Kripto üzerine kurulması hâyâl edilen Web3, müzisyenlerin yeni sığınağı olabilir mi?
Putin’in Ukrayna’ya girmesiyle beraber dünyanın savaşa ilk tepkisi, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar oldu. Hem Avrupa, hem de ABD tarafından empoze edilen kısıtlamalar, savaşı destekleyenler kadar, yaşanan vahşetten haberi olmayan ve işgali protesto eden Rus vatandaşlarını da etkiledi. Bu savaşın yüzümüze vurduğu en önemli gerçeklerden biri de, dünya ekonomisindeki en büyük oyuncuların, yıllar içerisinde birbirleriyle kurdukları derin ilişkiler oldu.
Yaşananlar, bir yandan büyüme çağında olan NFT ve kripto piyasasını da takip ettiğim için, aklıma şu soruyu getirdi… Eğer Web3, bugüne kadar Web2’yi tahtından indirebilmiş olsaydı, bu yaptırımlar sivil toplumlar için bu denli vurucu olur muydu?
YENİ BİR TİCARET ANLAYIŞI
Web 2.0, sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla beraber içine girdiğimiz kullanıcı bazlı internet çağını temsil eden bir terim… Web 3.0 ise şimdilik sadece ortaya atılan bir fikirden ibaret. Bildiğiniz gibi hayatımızın dijital dünyaya taşındığı şu günlerde, internetteki uygulamalar sadece sosyal iletişim aracı değil, aynı zamanda birer geçim kaynağı. Fakat Spotify’dan ya da Instagram’dan kazanılan paralar ve bu platformlara verilen reklamlar, en nihayetinde yaşadığımız ülkenin vergi kurallarına ve kullandığımız banka hesaplarının şartlarına tâbi tutuluyor.
Son on yıl içerisinde lanse edilen Web 3.0 ise, alışık olduğumuz bu sistemin, tamamen kripto teknolojisine ve bu teknolojiyle birlikte süregelmesi umulan özgür ticaret anlayışına dayandırılıyor. Yani eğer Web3 bir gün Web2’nin yerine geçerse, kripto para birimleriyle alış veriş yaptığımız, tüm sanat eserlerinin kayıtlarının dijital defterlerde tutulduğu bir düzene giriş yapmış olacağız. Elbette müzik sektörü de bu muhtemel senaryonun bir parçası.
TAŞLAR YERİNE NASIL OTURUR?
Şimdilik kripto para birimlerine güvenmeyenlerin sayısı, kripto yatırımcılarının sayısından daha fazla. Benzer bir durum, NFT’ler için de geçerli. Kripto para birimlerinden farklı olarak, blok zinciri defterlerinde tıpkı eşsiz sanat eserleri gibi dijital imzalarla depolanan NFT’ler, şimdiden bazı müzisyenler tarafından çeşitli formatlarda açık artırmaya çıkarıldı bile. Kimileri bazı şarkılarının teliflerini parçalara ayırıp, NFT formatında satışa sundu… Kimileri de bazı şanslı hayranlarına ömür boyu ücretsiz konser bileti NFT’leri bahşetti. NFT, eşsizliği verilerle kanıtlanmış bir eser olduğu sürece pek çok formata bürünebildiğinden ötürü, özellikle sanat dünyası için biçilmiş kaftan.
Ama Web3’de taşların yerine oturması için, kriptonun tüm dünyada kabul görmesi şart. Nitekim dünya henüz Web2’de satılan sanat eserlerine biçilen değerlerin takibi ile başa çıkamazken, müzisyenlerin Web3 alt yapılı platformlarda haksızlığa uğramayacağının hiç bir garantisi yok. Tıpkı kripto cüzdanları siber saldırılarla ele geçirilen insanlar olduğu gibi, gerekli izinler alınmadan şarkıları NFT’ye dönüştürülen müzisyenler de olacaktır elbet.
Yine de Web3’ün, Web2 düzenine henüz adapte olabilmiş patronların kapısına dayanıvermesi, müzisyenler için güzel bir gelişme. Çünkü bu gelişme, Spotify ve benzeri aboneli müzik platformlarının uzun vadede ayakta kalabilmek adına, dinleme başına biçtikleri maddi değeri yükseltmeleri için, baskının dozunu bir nebze de olsa artırıyor. Bu noktada Instagram ve TikTok başta olmak üzere sosyal medya sitelerinin, sanatçıların keşfinde genellikle daha büyük rol oynuyor olması da önemli bir detay. Velhasıl eğer Spotify hem tanıtım, hem de maddi açıdan müzisyenleri tatmin etmeyen bir araç haline gelirse, sektörün gözündeki kıymetini de zaman içerisinde
yitirecektir.
FARKLI BİR PLATFORM GELİR Mİ?
Tabii bir başka ihtimal daha var…
Bir gün bu tür platformlara yalnızca belli başlı müzisyenlerin eserlerini dinlemek için başvururken bulabiliriz kendimizi. Zira çoğu müzik platformunda hisse sahibi olan büyük plak şirketleri, bir yandan da efsanevi bestecilerin kataloglarının telif haklarını birer birer satın almakla meşguller. Hatta artık sadece müzik eserlerinin telif haklarına yatırım yaparak Londra borsasında hızla yükselişe geçen bir yatırım firması bile var: Hipgnosis Songs Fund. En son Kanadalı şarkı yazarı Leonard Cohen’ın kataloğunu satın alan 2018 doğumlu şirketin portföyünde 50 Cent ve Red Hot Chili Peppers’ın eserleri de bulunuyor.
Yani müzik platformları dinleme başına biçtikleri acınası rakamlara ısrarla tutunmaya çalışırken, bir yandan müzik hem Londra borsasında, hem de kripto piyasasında hak ettiği değeri görüyor. Web3’ün müzisyenlerin yeni evi haline gelebilmesi için en az bir on yıl daha beklememiz gerekebilir… Belki de o gün hiç gelmeye de bilir. Ancak kesin olan tek bir şey var: Tüm emareler, müziğin er ya da geç hak ettiği parasal değeri bulacağını gösteriyor.