Benden hiç bir şey kaçmaz. Hep ortalarda dolaşır, kim ne yapmış, en son neler olmuş, diye araştırırım. Bombayı buldum mu da patlatmakta üstüme yoktur yani!
Geçenlerde bir yerlerde geziniyordum. Baktım, bir kaç kişi hararetli hararetli konuşuyor. Hafiften yanlarına yanaşıp kulaklarımı diktim. Arada Erdoğan, Ayasofya, Putin sözlerini duyunca merakım iyice arttı. Radarlarım tam açıldı.Öyle şeyler duydum ki vallahi küçük dilimi yutuyordum, dostlar.
Radarlarımın çekim alanına girenlerin konuştuklarını size de anlatsam değil küçük, büyük dilinizi yutarsınız. Ama anlatılanlar doğru mu yoksa yanlış mı onu bilmem. Sadece işittiklerim bunlardı. Hadi, fazla merakta bırakmadan anlatayım:
Efendim, Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le hemen her görüşmesinde Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi için nabız yoklar, ama Putin buna sıcak bakmayarak,”Siz önce öbür camilerinizi doldurun. Ayasofya’nın cami olmasının hiç sırası değil,”der, biraz da canı sıkılırmış. Ama Erdoğan bu ısrarından hiç vaz geçmez, her seferinde konuyu açtığında benzer cevaplar alırmış. Derken aralarındaki ilişkinin artık çok sıkı fıkı olduğu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin’le gene bir araya gelmiş. Görüşme konusu ise Ukrayna Kilisesi’nin Ocak, 2019’da Fener Rum Patrikhanesi’ne resmen bağlanması kararıymış.
Daha önce Rusya Patrikliği’ne bağlı olan Ukrayna Kilisesi’nin bağımsız bir karar alarak Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanma kararı Putin’i çok ama çok kızdırmışmış. Konuşma sırasında Putin Erdoğan’a,”Bu karara mutlaka bir misilleme yapmak lazım. Düşündüm de siz ne zamandır Ayasofya’yı cami yapmak istiyorsunuz. Bence tam zamanı. Bakalım Batı Hıristiyan dünyasının buna tepkisi ne olur?”demiş.
Söylenene göre Erdoğan önce bir düşünmüş. Sonra fikri pek cazip bulmuş. Nasılsa bu hamle için Putin’in desteğini aldığını düşünüyormuş. Sonrasını biliyorsunuz, sevgili dostlar. 24 Temmuz 2020’de DİB (Diyanet İşleri Başkanı) Ali Erbaş’ın belinde kılıç mihraba çıkıp hutbe okumasıyla Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, Sünni Müslümanlar’ın ibadetine açılması ve de İstanbul’un ikinci kere fethedilmesi...
Demin de dediğim gibi, bu işittiklerim doğru mu yanlış mı, bilemem. Bir bilen olur da çıkıp doğrusunu söylerse bizler de merakta kalmaktan kurtuluruz. Malum, dedikodu gazetesi adamın merakını fena gıcıklar.