İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7549 %0
37,3001 %-0.61
101.854,42 %2.576
3.176,44 0,81
Ara
Muhalif. GÜNDEM Büyümek istemeyen çocuklar nereye uçar

Büyümek istemeyen çocuklar nereye uçar

Çizgi film ve roman kahramanı Peter Pan’ın yaratıcısı İskoçyalı yazar Barrie, tıpkı romanındaki kahraman gibi büyümeyi reddetti ve hep bir çocuk olarak kaldı. Acı çekti. Psikojenik cücelik hastalığı nedeniyle gerçekten de vücutça gelişemedi. Alabildiğine mutsuz bir evlilik yaşadı ve hep bir kuş gibi uçup, bu çirkin dünyadan kaçabilmeyi düşledi.

Okunma Süresi: 2 dk

Yarı yarıya kapalı göz kapakları arasından kadına baktı. İpek iç çamaşırlarıyla kadın, itici, utandırıcı bir çıplaklık içindeydi. Onun sinirli sinirli bir sigara yakmasını, kristal bardağa vişne likörü dökmesini, likörü bir dikişte bitirmesini izledi.

Kadın kadehi masaya bıraktı. Sigarasını söndürdü ve ona döndü. Güzel yüzünde, sadece büyüklerde görülebilen, çocuklarda hiç bulunmayan o acımasız, o hain ifade vardı şimdi. ‘Siz’ diye başladı. ‘Siz asla büyüyemeyecek olan küçücük bir çocuksunuz, zavallı bir adamsınız, yetersizsiniz ve sadece çocuklardan hoşlanıyorsunuz’.

Kadının bundan sonra neler söyleyeceğini neredeyse ezbere biliyordu. Bu sahne şu son bir yıldır o kadar çok tekrarlanmıştı ki… Evde gece yarısına kadar süren, artık tavsamış bir sohbet. At yarışları, kriket maçları, Kraliyet ailesinden yeni dedikodular.

Sonra yatak. O ölesiye korktuğu, o kusacak gibi olduğu yatak. Karısı krem rengi ipek iç çamaşırları içinde yatağa uzanmış. Biraz önce sürdüğü zambak kokusu geniz yakıyor. Sıradan bir erkeğin kanını kaynatacak olan bu görünüm, kendisinde sadece utanç, gizli bir keder ve artık saklamayı başaramadığı bir nefret uyandırıyor.

Yatağa girmiyor. Salona dönüp, kocaman koltuğa gizleniyor. Her zamanki gibi, karısı da birazdan salona giriyor işte. İpek iç çamaşırları ve o bayıltıcı zambak kokusu içinde, itici ve utandırıcı. Bir sigara, koca bir kadeh vişne likörü. Sonra yıllarca eğitimini gördüğü, o diyaframdan gelen sesiyle yaptığı, tiyatro oyunu vurgulamalarıyla süslediği, saatler sürecek olan konuşması.  ‘Siz zavallı bir adamsınız, küçücüksünüz ve asla büyümeyeceksiniz…’

Gözlerini sımsıkı yumup, düşünüyor. Ansızın bir kuş haline gelebilse. Küçücük vücuduyla iyice içine gömüldüğü koltuktan havalansa. Dışarıya süzülse. Kanatlarını hiç çırpmadan, gece rüzgarına binip, bu nefret ettiği evden dışarıya çıksa. Kensington bahçelerindeki o yüzlerce ağaçtan bir tanesinin en tepesine konsa. Orada, hiç büyümeyen bir çocuk olarak sonsuza kadar yaşasa. Etrafında hep çocuklar olsa. Sadece çocuklarla havada periler gibi uçuşup dursalar...

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *