İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7552 %0.02
37,3222 %-0.55
103.039,18 %3.478
3.171,51 0,66
Ara
Muhalif. ARAŞTIRMA Müslüman ülkelerdeki otoriterlik eğilimi nereden kaynaklanıyor?

Müslüman ülkelerdeki otoriterlik eğilimi nereden kaynaklanıyor?

Afganistan'da yönetimi ele geçiren Taliban'ın, "İslam Emirliği" kuracağını açıklamasının ardından şeriat ile yönetim tartışmaları yeniden gündeme geldi. Örgüt her ne kadar ılımlı mesajlar verse de Afganistan'da otoriter ve baskıcı bir idarenin uygulamaya konması kaçınılmaz görünüyor.

Okunma Süresi: 4 dk

Demokrasi Endeksi'nde yer alan 167 ülke arasında Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı ülkelerin tamamına yakını listenin altlarında yer alıyor. Listede 110. sırada bulunan Türkiye'nin yanı sıra, Pakistan, Ürdün, Irak, Cezayir gibi ülkeler ''hibrid rejim'' olarak tanımlanırken; İran, Suudi Arabistan ve Mısır 'otoriter' kategorisinde kendine yer bulunuyor.

Diğer yandan Gallup'un 2006'da Mısır, Fas, Pakistan ve Endonezya'da yaptığı bir araştırma Müslümanların üçte ikisinin "tüm İslam ülkelerini birleştirecek bir hilafet" sistemini desteklediğini gösteriyor.

Peki, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerdeki bu otoriterlik eğilimi ve hilafet gündemi nereden kaynaklanıyor?

Sorunun cevabını almak için, son kitabını tam olarak bu konu üzerine yazan Amerika Birleşik Devletleri San Diego Üniversitesi'nden siyaset bilimi profesörü Ahmet Kuru ile görüştük.

''Geri kalmışlığın nedeni İslam değil''
"İslam, otoriterlik ve geri kalmışlık: Küresel ve tarihi bir karşılaştırma" adlı kitabın yazarı profesör Kuru'ya göre "Müslümanlar neden geri kaldı?" sorusunun cevabı "İslam dini" değil. Kuru, "eğer öyle olsaydı, 8-12. yüzyıllar arasındaki gelişme de olmazdı" diyor.

Kuru ayrıca, Müslümanların Moğol istilası, Haçlı seferleri ya da Batı sömürgeciliğinden dolayı geri kaldığına dair yaklaşımı da reddediyor: "Müslümanlar Moğol istilasından sonra üç büyük imparatorluk kurdu, ancak 8-12 yüzyıllar arasındaki entelektüel üstünlüğü hiçbir zaman tekrar yakalayamadı" diyen Kuru, ''İslam coğrafyası'ndaki sorunların sömürgecilik döneminden çok önce ortaya çıktığına işaret ediyor. Kuru, sömürgeciliğin bu ''geri kalmışlığın'' bir nedeni değil, sonucu olduğunu savunuyor.

''Sorunun nedeni devlet-ulema ittifakı''
Kuru'ya göre sorunun kaynağında ulema-devlet ittifakı ile özgür düşüncenin ortadan kalkması var.

"Din ve devleti temsil ettikleri iddiasındaki ulema ve devlet adamları tüm alanları kontrol etmeye çalışarak yaratıcı bir entelektüel sınıf ve üretken bir burjuva sınıfının doğmasına izin vermiyorlar" diyen Kuru, sorunun kökenlerini Selçuklular dönemine kadar götürüyor:

"8-12. yüzyıllar arası İslam âlimleri devlet memuru olmayı genel olarak reddetmiş, dini ve fikri çoğulculuk önemli filozofların yetişmesini sağlamış ve tüccar sınıfı hem İslam âlimlerine hem de filozoflara maddi destek sağlamıştı. Ancak 11. yüzyıla gelindiğinde, iktisadi ve dini bir kırılma yaşandı. Selçuklular devlet kurumunun daha merkezi ve askeri bir hale getirdiler. İkta sistemi ile toprakların önemli bölümü askeri devletin kontrolüne geçti. Nizamiye adı verilen medreseler açılarak ulema sınıfının devletle ilişkisi kurumsallaştırıldı. Bu değişimin sonucunda ulema-devlet ittifakı olarak adlandırdığım yapı ortaya çıktı."

"Ulema-devlet ittifakı hem düşünür sınıfını hem de tüccar sınıfını marjinalleştirdi" diyen Kuru, ittifakın Osmanlı döneminde de güçlenerek sürdüğünün altını çiziyor.


Peki, eğer Müslümanların ''altın çağı'' 12. yüzyılda son bulduysa, Osmanlı İmparatorluğu'nun başarıları nasıl açıklanabilir?

Kuru'ya göre "Osmanlı'nın felsefi ve akademik bir altın çağı yok". Kuru, "askeri ve siyasi olarak İslam tarihinin en önemli aktörlerinden birisi" olarak tanımladığı Osmanlı'nın felsefi ve bilimsel olarak etkisinin çok sınırlı kaldığını söylüyor.

''Hilafet kavramı 11. yüzyıldan sonra ortaya çıktı''
Günümüz Ayasofya ve hilafet tartışmalarına da değinen Ahmet Kuru, bugün gündemde olan hilafet kavramının 11. yüzyıldan itibaren ortaya çıktığını ifade ediyor. Raşid Halifeler olarak adlandırılan ilk 4 halifenin dini saygınlıklarına dayandıklarını ve aslında devlet olmadıklarını söyleyen Kuru, Emevilerle birlikte kurumsallaşan devlet yapısının da dini bir saygınlık iddiası bulunmadığını belirtiyor.

Profesör Kuru'ya göre, mevcut hilafet doktrini Şii hanedanlar tarafından sarılan, Bağdat'ta sembolik bir makam olarak varlık mücadelesi veren Abbasi halifesinin talebi üzerine 11. yüzyıldan itibaren kurgulanan, otantik dini temellerden yoksun siyasi bir yorumdan ibaret.

1924'te hilafetin kaldırılması tartışmalarının seküler değil, dini temelde yapıldığına vurgu yapan Kuru, bugün ilan edilmesi durumunda halifeliğin Müslümanları ortak bir liderlik etrafında toplamasının imkansız olduğu kanaatinde.

Reform hareketleri neden başarılı olamadı?
Müslüman dünyadaki seküler reform hareketlerine de değinen Ahmet Kuru, değişim talebinin tabandan gelmediği için reform girişimlerinin başarılı olamadığı görüşünde. "Üsten dayatmacı bir reform hamlesinin her zaman ters teptiğini" söyleyen Kuru, Mısır, İran ve Türkiye'deki durumun toplum tabanlı olmayan zorlama reform hareketlerinin sonucu olduğunu belirtiyor. "Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesinin muhafazakarlar tarafından Kemalist devrimin rövanşı" olarak algılandığını söyleyen Kuru, bu tepkinin de dayatmacı reform anlayışının bir sonucu olduğunu vurguluyor.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *