“Bu büyük felaketin suçlusu kimdir, kusur kimdedir?” diye mahkeme kurulmuş. “Kumdur”, denilmiş. Ve kum, hakim huzuruna çıkarılmış. Kum, kendi başına hiçbir zaman olmadığını, her zaman suyun kendisine eşlik ettiğini, asıl suçlunun da su olduğunu söylemiş. “O zaman su gelsin bakalım”, denilmiş. Ve su, hakim huzuruna çıkarılmış. Su ise, “benim elimden ne gelir, çimento olmadıkça. Ben değil de çimentodur suçlu”, deyip aradan sıyrılmak istemiş. Çimento çıkmış hakimin huzuruna. Kendinden önce gelenlere de hak vermiş ve kendisinin de hiçbir günahı olmadığını söylemiş “Demirdir bunun sorumlusu”, diye suçu demire atmak istemiş. Demir çağrılmış bu sefer huzura. Kendisinden emin, ifadesini vermiş: “Ben suçsuzum. Ben olay yerinde bile yoktum!”
6 Şubat depreminden sonra Halk Sağlığı Uzmanları Derneği tarafından hazırlanan “Hatay İli Saha Raporu’nda yer alıyor halk arasında anlatıldığı söylenen bu hikaye. Depremin sonuçlarının halk sağlığı üzerindeki etkisinin ne olacağının tespiti için hazırlanan rapora dernek üyeleri katkı sağlamış. O kişilerden biri de Prof.Dr. Nazan Savaş. Depremin yıkıcı etkisinde sorumluluğu olduğu iddia edilerek istifası istenen Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın eşi.
Raporu buradan inceleyebilirsiniz.
Nazan Hanım’ın altına imzasını attığı raporda, “On binlerce vatandaşımızı önlenebilir nedenlerle kaybettik. Sayısını bilemediğimiz hayvanımız öldü, saksıdaki çiçekler, yollardaki ağaçlar ezildi….” Diye devam eden bir yorum var. “Önlenebilir nedenler”. Evet kesinlikle katılıyorum. Önlenebilir nedenler vardı, bunlardan büyük kısmı da belediyelerin alması gereken önlemlerdi. Örneğin kolonları kesilmiş işyerlerine çalışma ruhsat verilmemeliydi. “Biz Büyükşehiriz işyeri ruhsatı verme yetkisi ilçe belediyelerindir” savunması gelebilir Nazan Hanım’ın eşinden ama Sayın Savaş, 10 yıl önce de ilçe belediyesi başkanıydınız zaten.