Hakikati en doğru temiz bir dil anlatır.
Temiz bir dil, bozulmayan bir kültürdür de.
“Eskiden arkadaşlarım, gönüldeşlerim vardı, arardım onları, bir gün görmesem edemezdim, özlerdim. Şimdi aylar geçiyor ne onlar beni arıyor ne de ben onları.” Nurullah ATAÇ
Bugün, Cumhuriyet'in ilk yıllarında öz Türkçe kullanımının savunucusu, eğiticisi ve yazar kimliğiyle de şair, edebiyatçı bir insanı anlatacağız.
Sivri dilli cesur bir entelektüel, dil devrimi ve dilde yalınlaşma savunucularındandır.
Eleştirmen ve deneme yazarı. Asıl adı Ali Nurullah Ata. Bu ayın 21’inde İstanbul’da doğdu. 1917 yılında Galatasaray Lisesi mezuniyetinin ardından, İsviçre'ye gider.1919 mütareke yıllarında ülkeye geri döner. Darülfünun ‘da (üniversite) edebiyat derslerini izledi ve Nişantaşı Lisesi'nde öğretmenliğe başlar. Tam 23 sene onlarca kuşağa edebiyat ve sanat tarihi eğitimleri verdikten sonra, Ankara’da çeşitli bakanlıklarda memurluk, müdürlük ve çevirmenlik, İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu'nda okutman olarak görev alır.1952 de Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde yayın şefliği ve Cumhurbaşkanlığı çevirmenliği görevlerini tamamlayarak emekliye ayrılır.
Türk Dil Kurumu Yayın Kolu başkanlığı da yapan Ataç, yazı hayatına Yahya KEMAL ve arkadaşlarının çıkardığı "Dergâh" dergisinde şiirlerini yayımlayarak başladı. Daha sonra Akşam, Ulus, Haber, Cumhuriyet, Son Havadis gazetelerinde eleştiri ve deneme yazıları yazdı.
Türkçe'nin inançlı bir özdeştiricisi oldu
Cumhuriyet dönemi şairleri ile yeni şiir akımının önüne açıp yeni şiirin benimsenmesine destek verdi. Özellikle Orhan Veli’nin tanınmasını ve ünlenmesini sağladı.
Deneme yazılarını bir söyleşi havası içinde konuşurcasına kolay anlaşılan bir dille yazdı.
Fransız, Latin ve Sovyet yazarlarından yaptığı çeviriler ve bu çevirilerin anlatım biçimleriyle kendine has büyük bir farklılık yarattı.
Bu konuda şunları söyledi: "Bir söz, şöyle yolu yordamıyla, kendine en yakışan tilcik (kelime)lerle, kullanılan dilin gereklerine uygun olarak söylenmemiş mi? geçin onları!"
Ataç, dilci, deneme ve eleştirmeci yanıyla Türk edebiyatında büyük bir usta oldu.Türk dilini özleştirmek için sürekli çaba gösterdi. Bunda da çağdaşı yazarlara göre, aşırı bir tutum izledi. Bu durumu eleştirenler için o hiç çekinmeden, "Aşırıyım ben, aşırılıktan çekinmek, düşüncelerimizin sonuna dek gitmekten çekinmek demektir." dedi.
Çoğunlukla devrik cümlelerle yazdı, yabancı sözcükler kullanmamaya, öz Türkçeyle düşüncelerini dile getirmeye büyük bir özen gösterdi. Her yazısında yeni yeni sözcükler kullanarak, kendisine en yakışanı seçmede özel bir dikkati korudu.
Eleştirileri heyecan ve duygularıyla birlikte değer yargılarına dönüştü.
Deneme ve eleştirme yazarlığı deyince ilk akla gelen isim olmuştu. O, bu konuda şu görüşü dile getirdi: "Deneme bir yandan eleştirmedir. Bir konuyu alır, onu inceler, onun gereklerini bulmaya, göstermeğe çalışır. Bunda, bir yaratıcılık payı vardır. Denemeci; şiirde, hikâyede, müzikte neler bulduğunu söylerken kendince bulunmaması gerekenleri de söyler. Yani kendi içini de dinler, kendini bir yana bırakmaz."
Tutkunu olduğu Türkçe için, dil devrimi için tek başına yaptığı katkılar, yalınlaştırmalar, denemeler, yabancı edebiyatlardan kazandırdığı yapıtlar, bir üniversite düzeyini bile geride bırakacak ölçüde büyüktü. Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapatma çabasının bir parçası olarak özgün Türkçeyi ve devrik cümleyi kullanmasıyla döneminin yazarlarını da, daha sonraki kuşakları da etkilemiştir.
Aşk Gibidir Şiir
Aşk gibidir şiir de: söyleriz, söyleriz, çok şeyler söyledik gelir bize.
Bir de bakarız ki bir şey söyleyememişiz.
Hep çevrede dolaşmış da öze değememişiz.
Nurullah ATAÇ
Saygı ve rahmetle…