İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7508 %0.01
37,3191 %-0.56
103.034,54 %3.513
3.172,74 0,69
Ara
Muhalif. GÜNDEM “Aşk Hikayesi”

“Aşk Hikayesi”

Tüm zamanların en çok satan aşk romanı olan Love Story’nin yazarı Erich Segal, ileride karşılaşacağı o ağır eleştirileri bilebilseydi eğer, “Love Story”yi yine de yazar mıydı? Segal bu soruya her zaman “evet” diye cevap verdi. Ne de olsa o “aşk asla pişmanlık duymamaktır” diye unutulmaz bir cümlenin yazarıydı ve Love Story’yi de aşkla yazmıştı.

Okunma Süresi: 2 dk

Sonradan çok düşündü. İleride yaşayacağı o onulmaz acıları bilebilmesi mümkün olsaydı eğer, yine de gider miydi kütüphaneye o gün?

Şıkırdım bir mayıs günüydü. Sabahtan üniversitedeki küçük kütüphanenin yolunu tutmuştu. Burayı seviyordu. Ana kütüphanede kitap alma işlemleri çok uzun sürüyordu. Oysa burada  istediği her kitaba hemen erişebiliyordu.

Kütüphane görevlisi değişmişti. Yeni bir kız işe başlamıştı. Emredici bir sesle istediği kitabın adını söylemiş ve kız da ona alayla bakıp, kütüphanenin sahibi olup olmadığını sormuştu. Sertçe kitabı yeniden istemiş, kız da ona “sen zengin ve aptal bir züppesin, bu kütüphane senin malın değil” diye cevap vermişti.

Böyle tanışmışlardı işte. Kızın kahverengi kocaman gözlerine, zekasına, korkusuzluğuna vurulmuş, ne olduğunu  anlayamadan ona sırılsıklam aşık oluvermişti. Ne çok zengin ailesi, ne hokey takımı, ne hukuk dersleri. Hepsi gözünden silinmişti. İri kahverengi gözler, üstünkörü bir at kuyruğu yapılmış saçlar ve muzip bir gülümsemeden başka hiçbir şey görmüyordu artık.

Sonra? Tanışmanın derinleşmesi. İki kişinin bir kişi olması. Soluk alır gibi, su içer gibi sevişmek. O olmadığında binlerce kişi içinde bile yapayalnız kalmak. Aşık olmak…

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *