Mussolini’nin hayatı üzerine okumalarını anlatan Gazeteci Ali Çağatay, "Mussolini ilk başbakanlığına doğru yürürken destekleyen iki tane büyük İtalyan şirketi var, bunlardan birisi Olivetti öteki de Pirelli. Büyük paralar akıtıyorlar ve Benito’yu iktidara taşıyan önemli iki sermayedardan birisi oluyorlar. Benzeri Hitler için de geçerli" dedi.
Gazeteci Ali Çağatay, İtalyan Diktatör Benito Mussolini'nin hayatı üzerine okumalarını RS FM’de Seyir Hali programında anlattı. Çağatay, Mussolini'nin iktidara yükselirken aldığı sermaye desteğini “Mussolini, Hitler gibi onbaşı rütbesi ile orduya girerek faşist partinin başına kadar yükseliyor. Mussolini ilk başbakanlığına doğru yürürken destekleyen iki tane büyük İtalyan şirketi var, bunlardan birisi Olivetti öteki de Pirelli. Büyük paralar akıtıyorlar ve Benito’yu iktidara taşıyan önemli iki sermayedardan birisi oluyorlar. Benzeri Hitler için de geçerli; Thyssen, Krupp, Bosch ve benzerleri Hitler’i iktidar yolcuğunda sonsuz biçimde desteklemişlerdir. Sermaye her zaman sıkıyönetimleri daha doğrusu faşizan uygulamaları sever. Çünkü faşizan uygulamalarda sendika, sigorta, hiçbir şey olmadığı için gayet rahat işçileri istedikleri gibi çalıştırıp kullanabilecekleri durumdadırlar” sözleriyle anlattı.
FRANSIZ İŞGALİNE NEDEN KATILMAK İSTİYORDU?
Çağatay, Mussolini’nin Fransa işgaline katılma isteğinin arkasındaki sebebi “Fransızlar bu arada bütün bu süreç boyunca Mussolini’den bahsederken kendisi için ‘Karnaval Sezarı’ diyorlar. Sirk palyaçosu anlamına gelen ifade yüzünden Fransızlara çok öfkeleniyor. Fransa’nın işgalinde Almanlarla hareket etmek istiyor ama birliklerini İtalya’dan Kuzey Afrika’ya kaydırdığı ve oralarda işgal faaliyetleri yürüttüğü için Fransa’ya Hitler’le birlikte giremiyor. Sadece bu sözün onlara yedirilmesi için oraya girmeyi istiyor” diye aktardı.
Tarihsel olayların bağımsız nitelikte olduğunu söyleyen Çağatay, Mussolini’nin sürgüne giderken Amiral Maugeri ile yaşadığı diyaloğu anlattı:
“Mussolini 1943’te faşist konsey tarafından Ponza adasına sürgüne gönderilirken kendisine refakat eden Amiral Maugeri ile konuşuyor. Ciano diye söz ettiği kişi damadı, Dışişleri Bakanı ve bir dönem Vatikan büyükelçisi. Mussolini hükümette olup bitenleri soruyor. Amiral ‘hükümetin kendi istedikleri gibi kurulmamış olmasından dolayı hayal kırıklığı içindeler’ diye yanıtlıyor. Mussolini ‘Peki ya Ciano?’ diye soruyor. Amiral ‘O artık büyükelçi değil, efendim’ diye cevaplıyor. Mussolini ‘O alçağın tekidir’ diyor. Amiral yanıt olarak ‘Ama onu yedi yıl Dışişleri Bakanı olarak tuttunuz. Onun ne kadar yüzeysel hafif biri olduğunu anlamadınız mı? Özel hayatı da hiç iyi değildi’ diyor. Mussolini yanıt veriyor: Biliyorum, her gün bayanlarla golf oynuyordu. Sonunda onu kovdum. Amiralin son yanıtı ‘Ama çok geç kaldınız. Geçen ay onunla görüştüm ve dış politikamızın böyle bir adamın idaresinde kalmış olmasından utanç duydum’ Hikaye bu. Mussolini Ponza adasına sürgüne giderken yanındaki refakatçisi ve muhafızı Amiral ile böyle bir muhabbeti var. Ciano alçağın biridir diyor. Şimdi bu hikayeleri alıp her yere uyarlayabilirsiniz. Sakın öyle uyarlamalar yapmayın. Bütün uyarlamalar birbirinden bağımsızdır. Tarihte olan her şey birbiriyle benzer türdeş aynı gibi gözükebilir ama aslında farklıdır. Dolayısıyla farklı olayları farklı yorumlamak gerekir.”