Rusya'nın orta kesimindeki Yekaterinburg kentinde, Çar II. Nikolay'ın ve imparatorluk ailesi üyelerinin 1918'de öldürülmeleri onlarca yıl sis perdesi arkasında kaldı. Bu durum, 300 yıllık
Romanov hükümdarlığına son veren tarihin en meşhur cinayetlerinden biriydi. 16 Temmuz 1918 gecesi aileye evlerinin mahzenine inme emri verildi ve orada vurularak öldürüldüler.
Vurulduktan sonra hayatta kalanlarınsa bıçaklanarak öldürüldüğü söyleniyordu.
Neredeyse bir asır boyunca ipucu aradıktan sonra araştırmacılar, bir nebze de Prens Philip'ten alınan kan örneği sayesinde vakayı çözmeyi başardı.
Son Çar'a, Çariçe Aleksandra'ya ve 5 çocuklarından üçüne ait kalıntılar 1991'de sığ bir mezarda bulunmuştu.
Ormanlık alandaki mezarı yerel jeolog Alexander Avdonin ortaya çıkarmış, burayı 10 yıldan fazla bir süre önce keşfetmesine rağmen Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar gizli tutmuştu.
ANASTASİA’NIN SAĞ KURTULDUĞU SPEKÜLASYONLARI
Asıl toplu mezarda kayıp olan iki çocuk (bu durum Romanov'un en küçük kızı Anastasia'nın infazdan sağ kurtulduğuna dair spekülasyonları besliyordu) 2007'de yakınlardaki ikinci bir mezarlıkta bulunmuştu.
Adli Tıp Servisi'nde genetik uzmanı Dr. Peter Gill liderliğindeki araştırmacılar, bölgede bulunan 9 grup kemikten alınan örnekleri analiz ederek bu örneklerden DNA elde etmeyi başardı.
5 ÇOCUĞUN TAMAMI ÖLDÜRÜLMÜŞ
Buna dayanarak, Çariçe ve üç çocuğuna ait olduğuna inanılan kalıntılarla doğrudan Çariçe'nin kız kardeşinin soyundan gelen Edinburgh Dükü'nden alınan kan örneği arasında bir eşleşme tespit ettiler.
DNA eşleşmesi, 5 çocuğun tamamının gerçekten de Bolşevik devrimcilerin ellerinde ebeveynleriyle birlikte öldüğünü gösteren su götürmez kanıtlar sağladı.
PHİLİP, ÇARİÇE’NİN SOYUNDAN
Independent Türkçe’de yer alan habere göre, Oslo Üniversitesi'nde adli genetik profesörü olarak görev yapan Dr. Gill, 2018'deki blog gönderisinde, "Kalıntıların Romanovlar'a ait olup olmadığını belirlemek için onların akrabası olduğu doğrulanmış birinden alınan örneklerle karşılaştırma yapmamız gerekiyordu" dedi. Gill, şunları kaydetti:
"Doğrudan Çariçe Aleksandra'nın soyundan gelen Edinburgh Dükü Majesteleri Prens Philip'ten kan örnekleri alabildiğimiz için şanslıydık. Ayrıca, Çar'ın akrabası olan Fife Dükü ve Prenses Xenia Cheremeteff Sfiri'den de örnekler alındı.
Kalıntılar, kraliyet ailesinin yaşayan akrabalarıyla eşleşiyordu ve biz de böylece Romanovlar'ın kemiklerini bulduğumuzu anladık.
AMA HİKAYENİN SONU DEĞİLDİ
Ama bu hikayenin sonu değildi. Diğer bilim insanları, bu kadar eski kalıntılardan herhangi bir DNA elde edebildiğimize şaşırdı ve Çar'ın DNA dizisinin çok küçük bir bölümü de yaşayan akrabalarıyla eşleşmiyordu.
Sonuçlarımızı teyit edebilmek için bir yıl daha çalışsak da bazıları bulgularımızın hâlâ tartışmalı olduğunu düşünüyordu. ABD ve Rusya'daki bir dizi farklı bilim insanı, sonuçlarımızın doğruluğunu ya da yanlışlığını kanıtlamak için çalıştı. Hatta bir grup, Çar'ın kardeşi George'un cesedini St. Petersburg'daki katedralden çıkardı. Ancak her yeni test asli bulgularımızı doğruluyordu.
Çarın kalıntılarını tespit eden çalışmamız, Birleşik Krallık'ın ulusal DNA veritabanının oluşturulmasına yardımcı oldu ve küçük DNA örneklerine dayalı adli testler için yeni yöntemlerin geliştirilmesine hız kazandırdı. Bugün bu yöntemler dünyanın dört bir yanındaki polisler tarafından adli soruşturmalarda kullanılıyor ve binlerce ceza davasında bunlardan yararlanılıyor.”
Tarihi bir vakanın çözümünde adli DNA analizi kullanılmasının ilk örneklerinden biri olarak tanımlanan soruşturmanın ayrıntıları, 2018'de Londra Bilim Müzesi'nde vakanın yüzüncü yılı için düzenlenen bir sergide yer aldı.