İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4912 %0.03
36,6013 %0.03
3.445.090 %0.247
3.067,04 0,45
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Biz bozar, biz düzeltiriz

Biz bozar, biz düzeltiriz

İnanç Uysal'ın kaleme aldığı 'Biz bozar, biz düzeltiriz' başlıklı yazı...

Her şey ne kadar çabuk oldu değil mi. Ya da belki de son derece yavaş oldu bilemiyorum, sanırım nereden baktığımıza bağlı. Adı çözüm süreci olmamak kaydı ile bir süreç başlamış gibi göründü. İktidar bunun yeni bir çözüm süreci olmadığının altını defalarca çizdi. 

Ama ilginç bir şekilde de el devamlı yükseldi. Konunun muhatapları olarak görülen DEM vekilleri bile kendilerine uzatılan el konusunda heyecanlı olduklarını dile getirdiler. Bir kısmı “Bu kadarını biz bile beklemiyorduk” derken bir kısmı da, çok daha fazlasının olabileceğinden bahsediyordu. 

Aslına bakarsanız durumdan mutsuz olanlar veya durumu tam olarak kavrayamayanlar çoğunlukta idi. Yine de şiddetin ve ölümlerin durmasına itiraz etmek olmazdı. Sadece zamanlama ve bu süreci başlatan isimler insanlarında şüphe oluşturuyordu. 

MHP Lider Devlet Bahçeli bu konuda el yükseltmesi beklenen ilk isim değildi doğal olarak ama hamle ondan gelmişti. Bu hamle kamuoyunda ve hatta belli ki DEM ve PKK da bile kafa karışıklığı oluşturmuştu.  Bahçeli’nin açıklaması ile hükümetin muhatabı da siyasetten seçilmemiş görünüyordu. Selahattin Demirtaş değil PKK’nın hapisteki lideri Öcalan’ın muhatap kabuk edilebileceğinden bahsetmişti Devlet Bahçeli..

Ama açıklamasından hemen sonra PKK TUSAŞ’a saldırmış, sonrasından  neredeyse pardon elimizden kaçtı anlamına gelebilecek bir açıklama yapmıştı. 

Kafalar karışmıştı, hatta o kadar ki konu Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uçaktaki gazeteciler tarafından dahi sorulamamıştı. Erdoğan daha sonra Sayın Bahçeli’ye destek olarak yorumlanan ama çok daha muğlak görünen bir açıklama yapmayı seçmişti. 

Bu konuda CHP de genel olarak daha fazlasının da yapılabileceğine dair açıklamalar yapmak durumunda kalmıştı. 

İşte bunlar çok kısa sürede oldu ama nasıl oldu ise budan sonra olanlar da aynı hızla cereyan etti. Bu bahar havası ile memleket mutlu iken bir çok kişi de durumun Sayın Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı olmasına yönelik anayasa değişikliği için bir rüşvet verme hamlesi olduğunu iddia etmişti. Ancak açıklamayı Sayın Bahçeli’nin yapması, ilk günlerde Erdoğan’ın bile açıklamaya tam olarak sahiplenmemesi herkese biraz enteresan gelmişti. 

Daha bu açıklamaların şoku ve oluşan bahar havasının rehaveti ülkenin iklimine yeni hakim olmuşken, yeni anayasa üzerinden bu konu fikirler serdedilirken, CHP’nin büyük çoğunluğu ve DEM tarafı olaya yeni anayasa için bir hamle olsa bile sahip çıkmaya çalışırken, birden bire rüzgar yeniden terse döndü. 

Önce İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer DEM Parti ve PKK ile ilişkili olarak göz altına alındı. Yerine atanan kayyum üzerinden bu hamlenin daha önceden planlandığı yorumları da yapıldı. 

CHP tam bu konu ile ilgili olarak hükümete tepki veriyor, toplum havanın bir anda yeniden nasıl bozulduğunu konuşuyordu ki, tam da o sırada Mardin Belediye Başkanı  Ahmet Türk yerine de kayyum atandı. 

Şimdi yeniden yeni anayasa üzerinden yorum yapmak mümkün olabilir aslında, bu durumda da iktidar kanadı bir şey vermeden DEM den yeni anayasa için destek alamaya çalışıyor olabilir. O zaman Bahçeli’nin açıklamasının ardından yaşanan bayram havasına ne olur, tam tersine bir rüzgara mı dönüşür. İktidar tarafı istediğini yine alabilir mi bu durumda da DEM içine düştüğü tuzağı kendi seçmenine açıklamak zorunda kalır mı ? Peki CHP açısından durum nasıl olur? 

İşte öyle bir durumda en büyük kaybı CHP yaşayabilir görünüyor. Ama buradan hala iktidar kanadının da kazançlı çıkması o kadar kolay değil. Anayasa da yapılacak desteğe mecliste destek bulsa bile sonrasında halka gitmek durumunda kalındığında DEM seçmeni de, hatta kendi seçmeni de oy verirken bu günleri bir şekilde hatırlayacaktır. Erdoğan’ın yeniden adaylığı söz konusu olsa bile ekonominin durumu hala ölçülerden birisi olacaktır. Ama bu durumda muhalefetin elinde de iktidar adına yapılabilecekleri anlatabilecek bir malzeme olacaktır. 

Durum bir kez daha göstermiştir ki. İktidar tarafı aynı anda hem muhalefet yerine hem de kendisi adına hamle yapmayı başarabiliyor. Muhalefetin artık bu kendisine biçilen roller konusunda biraz daha uyanık olması gerekiyor sanırım. İktidar bu konuda geçmişten gelen bir rahatlık ve özgüvenle birlikte umursamazlık avantajını da kullanıyor zira. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *