İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4885 %0.05
36,6405 %0.21
3.525.881 %2.291
3.077,11 0,09
Ara

Avrupa Havası

Yazarımız Nursun Erel, AB Büyükelçisi  Nikolaus Meyer-Landrut'un basın toplantısını yerinden takip etti.

Nursun Erel

Bugünlerde  gazetelerde, televizyonlarda haber bulmak zor, seyahat etmekse  ondan da zor öyle değil mi?

“AB’nin yeni Büyükelçisi  Nikolaus Meyer-Landrut basın toplantısı düzenliyor” denilince, aman ne güzel diye düşündüm, aklımızdaki soruları sorar, okuyucularımıza biraz “Avrupa Havası” getiririz.

Ee, gündem o kadar yüklü ki:

-AB ile kilitli durumdaki müzakere süreci, Avrupa Konseyinin 2 Şubat’ta alacağı kararla, Türkiye’ye  başlatması beklenen yaptırımlar

-Ekonomik durum, eriyen döviz rezervleri, Arap coğrafyasına kayan swap beklentileri, kurdaki sert  iniş çıkışla katlanan dış borçlar. Bu kapsamda cevabı merak edilen “Avrupa sermayesi Türkiye’de kalır mı, çekilir mi? Yeni yatırımcı gelir mi?” Sorusu.

-Yıllardır hapislerde tutulan Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve esamesi okunmayan binlerce hukuk mağduru…

-Türk halkının “ekmeğini-suyunu-sağlık güvencesini-eşit koşullarda eğitim hakkını, bugününü yarınını” paylaşmak zorunda kaldığı düzensiz göçmenler…

-Kıbrıs’ta donup kalan, yürümeyen süreç.

-NATO üyeliğine karşın Türkiye’nin Rusya-Ukrayna ikileminde kalışı, Ukrayna’ya drone satışı.

-ABD’nin doğu Akdeniz doğal gaz boru hattından desteğini çekme sürprizi.

-Türkiye’de kadınları ve haklarını ileriye götürmesi beklenen İstanbul Sözleşmesinin yürürlükten kaldırılışı…

Oooo, kafalardaki sorular böylece uzar gider… 

Neyse işte, toplantıya katıldık, büyükelçi geldi yerine oturdu, o sırada usul tartışması başladı…

-İlk 3 soruyu kameralar kayda alsın, ardından “on the record” (*)  bölüm sona ersin.

-Sonraki bölümde büyükelçi hangi sözlerin kendisine atfen verileceğini kendisi belirlesin.

-Yok yok, sonraki bölüm tamamen “bilgi için” olsun, yayınlanmasın…

Böyle geçen dakikaların ardından büyükelçi soruları yanıtlamaya başladı. Kendisine atfen verilecek açıklamalarında biz gazetecilerin deyimiyle “dişe dokunur” pek bir şey yoktu.

Zaten kamuoyunun da dikkatini çekmişti.

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutukluluklarına ilişkin olarak kısa süre önce batılı 10 büyükelçinin yaptığı açıklamalar ortalığı toz duman etmiş, Cumhurbaşkanından sert tepki gelmiş ama sonrasında Avrupa’ya bir suskunluk hakim olmuş, taraflar (AB ve Türk makamları) konuyu birlikte sümen altı etmeyi tercih etmişti.

Yani Kavala son duruşmada da tahliye edilmese de Avrupa’dan pek ses yükselten olmadı.

Aslında bütün bunlar Landrut’a sorulsa da, büyükelçiden  “Hukukun üstünlüğü, insan hakları”na vurgu yapmasının ötesinde yorum alınamadı. Ekonomiyle ilgili sürecin geleceği hakkında edilebildiğimiz tek izlenim ise “yabancı sermaye ve yatırımcı ekonomide istikrar sever” oldu.

-Sen ne sordun peki?”

Diye merak ediyorsanız, ben geçmişe mi takılıp kalmıştım acaba?

Türkiye’de kadın haklarını güvenceye alan İstanbul Sözleşmesi hala kafamı kurcalıyordu. Öyle ya, İstanbul’da imzaya açılan, bizim ve 45 ülkenin imzaladığı ve uluslararası anlaşma-sözleşme niteliği  dolayısıyla Türk Anayasasının iç hukukun bile üstünde tuttuğu İstanbul Sözleşmesi 10 yıl yürürlükte kaldıktan sonra  “Bir gecede, bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile feshedilivermişti. Avrupalı dostlarımız bu konuda ne düşünüyordu acaba? 

Büyükelçiye bunu sormasına sordum da “yazılmamak kaydıyla” aldığım cevap yerine, kendi yorumumu ekleyeyim:

-Evet, bizim Anayasa böyle diyor. Uluslararası Sözleşmeler İç hukukun üstündedir, yani hükümlerine  riayet edilmesi mutlaktır. Gel gelelim, “Anayasayı tanımam, kararına saygı da duymam, bir kereden bir şey olmaz” sözleri bizim politikacıların dillerine pelesenk olmuşken, Avrupalı ne desin?

İşte böyle değerli okurlar. Size sıcak haberler ve Avrupa Havası veremeden izleyip çıktığım  bir basın toplantısından notlar…

Ha, pardon, toplantının sonunda, katılan gazeteciler olarak hepimiz büyükelçi ile bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Yanımıza kar kalan bu oldu…

(*) Basın dilinde, söyleyen kişiye atfen yazılabilecek açıklamalar.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *