Bahçeli'nin açıklamasından satır başları şöyle:
"Atatürk'ün istiklal mücadelesinin verdiği zorlu dönemde yaşananlar, her Türk vatandaşının öğrenmesi gereken bir dönemdir. Büyük Atatürk'ün de öngördüğü gibi, Türk milletinin şahsi menfaatlerini düşmanların siyasi emelleri ile birleştirebilecek gafillerin ihanetleri ile her zaman karşılaşması mümkündür. Atatürk, bir yandan Türk milletinin kendine olan güvenini, var olma kararlılığını güçlendirirken, diğer yandan da milletin arasında nifak sokan art niyetlerle mücadeleye öncelki vermiştir.
10 Kasım bir matem günü değil, aziz Atatürk'ü idrak vesilesi, Cumhuriyet'i, öncesi ve sonrası ile kavrama vefasıdır. O, Türk milletinin sinesinde bir hilal gibi parlayan kurtuşun öncü ismidir.
Türk milleti, hiçbir güce eğilmeyecek, vatan evlatlarının özündeki cevherini ortaya çıkarak şer odaklarının heveslerini kursaklarını bırakacaktır.
Bir mücadelenin sürekli olması kadar haklı olması da kaçınılmaz bir hayat gayesidir. Türk milleti, tarihin her devrinde haklı mücadelesi ile sivrilmiş, gönüllerde taht kurmuştur. Milletimizin şerefli varlığı zulümle anılmamış, haksızlıkla karışmamıştır. Konu milletse, vatan onuruysa helal süt içmiş her insanımız husumete dayanmasını can pahasına da olsa zulüm çemberini parçalamasını bilmiştir.
Türk milleti en çetin tuzakları bozmuş, varlığını ve bekasını muhafaza başarısını göstermiştir.
Hiçbir siyasi hedef, siyasi plan, Türk milletinin varlığından, egemenlik haklarından, geleceğinden daha öncelikli değildir. Siyasi rant hesabı yaparak iflah olmaz hırslarıyla ikbal kaygılarını eklemleştirenler, her değerimizi bırakın sömürmeyi kaynağında söndürmek için çabalamaktadır.
Terör örgütlerine can suyu vermek için faaliyet için faaliyet halinde bulunan partilerin, işin özünde 1 numaralı milli güvenlik tehdidi haline geldiğini görmek zorunluluktur. Meselenin can alıcı noktası şudur ki, Türk tarihinin kahramanlık zincirini kırmak için fırsat kollayan parti, ve STK kisvesine bürünmüş odakların, ekonomi, özgürlük, hukuk, insan hakları gibi kavramları sık sık telaffuz etmeleri, sahtecilik olduğu kadar yalandır. Bize düşen sahtekarlığı tefrik etmek, halkın yanında durmaktır. Türkiye'nin ayağından çekiştirenler boş durmuyorlar. Yıkım lobisi faaldir. Fitnenin biri biterken diğeri başlamaktadır.
Cumhurbaşkanımızın sağlığı ile ilgili yayılmak istenen ahlaksız tezviratlar, bunu fırsat bilip BIST'te oyunlar oynayan, döviz üzerinde baskı oluşturan iç/dış husumet cephesinin varlığı alçaklıklardır. Siyasi, ekonomik, diplomatik saldırıların cesameti yaygınlaşmaktadır.
Adına millet denen ittifakı denen, gerçekte zillet ittifakı olan hastalıkı siyasi bünyenin, ana ve ara ortakları Türkiye'nin önünü kesmek, Türk milletinin haklarını sekteye uğratmak için sanki yarış halindedir. HDP'nin kafesine giren CHP, resmen patlamış, etrafı pis kokular sarmıştır. CHP yönetimi PKK'ya, YPG'ye evet, Türkiye'ye hayır demiştir. Çanakkale ruhunu sarsan, milli mücadeleyi satan, gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına darbe vuran CHP Genel Başkanı ve yönetiminin ne yatacak ne sığınacak yeri kalmıştır.
Türkiye'nin istikrarsızlık dönemleri, kriz yılları, siyasi bunalımları, ekonomik kıtlıkları, kardeş kavgaları, fren tutmayan kutuplaşma fırtınaları CHP'nin tarihi ile özdeştir. Bir nevi CHP'nin tarihidir. CHP ile yüzleşmek demek, Türkiye'nin huzursuzluk devirlerine ayna tutmak demektir.
İşgal de bir, boykot da bir yaklaşımı, toplumsal huzurumuzun tıkacı olmuştur. Nerede bir anarşist vaka görülmüşse orada CHP çıkmıştır. Bu partinin kalemşörlüğünü yapan zihniyetler, milli dokuda dipsiz kuyular açmak için çırpınmışlar, görevleri bitince de soluğu yabancı ülkelerde aldıkları ortaya çıkmıştır. Kılıçdaroğlu bir sonuçtur, sebepler ise CHP'nin son 50 yıllık tarihinde yatmaktadır. Öyle bir aşamaya gelinmiştir ki Kılıçdaroğlu'nun istikameti hepten şaşmış, bütün yolları Kandil'e açılmıştır. HDP'nin kuklasına dönen, PKK'nın eline avucuna düşen CHP'nin hali utanç vesikasıdır. Türkiye'nin haklı mücadelesine sırt çeviren iş birlikçilik markaları, CHP ile, yanında bulunan diğer operasyon partilerinden başkası değildir. Mehmetlerimize kurşun sıkan, polislerimize pusu kıran, teröristlerle mücadeleye karşı çıkan, 'hayır' diyen CHP'dir, bu güvenlik sorunu parti, tercihini şeytandan yana kullanmıştır.
