Marmara Denizi’nde 2021 yılında meydana gelen müsilaj sorunu, yeniden gündeme gelerek ciddi endişelere yol açtı. Balıkçılar, denize açıldıklarında ağlarına yapışan müsilaj yüzünden hem avcılık faaliyetlerini sürdürmekte zorlanmakta hem de deniz ekosistemine zarar vermektedir. Bu durum, dalgıç eğitmeni Ömer Gezgin’in Tekirdağ’daki müsilaj yoğunluğunu görüntülemesi ile daha da görünür hale geldi.
Müsilajın Artışı ve Sebepleri
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yapılan incelemelerde müsilajın Tekirdağ kıyılarında arttığını ifade etti. Tecer, müsilajın birçok faktörden kaynaklandığını belirterek bunların başında sıcaklık artışı, durağanlık ve kirliliğin geldiğini vurguladı. Marmara Denizi’nin son 50 yıl içerisinde 2,5 derece sıcaklık artışı yaşaması önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Aynı zamanda, su akıntısının az olması da müsilaj oluşumunu artıran bir diğer unsur. Ancak en kritik sebep, denize yapılan kirlilik deşarjlarıdır. Bu deşarjlar, müsilaj oluşumunu tetikleyerek deniz ekosistemine büyük zararlar vermekte.
Atık Su Deşarjlarının Etkileri
Prof. Dr. Tecer, Marmara Denizi’ne, çevresindeki yedi ilden günde toplam 8 milyon ton atık suyun boşaltıldığını hatırlattı. Bu atık suyun bir kısmı arıtılmış olsa da büyük bölümü, biyolojik arıtım sürecinden geçerek denize deşarj ediliyor. Bu durumda denizdeki azot ve fosfor miktarının artmasına neden olarak, bitkisel planktonların aşırı beslenmesine yol açıyor. Stres altında kalan planktonlar, müsilaj adı verilen salgıyı üretmeye başlıyor. Bu durum, deniz ekosistemini önemli ölçüde tehdit etmekte. Ekolojik dengenin bozulması, turizm ve balıkçılık gibi ekonomik faaliyetlere de ciddi olumsuz etkiler yaratıyor.
Önlemler ve Çözüm Yolları
Atık su deşarjının her yıl artırarak devam ettiğini belirten Tecer, bu durumun nüfusun artışına bağlı olduğunu ifade etti. Özellikle İstanbul’dan gelen günlük 3 milyon ton atık suyun Marmara Denizi’ne boşaltılması, durumu daha da kritik hale getiriyor. Bu nedenle deşarjların önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Tecer, mevcut sistemin iyileştirilmesi için ileri biyolojik arıtım teknolojilerinin kullanılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, iklim değişikliği ve sıcaklık artışı ile mücadele için kapsamlı önlemler alınması gerektiğini ifade etti. Atık suyun geri kazanımına yönelik yeni teknolojilerin geliştirilmesi, müsilaj sorununun çözümünde kilit bir rol oynayacak.
Müsilajın Altın Derinliklerdeki Etkisi
Prof. Dr. Tecer, müsilajın denizin derinliklerinde de etkili olduğunu belirtti. Marmara Denizi’nin su fakiri bir ülke olduğu göz önünde bulundurulduğunda, suyun geri kazanılması için çabaların artırılması önemli hale geliyor. Deşarjlarla mücadele edilmediği sürece, her gün 8 milyon ton suyun dökülmesi ile müsilajdan kurtulma şansı kalmayacak. Yüzeyde görünmemesi müsilajın kaybolduğu anlamına gelmiyor; aslında, su altında 30-40 metre derinliklere kadar müsilaj etkisini sürdürüyor. Bu durum, denizaltındaki canlıların yaşam alanlarını tehdit etmekte ve oksijen üretimini engellemektedir.
Dalış Eğitimleri Üzerindeki Başarı Şansı
Marmara Denizi’nde dalış yaparak müsilajın alt tabakasını inceleyen dalgıç eğitmeni Ömer Gezgin, artan sıcaklıkların müsilajın oluşumunu hızlandırdığını ifade etti. Su yüzeyinde görünüşte duru bir görüntü olduğu halde, derin sularda karşılaşılan müsilaj sorunu eğitim faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Sümüksü yapısıyla dalış etkinliklerini zorlaştıran müsilaj, eğitmenlerin ve öğrencilerin karşılıklı olarak görüşmelerini engelleyebilmektedir. Gezgin, müsilajın dip kısmına yerleşmesi sonucu hem deniz canlılarının yaşam alanlarının daraldığını hem de temiz sularda yaşam bulmaya çalıştıklarını vurguladı. Artan müsilaj, bir süre sonra yüzeye çıkarak denizin ekosistem dengelerini tehdit edecektir.