1987’den beri ekonomi haberciliğinin bel kemiği Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin 2025 yemeğine davetliydim.
Kızılay’ın insanı saran koşturmacası arasında, bu özel akşama doğru adımlarımı hızlandırdım. İçeri girdiğimde, uzun yıllardır gazeteciliğe emek veren yüzler, tanıdık sesler ve gündemin yükünü omuzlarında taşıyan gazeteciler vardı.
Masa başında herkes önce birbirine hal hatır sordu; havadan sudan sohbetler, yılın muhasebesi… Derken, başlangıç tabaklarımız masalara servis edildi. Ancak bu sıradan bir yemek olmayacaktı, çünkü o akşam bir sürpriz haberi de beraberinde getirdi: Asgari ücret açıklanmıştı. Aniden masalara telefonlar yayıldı. Telefonlar iş başındaydı artık. Kimi haber yazıyor kimi son dakika vermeye çalışıyordu. Ortam, dost sohbetinden tartışma zeminine dönüştü. Ancak bu tartışmanın ardında mesleklerine duydukları saygı ve sorumluluk vardı; kimse kimseyi kırmadan fikirlerini dile getiriyordu.
ASGARİ ÜCRETİN İKİ YÜZÜ
Peki bu kararın böyle bir zamanda apar topar açıklanmasının arkasında ne var?
Mehmet Şimşek’e ve programa inanç ve kararlılık önemli etken. Aynı zamanda perşembe faiz indiriminin de habercisi. Bu asgari ücret kararında işverenin baskısı ve etkisi de çok büyük. Son yıllarda kendi içinde tutarlı karar vermeyen ekonomi yönetimi ara zam sonrası çok yüksek bir asgari artışı yapmayarak ekonomi programına sadık kalacağım mesajını vermiş oldu. Hem faizi indirip hem de sıkılaşmaya devam edeceğim diyor.
En büyük problem ekonomi çarklarının uyumlu çalışmamasıdır. Vergide yeniden değerleme oranında %45 artış yapılırken, işverene yardım %40’ın üzerindeyken sadece hedef enflasyona göre artış yapacağım demek bu ne perhiz ne lahana turşusu demek oluyor. Tabii bu düşüncelerimi masada paylaşıp paylaşmamaya fırsat bulamadan herkes yavaş yavaş işini bitirmiş, akşamın keyfine dönmüştü.
Önce asgari ücret kararını daha sonra yemeği sindiren ekonomi habercileri dans ve bağlama eşliğinde bu güzel akşamı şarkı türkü söyleyerek bitirdiler.
2024’ün son günlerinde, bu mesleğin bittiğini düşünenlere inat, birbirine sıkı sıkıya kenetlenen bir topluluğun tam ortasında buldum kendimi.
Beni en çok etkileyen ise usta çırak ölçüsünde karşılıklı sevgi ve saygı ortamıydı. Bu atmosfer bana tecrübeli bir gazetecinin “Ekonomi ve diplomasi muhabirleri birbirlerini çok tutar. İşsiz arkadaşlarına iş aramak dahil birbirleriyle çok ilgilidir” sözü canlı kanlı karşımdaydı.
Yalnızca ekonomi yazmaya çalışan biri olarak Çiğdem Toker, Alaaddin Aktaş, Naki Bakır, Mehmet Öngeoğlu, Abdullah Kıratlı, Murat Muratoğlu, Mehmet Çetingüleç, Erdoğan Süzer, Maruf Buzcugil, Mehmet Kaya, Aysel Alp Süzer, Ahmet Kıvanç gibi mesleğin duayenlerinin yanı sıra, Hazal Ateş, Gülşen Çoşkun, Barış Şimşek ve Miray Çimen gibi mesleğin ustaları ile beraberdim. Tanışamadığım üstadlar benim adıma akşamın şansızlığı oldu.
Bir yılbaşı yemeğinden fazlasına şahit olduğum bir akşamdı. Mesleğe ve meslektaşlarına duyulan bağlılığın, yılların biriktirdiği dostlukların ve ortak bir hayalin bir kutlamasıydı. Keşke herkes gazetecilerin, her koşulda nasıl dimdik ayakta durduğuna ve birbirlerine olan saygılarına tanık olabilseydi. O gece, mesleklerinin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bu insanlara hayran olmamak elde değildi.