İyice sıkışan, manevra alanı daralan Kılıçdaroğlu, soluğu bu defa da Yozgat'ta almıştır, aynen şunları dile getirmiştir: Kandil denen yuvayı yerle yaksan etmezsem bana da Kılıçdaroğlu demesinler! Güler misiniz, ağlar mısınız... Karga kekliği taklit edeyim derken, kendi yürüyüşünü şaşırırmış. Sayın Kılıçdaroğlu, Kandil'de yuva değil, mağara delikleri vardır, senin karşı çıktığın ama bizim kabul ettiğimiz tezkere sayesinde teröristlere o deliklerlerde Allah'ın izni ile yok edeceğiz. Ağzına bir kez olsun PKK'yı al da görelim. Bir kez olun PKK'ya hainsin, katilsin, canisin diyerek seslen de teröre karşı tavrını öğrenelim. Sanıyorum bilmiyorsun, çünkü takip etmiyorsun. Teröristler sadece Kandil'de bulunmuyor. Ayrıca özgürlüğünü istediğin, neden içeride tutulduğunu sorguladığın Demirtaş, Kandil yetiştirmesi, azılı ve kanlı bir teröristtir. Kesin olan şey şudur: Senin meşru kabul ettiğin HDP, Kandil'in siyaset ayağı, hıyanet odağıdır. Siyasi ahlakını, vicdanını bir parça da olsa mahpus tutuyorsan bari bunu kabullen, milletin huzuruna çıkarak af ve merhamet dilen.
Diyarbakır başta olmak üzere analar evlatlarını almak için HDP binalarında nöbet tutuyor. Kılıçdaroğlu, eğer mertsen, gözün kesiyorsa HDP'nin yoldaşlarının karşısına dikil de Kandil'i yerle yaksan edeceğini söyle. PKK'yı teröristsin diyebiliyor musun, Demirtaş'a hain diyebiliyor musun? Diyemiyorsan git Kandil'e, gir ağla, çık ağla.
Demokrasilerde, muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkidir. MHP, Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir. Bunun yanında, TBMM'de denge ve denetleme görevi ile mesuldur. Muhalefet etmek her yapılana kulp takmak değildir.
Türkiye'de görev yapan 10 ülkenin büyükelçi tarafından ortaklaşa açıklanan 18 Ekim muhtırasının külleri soğumadan, mahiyeti farklı olsa da aynı maksada hizmet gayesi ile şimdi de Kılıçdaroğlu karşımıza çıkmıştır. 5 Kasım'da yabancı büyükelçilerin tamamına bir mektup göndermiştir. Bu mektup bir siyaset krizidir. Bu mektup 5 Kasım skandalı olarak tarihe geçecektir. Kılıçdaroğlu'nun esir edilmiş bir sayesetçi olduğuna kanaat getirmiş durumdayım. CHP Genel Başkanı'nın yabancı sefillere, Türkiye'nin iç meselesi olan proje hakkında mektup yazıp casusluğa heves etmesi hangi aklın ürünüdür? Sayın Kılıçdaroğlu ne hallere düştün? Seni ele geçiren irade, pranga vuran kimdir? İtiraf et de yardım edip elinden tutalım, ihbar et ki düştüğün çukurdan seni çekip alalım. Derdin varsa gidersin millete düşüncelerini paylaşırsın, yabancı büyükelçilere, ülkemizdeki muazzam bir projeyi nasıl ispiyonlarsın? 18 Ekim bildirisinin anlaşılıyor ki siyasi ayağı sensin, süngü düşürmüş bir siyaset deposu, ona buna el açan minnet ehlisin. Kılıçdaroğlu demokrasiye kara çalmıştır. Yabancılardan meden uman bir siyaset acizliğinin, Türkiye'nin geleceğinde olması imkansızdır. CHP'ye gönül veren kardeşlerim ya Kılıçdaroğlu ve dar kadrosundan derhal kurtulacak ya da partilerinin siyaset çöplüğüne gitmesini hüzünle izleyecektir. Kılıçdaroğlu bir çuval inciri berbat etmiştir. Artık suyu ısınmış, miadını dolmuştur.
Zillet ittifakının dikişleri sökülmüştür. Kılıçdaroğlu, tarihten de mi ders almadın? Nasıl bir hüsrandasın, nasıl bir tüneldesin?
Kılıçdaroğlu ve çalışma ekibi geçmişlerine kalın bir sünger çekmiştir. Türk milleti de onları sandığa sürgüleyecek, bir daha da hapsoldukları yerden çıkmalarına müsaade etmeyecektir.
Terörle mücadele aynı zamanda vatan mücadelesi, millet mücadelesi, bağımsızlık mücadelesidir. CHP, HDP ve diğerleri istedikleri kadar tezkereye hayır desinler, yararsızdır, sonuçsuzdur. Türk milleti tezkere kaçaklarına siyasi tasdiknamelerini çoktan hazırlamış, 2023'te de tebliğ etmek için sabırla beklemeye koyulmuştur. Son zamanlarda PKK/YPG terör örgütüyle, Esad yönetimi arasında diyalogların arttığı görülmektedir.