Rusya’nın Ukrayna savaşının artık 24. Günündeyiz. Bu kadar kısa bir süre içerisinde uluslararası politikada birçok konuda büyük değişimler meydana geldi. Mültecilere karşı gösterilen tutumdan, enerji ticaretine, tarafsız ülkelerin yaptığı silah yardımlardan arabulucu aktörlerin etkinliğine kadar farklı konularda değişim görüldü.
2019 senesinde Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, görev başına geldiğinde komisyonla ilgili olarak çok taraflılığın sürdürücüsü ve dış politikada daha etkili olan "jeopolitik" bir komisyon olacağını ifade etmişti. Ukrayna Rusya savaşı komisyona adeta bu söylemleri kanıtlama şansı tanıdı.
Mülteci politikası
AB Komisyonu'nda iç işlerinden sorumlu üye olan Ylva Johansson, AB’nin 2015’te yaşanan mülteci "krizinde" etkili rol oynamadığını, ancak bu sefer Ukrayna vatandaşları için doğru olanın yapıldığını belirtti. AB, 2001 beri ilk defa "Geçici Koruma Yönergesini" devreye soktu. Kararın Türkiye’nin 2014'ten beri Suriyeliler için uyguladığı Geçici Koruma Yönergesini benzerliği bulunuyor. Ancak bu yönergenin sınırlarının daha belirgin şekilde çizilmiş olduğu görülüyor. Şöyle ki, mültecilerin 24 Şubat’tan sonra ülkeden çıkmaları ve bittiğinde otomatik olarak uzatılabilecek bir yıllık koruma almaları kesin gibi.
AB tarafından alınan karara karşın Danimarka sığınma başvurusu yapmayan kişileri sınırından geçirmiyor. Kendilerini "geçiş ülkesi" olarak adlandırmıyorlar. Danimarka gazetesi Politiken, Danimarka’nın Maastricht Anlaşması’nda saklı tutulan hakları nedeniyle Geçici Koruma Yönetmeliği'ne tâbi olmadığını; fakat cuma günü konuyla ilgili özel bir yasanın hayata geçirileceğinin altını çiziyor.
Rusya’ya karşı sert politika
Ukrayna’ının işgalinden bugüne dek Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar, AB’nin aldığı en istikrarlı yaptırım kararları olarak gösteriliyor. Geçmiş dönemlerde Gürcistan, Moldova, Çeçen savaşı gibi Kafkaslar’da gerçekleşen “donmuş çatışmalar”, AB’nin etkinlik gösteremediği sadece sembolik çerçevede askıya aldığı askeri olaylar olarak değerlendirilmişti. Son 1 aylık sürece baktığımızda bugün geldiğimiz nokta ise adeta bir soğuk savaş havası estiriyor.
Avrupa’da enerji reformu
Avrupa’nın en büyük sağlayıcısı Rusya’ydı. AB bu bağımlılığı azaltmaak amacıyla 8 Mart’ta Enerji Planı yayınladı. Plan doğrultusunda tüm AB üyeleri 1 Ekim tarihine kadar %90 oranında dolduracak, 2030'dan önce sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve diğer doğal enerji kaynakları ile enerji arzı ile çeşitlendirilmiş hale getirilecek. 9 Mart’ta ise AB Rusya ve Belarus’un bazı bankalarına SWIFT kısıtlaması getirdi. toplam 862 birey ve 53 kurumu yaptırım listesine aldı.
Ukrayna’nın yanında yer almak
Bu savaşta özellikle Almanya’nın takındığı tutum tarihi bir öneme sahip. Olaf Scholz yönetimi, işgal başladıktan yalnızca iki gün sonra 1000 tanksavar silahı ve 500 Stinger füzesi göndereceğini duyurdu. Hatta bu yardımlara ek olarak Sovyetler Birliği yapımı Strela füzelerini göndereceğini de açıklamıştı. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden bu güne dek Sovyetler Birliği yapımı silahları savaşan bölgelere gönderme kararı almayan Berlin için alınan bu karar tarihi bir dönüm noktası olmuştu. Ayrıca, Yeşiller ile koalisyon ortağı olan Scholz hükümeti, ülkenin savunma bütçesini yükseltti ve NATO’nun kriterini karşılayacak şekilde GSYİH’in %2’sini karşılayacak şekilde güncelledi.
Bu savaş sürecinde Avrupa’nın tarafsızlığıyla bilinen ülkeleri bile sessizliklerini bozdular. İsveç, İrlanda, Avusturya, Finlandiya gibi ülkeler açık şekilde Ukrayna'nın tarafında kendilerini konumlandırdılar. İsveç, Ukrayna’ya hafif silah ve tanksavar gönderirken hava sahasını Rusya’ya kapatma kararı aldı.
Amerika'dan yaptırımlar
Okyanus ötesinde ABD’de Joe Biden ve yönetimi, 9 Mart’ta Rusya’dan gaz, petrol ve enerji ithalatını yasaklama kararı aldı. Biden iki gün sonrasında da G7 liderleriyle bir araya geldi ve aynı tutumu sürdürdü. Rusya ve ABD arasında süre gelen kalıcı normal ilişkilerin de zorlaştırılacağını açıkladı. Biden’ın bu açıklamaları sonrasında ABD’nin petrol konusunda Venezuela ile yakınlaştığı dillendirildi. Böylelikle Atlantik’in iki yakası da ortak düşman Rusya’ya karşı birleşiyor durumuna geldi.