Türkiye'de geçtiğimiz yıl en sık yaşanan afetin sel olduğuna dikkat çeken Greenpeace, durumun önümüzdeki yıllarda giderek daha kötü hale gelebileceğini vurguladı.
Hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında iklim krizinin beraberinde getirdiği tüm felaketlerin ayak sesleri artık iyiden iyiye duyulmaya başladı. Dünyanın büyük bir kısmı orman yangınları ile mücadele ederken diğer tarafta ise anormal yağışlar sebebiyle sel felaketleri boy gösterdi.
Ülkemiz maalesef her iki felaketi birden yaşıyor. Orman yangınlarının söndürülmesinin ardından gelen sel haberleri ile sarsılan gündemde olaylar pek çok yönüyle tartışılırken, gözlerin iklim krizine çevrilmesi için çeşitli açıklamalar yapılıyor. Greenpeace de hayatımızın merkezine almamız gereken gerçeklerden biri olan iklim krizine değinerek önemli uyarılarda bulundu ve Türkiye'yi gelecekte bekleyen felaketleri hatırlattı.
Gezegen ısındıkça felaketler artacak:
Greenpeace Türkiye hesabı, Twitter üzerinden yaptığı bir paylaşım ile son derece önemli noktalara parmak bastı. ''Türkiye’de 2020 yılında en fazla tecrübe edilen afet, yağış anormallikleri ile ortaya çıkan sellerdi. Hafta başında yayınlanan, IPCC raporu da insan eli ile değişen iklim ve afetler arasındaki güçlü bulguların altını çiziyor'' sözleriyle durumu özetleyen Greenpeace, gezegene sera gazı salınımı devam ettikçe ısınmanın da devam edeceğini ve bunun da beraberinde yeni felaketler getireceğini bir kez daha vurguladı.
İklim krizi, günümüzde tüm dünyanın ortak çözüm üretmesi gereken, türümüzün karşılaştığı en büyük problem. Ancak ne yazık ki bu konuda atılması gereken adımlar, pek çok farklı 'gerekçe' ile atılmıyor. Sonuç olarak da karşımıza her geçen gün daha fazla felaket haberi çıkıyor.
Yerleşim yerleri acilen tahliye edilmeli:
Ülkemizde Karadeniz'de yaşanan sel felaketi sonrası en sık gündeme gelen konulardan biri ise akarsu ve dere yataklarına yapılan yerleşim bölgeleri ve altyapı sorunları. Bu noktalara özellikle değinen Greenpeace'in uyarıları ise şu şekilde;
İklim uyum politikaları ve afet risk yönetimi birlikte ele alınmalıdır.
Kentlerimizdeki altyapı ve imar projelerinde iklim krizi kaynaklı afetler bir risk faktörü olarak dikkate alınmalıdır.
Acilen, akarsu ve dere yataklarındaki yerleşim bölgeleri tahliye edilmelidir.
