Ekrem İmamoğlu ve diğer seçilmiş belediye başkanları ile çalışanlarına yönelik yapılan siyasi operasyon sonrası tutuklanmalarını, İstanbul Barosu Başkanı İbrahimKaboğlu ve yönetiminin görevden alınmalarını seçme ve seçilme hakkının gasbedilmesi olarak gören milyonlarca insanın günlerdir Türkiye genelinde bu durumu protesto ettiği belirtilen açıklamada; “Anayasa'nın 34. Maddesi gereği ‘Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteriyürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’ İstanbul başta olmak üzere Ankara, İzmir, Kocaeli, Eskişehir,Bursa, Kayseri gibi pek çok ilde Anayasal protesto hakkını kullananlar ve gazeteciler ev baskınlarıyla gözaltına alınmış, tutuklanmışlardır” denildi.
Valilik kararlarıyla demokratik tepkinin önüne geçmek ve protesto hakkının kullanımı engellemek üzere il genelinde her türlü toplanma ve yürüyüş düzenlenmesinin yasaklandığı ve yeni yasak kararları ile bu sürenin uzatıldığı ifade edilen açıklamada; “İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları tarafından Anayasal hakkın kullanımı tamamenortadan kaldıran, keyfi ve subjektif ilkelerle verilen bu ölçüsüz yasak kararlarına ilişkin yürütmeyi durdurma ve iptal talepli davalar açılmıştır“ diye belirtildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar temsilcileri tarafından demokratik, barışçıl protestoların kriminalize edilerek hedef gösterildiği, sosyal medyada trol hesaplar aracılığıyla gerçek olmayan paylaşımlar yapıldığının altı çizilen açıklamada şöyle denildi; “Gösterilerin ilk gününden itibaren ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi başta olmak üzereöğrenciler basınçlı su, kimyasal gaz kullanımı ve kolluk şiddeti ile karşı karşıya kalmış, gözaltına alınanlar ters kelepçe, kötü muamele, çıplak arama gibi suç olan uygulamalara maruz bırakılmışlardır. Bu durum avukatlar tarafından tespit edilerek tutanak altına alınmış ve şüpheliler hakkında suç duyuruları yapılmıştır.
“Savunma hakları kısıtlanmıştır”
Yaşları 14-17 arasında olançocukların gözaltı süresi boyunca aç, susuz, yetişkinlerle birlikte ve kelepçeli polis araçlarında bekletildikleri tespit edilmiş, sağlık kontrolünde polislerin olmaması gerektiği halde yasaya aykırı şekilde her çocuk ile birlikte en az iki polisin muayene eşlik ettikleri belirlenmiştir.
Gözaltı takiplerini yapmak üzere İstanbul'da Vatan Emniyet önüne giden avukatlar saatlerce dışarıdabekletilmiş, adliyelere girişleri engellenmiş, görüşme ve ifadelere eşlik eden avukatlara hukuka aykırıolarak sadece tek kişinin işlemlerine katılabilecekleri dayatması yapılmış, İzmir'de gözaltına alınanlarınavukatları da gözaltına alınmıştır. Vatandaşın avukata erişim hakları engellenmiş ve dolayısıyla savunma hakları kısıtlanmıştır.”
“Mahkeme kararı verilene kadar herkes suçludur ilkesi uygulamaya koyulmuştur”
2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 32/1: ''Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırırlar' 'maddesinden gözaltına alınanların, yatarı dahi olmamasına rağmen ve tutuklama şartları oluşmadığı halde tutuklandığına dikkat çekilen açıklamada; “Gözaltılara ilişkin dosya incelemesi dahi yapılmaksızın gerekçesiz seri tutuklama kararları verilmektedir. Hatta aynı mahkeme tarafından aynı dosyada bir kişiye hem adli kontrolle serbest bırakılmasına hem tutuklanmasına karar verildiği basına yansımıştır. Hukuki belirlilik ilkesi ortadan kalkmış, masumiyet karinesi alaşağı edilmiş, suçsuzluğuna ilişkin kesinlenmiş mahkeme kararı verilene kadar herkes suçludur ilkesi uygulamaya koyulmuştur” ifadelerine yer verildi.
“Gözaltında tutulan ve tutuklanan herkesi derhal serbest bırakın”
Açıklamada son olarak şöyle denildi; “Demokrasi için Hukukçular olarak tekrar hatırlatıyoruz. Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak suç değildir. Aksine bu hakkın kullanılmasını engellemek, işkence ve kötü muamele yapmak suçtur ve zamanaşımı yoktur. Yargıyı siyasi bir sopa olarak kullanmaktan vazgeçin, gözaltında tutulan ve tutuklanan herkesi derhal serbest bırakın!”