendisinden çok daha genç bir bakanla yarıştı ve aslında İmamoğlu Erdoğan’a karşı yarıştı. Erdoğan ağırlığı İstanbul’a verdi, en çok istediği İstanbul’du. İstanbul, Türkiye’nin beşte biri, ortalaması… 

 

Kısacası, ‘ahmak’ davası olmasa şöyle derdim adaylık tartışmalarına ilişkin: Doğal cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’dur. Ancak, günü geldiğinde, seçim sath-ı mailine girildiğinde bakalım göstergeler kimi işaret edecek? 

 

Ne var ki, malum dava demoklesin kılıcı gibi tepesinde dururken geçen defa bizzat kendi genel başkanının hakkını yediği (aslında Türkiye’nin hakkını yedi) İmamoğlu’nun hakkını teslim etmek gerekiyor. İstinaf’tan önce veya sonra… CHP bu tavrı alırsa ve Yavaş da herkes gibi partinin kararına saygılı olursa Yargıtay’a gidecek ‘ahmak’ davasının onanacağına ve cezanın kesinleşeceğine asla inanmam. Bunu ne Türkiye ne de Dünya kamuoyuna izah edemez iktidar. İmamoğlu’nun önünün kesilmesi, Türkiye’deki yarı-otoriter hibrit demokrasinin daha da geriye yuvarlanması olarak yorumlanacaktır iç ve dış kamuoyunda. Bu da iktidarın inandırıcılığını iyice kaybetmesi ve erozyonunun artması demektir. 

 

CHP TÜRKİYE’DE DEĞİŞİMİ SAĞLAYIP PARLAMENTER SİSTEME GEÇECEKSE…

 

Öte yandan başka bir mesele daha var… İmamoğlu’nun veya Yavaş’ın (şimdilik İmamoğlu’nun diyelim yazının akışına göre) cumhurbaşkanı adayı olup kazanması yetmiyor. Eşzamanlı olarak yapılan genel milletvekili seçiminde de muhalefetin TBMM’deki çoğunluğu sağlaması, hatta anayasa değişikliği yaparak memleketi fabrika ayarlarına döndürecek ilk adımlardan sonra parlamenter sisteme geçecek nitelikli çoğunluğu sağlaması gerekiyor. 400’ü bulacaksınki değişikliği yapabilesin, 360’ı bulabileceksinki değişikliği referanduma götürebilesin. İşte CHP’nin Türkiye İttifakı ancak ve ancak İmamoğlu, Yavaş ve partideki bütün figürler kafa kafaya vererek dayanışmayı zirveye çıkarırlarsa 400’ü zorlarl ve bulabilir de. Zaten çöküşte olan AK Parti o yürüyüşü durduramaz. Kimin cumhurbaşkanı, kimin cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olacağı, kimin bakan, kimin milletvekili olacağı teferruattır. Önemli olan AK Parti’yi sandıkta güçlü bir şekilde devirecek diziliştir. 

 

Şöyle noktalayalım: Geçen defa Kılıçdaroğlu’nun kendisini dayatmasıyla kaçan fırsatın bu defa da CHP’li figürlerin kafa kafaya verememesi yüzünden kaçırılma olasılığını düşünmek bile istemem doğrusu. Bu bağlamda herkes aklını başına almalı. Bu süreci soğukkanlı bir şekilde yönetmek ustalık istiyor. CHP’deki değişimin önünü açan İmamoğlu-Özel ittifakı Yavaş’ı da bu ittifak içinde tutabilecek bir yaklaşımı benimsemeli ve hayata geçirmenin yolunu bulabilmelidir. Türkiye’nin değişimi için aranan kan budur. Türkiye’nin ayağa kalkması için, üretim ekonomisi için, refah için, adil ve hakça bölüşüm için, barınma sorununun çözülmesi için, sağlık ve eğitimdeki sefaletin son bulması için, uluslararası saygınlık için ve daha pek çok şey için bir beş yıl daha kaybetme lüksü var mı, yok mu? Özel’in, İmamoğlu’nun, Yavaş’ın, önceki genel başkanların ve CHP’deki etkili bütün siyasi figürlerin meseleye bu açıdan bakması şart. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER