İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4913 %0.03
36,5768 %-0.04
3.445.656 %1.105
3.064,15 0,35
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Ben Bir Sokak Kedisiyim

Ben Bir Sokak Kedisiyim

İnsanlarla dost olmak isterim ama onlara ait olmak istemem. Ben, istediğim zaman içeri girdiğim ve istediğim zaman dışarı çıkma özgürlüğümün olduğu bir kitapçı dükkânı durağım olsun isterim. Müdavim okurlar, yüzlerinde hiç dinmeyecek bir merakla girerler kitapçıya. Ruhlarının havası dostane gelir bana nedense. Her mekândan kalma ve gitme hakkım, her zaman bana ait olsun isterim. Eğer bir ev kedisi olursam biliyorum ki kapıdan dışarıya başımı bile uzatmama izin vermezler. Kaçıp sokakta sevişirim, özgürce dolaşırım ve bir daha da geri dönemem diye. Ev kedisi olsaydım korunaklı dünyamda hazır paketli yiyeceklerimle, her daim hazır yatağımla, okşayışlarla ne kadar kolay bir yaşamım olurdu kim bilir. Hâlâ ve yine de bir ev kedisi olmak istemem.

Yüreğimi sahiplenme ve sahiplenilme arzusundan arındırırım. İşgalin ortağı değilim, karşılıklı men ederim tarafları. Sığındığım sokaklar, en azından alabildiğine uzanır önümde. Taş üstünde sabahlarım, çöplerden yemek artıklarıyla beslenirim, bir ağaç gölgesinde dururum kulaklarımı arkaya yatırıp surat asarak izlerim insanlığı. İnemeyeceğim yüksekliklerde gözüm. Yolum göklere, yolum uzun, yolum yorucu yine de bir ev kedisi olmak istemem.

Yeteri kadar anne şefkati göremeden yalnız bırakılmam sorun değil, sadece bir oluş hâli. Ev kedileri gibi insanların kuytu sıcaklığına sokulamam. Kuru bir karton üzerinde açıkta yatmaktan başka şansım yok. Kürküm sert, öyle seçkin bir güzelliğim yok, hayran bakışlarla buluşmaz gözlerim. Bir böceğin ayak seslerini, saklanan küçük bir farenin soluğunu duyabilir hassas kulaklarım. Aşklarım kısa sürelidir; iki hafta içinde başlar, biter. Ağaç gölgelerinde tüylerimizi yalarken yeşil, ela, sarı gözlerimizle uzun uzun ve şehvetli bakışlar atarız karşılıklı. Doğanın direttiği esnemeler, coşkulu yuvarlanmalar eşliğinde çocuksu seslerle ulurum. Yılda en az ikiden altı defaya kadar bu seremoni gerçekleşir ve sonunda rahmimde farklı erkeklerden olma dört yavru yatar. İlk anneliğin acemiliğini çekerim. Karnımdaki kıpırtılardan huzursuzlanırım. İlk yavrum doğduğunda şaşkın şakın bakarım varlığına. Ve devamının geleceğinden habersiz, bana verdiği acıdan dolayı boğarak öldürürüm onu. Sonraki gelenleri doğal içgüdüsel bir dürtüyle yalayıp temizlerim. Doğumun tüm izlerini yok ederim. Sonra bütün dürtüleri terk edip beslerim yavrularımı. Hepsinin büyümelerine şahit olamam. Kimisi kaybolur, kimisi araba altında ezilir, kimisi ise çocuklar tarafından kaçırılır. Bana kalan son taneme tutunurum. Sevgiyi de öyle dünyaya gelmesine vesile olduklarımdan koşulsuz alırım. Ve hâlâ bir ev kedisi olmak istemem...

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *